Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Tuncay Güney klonlanıyor

Çoktandır ortalıkta gözükmeyen Tuncay Güney’in geçtiğimiz hafta gazetemizin yazarı Behiç Kılıç’a gönderdiği e- posta ile Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ile ilgili analizini okudum. Birilerinin gazeteci tanımını, kendisinin ise hahamlığı yakıştırdığı Tuncay Güney’in gerçekte kim olduğu, kimler tarafından yönlendirildiği, deli mi yoksa dahi mi olduğu tartışıla dursun, Güney tiplemesi prim yaptığı için yurdun dört bir yanından benzerleri türemeye daha doğrusu önemli davalar için klonlanmaya başlandı.
Malumunuz, Güney, Silivri’de devam etmekte olan davanın mimarı olarak biliniyor. Verdiği ifadelerle bir çok kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Tuncay öylesine salladı ki, Türkiye’nin uluslararası ilişkileri, terörle mücadelesine kadar bir çok şey anlattı. Söylediği fasaryalar arasında elbette doğru olan hususlar, akla yatkın konular vardı. Daha önce ifade ettiğim gibi en tehlikeli yalan, içinde bir miktar doğru olanıdır ama söz konusu olaylar Tuncay Güney’in çocukluk yıllarına, 11-12 yaşlarına kadar uzanıyordu. Malum medyanın mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlayıp manşetlere çektiği itiraflar çarşaf çarşaf yayınlanırken, “Yahu etmeyin, eylemeyin o tarihlerde bu kişi gazeteci filan değil çocuktu” desek de aldırış eden olmadı.
İstisnasız bütün televizyon kanallarının canlı yayınlarına Kanada’dan konuk olan Güney için devletin televizyonu TRT bile yüz binlerce dolarlık masraf yaptı. Tuncay’ı ekrana çıkarabilmek için kimin ne kadar para ödediği henüz belli değil. Ne de olsa “Rüşvetin belgesi olmaz”
Sosyoloji, siyaset, hukuk, psikoloji gibi siyaset bilimleri için ihtisas konusu olduğuna inandığım Tuncay Güney vakası ile beraber bir de “Gizli tanık” modası aldı yürüdü.
Adı üzerinde gizli olması gereken tanıkların büyük bir bölümü çeşitli sebeplerle deşifre edildi. Bu yüzden hukukun güvenilirliğinin ciddi yara aldığı da gerçek. Köroğlu’nun “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” tarihi tespitinde olduğu gibi Tuncay Güney ve benzerleri ile gizli tanıklar yüzünden şeriatın kestiği parmak kanıyor artık.
Konuyu fazla dağıtmadan Tuncay Güney’in Diyarbakır’daki klonlanmış haline dönelim. Kamuoyunda “Asit kuyuları, ölüm tarlaları” olarak yansıtılan dönemin Cizre Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ve Cizre eski Belediye Başkanı Korucubaşı Kamil Atağ’ın da yargılandığı davanın başlangıcı Atağ’ın üvey kardeşi Mehmet Nuri Bizet’in silahlı çete, gasp, adam kaçırma, dolandırıcılık gibi suçlardan aldığı cezayı yatarken verdiği ifadelerle başladı. Çeşitli cinayet iddialarının 1993 - 95 yılları arasında geçtiği belirtiliyordu. Oysa Bizet o tarihlerde 11 - 13 yaş arasındaydı. Maddi hiçbir delil gösteremezken cesetlerin gömülü olduğunu söylediği yerlerde yapılan kazıda adli tıp raporlarına göre birkaç hayvan kemiği çıktı. Hal böyle iken modaya uyulup iki gizli tanıktan da ifade alındı. Gelin görün ki gizli tanıklar “Tükenmez kalem ve sokak lambası” verdikleri ifadelerin geçersiz olduğunu, çeşitli vaatlerle kandırıldıklarını söyleyerek anlatılanların gerçek dışı olduğunu beyan ettiler. Ailesi tarafından dışlandığını, çocukluğunda okutulmadığını, kendisine şefkat gösterilip ailece sahiplenilmediği gerekçesiyle intikam hırsıyla ağabeyi Kamil Atağ ve Jandarma Komutanı Cemal Temizöz aleyhinde ifade vermekten daha sonra pişmanlık duyduğunu belirten güneydoğunun Tuncay Güney’i Mehmet Nuri Bizet, mahkemeye yazdığı dilekçeyle daha önce anlattıklarının hayal mahsulü olduğunu, bazı duyumları kurgulayarak intikam amacıyla ifade verdiğini vurguladı. Ama 23 ayrı faili meçhul cinayet iddiasıyla 7 kişi 11 aydır tutuklu olarak yargılanmakta.
Gelelim Erzincan’a. Yine iki ayrı gizli tanıktan bahsediliyor. Savcı emriyle soruşturma açan dönemin Jandarma Komutanı, MİT Bölge Müdürü gibi personelin yanında bir üsteğmen, iki astsubay tutuklu. Avcılar Derneğj Başkanı ile iki astsubay da göz altında. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in savcıya telefon ederek müdahale ettiği davada iki gizli tanık yüzünden polis bu defa 3. Ordu Karargahı’nın nizamiyesine dayandı. Tuncay Güney’lere prim verildiği sürece sıranın TBMM ve Çankaya Köşkü’ne gelmeyeceğini kim garanti edebilir?

Yazarın Diğer Yazıları