TSK'yı tasfiyeye yönelik operasyon!
İnanılması imkansız sansasyonel olaylar birbiri peşi sıra piyasaya sürüldü. Önce hükümete yönelik sayısız darbe teşebbüsünden söz edildi. Çeşit çeşit isimler altında darbe planlarından dolayı yüzlerce kişi sorguya alındı. Darbe söylemlerinden gına gelmiş olacak ki bu defa devreye suikast serisi sokuldu. Önce bir bakana ardından birkaç bakana yönelik suikast iddiaları gündeme getirildi. Bakanlara suikast planları hâlâ gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
İddia, itham ve iftiralar
Genelkurmaya 14 yıl tercümanlık yapan Yıldırım Beğler adlı şahıs “PKK’ya ilaç, erzak ve silah verdiklerini” söylüyor. Bu da yetmiyor “1992’de Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ı Kuzey Irak’ta yakaladık Ancak emirle serbest bıraktık” iddiasında bulunuyor. Aynı zat, Norveç’te “Gaffar Okkan’ı Hizbullah öldürmedi. Görev, Özel Kuvvetlere bağlı C Timine verildi. Suikast sonrası C Timi, Ergenekon sanığı Emekli Albay L. G’yle buluştu. Tim, emir üzerine 3-4 ay K. Irak’ta gizlendi. Sonra Timin 20 kişilik kadrosu Malatya’da 16 Mayıs 2001’de düşen uçakta öldü. Tim, deşifre olduğu için ortadan kaldırıldı” iddialarını ortaya attı.
Bu arada bir Yarbay, komutanına suikast planlamak suçuyla yargılanırken intihar etti. İntihar eden Yarbay olayındaki teğmenlerin evinde “örgüt belgeleri” çıktığı ve bu belgelerde onların Devrimci Karargah Örgütüyle bağlantıları olduğunu ortaya koyduğu iddia edildi.
Senaryo üstüne senaryolar!
PKK’nın eylemlerini gerçekte TSK içindeki yapıların yaptığı ya da yapılmasına göz yumduğu el altından gazetelere servis ediliyor. Bingöl, Dağlıca, Aktütün hatta Reşadiye katliamlarının doğrudan ya da dolaylı olarak TSK’nın işi olduğu propagandası yapılıyor. Aslında PKK’yı, Hizbullah’ı ve DHKP/C’yi gerçekte devletin kurduğu ve kontrol ettiği de inandırıcı argümanların eşliğinde kamuoyuna sunuluyor. Bütün bu haksız/insafsız ve zalimce isnatlar bazı kod ve kavramlarla anlatılıyor: Asit kuyuları, Fail-i Meçhuller, Kafes Planı, İrtica Planı, Islak İmza, Yakamoz, Eldiven, Poyrazköy, krokiler, lav silahları, Sarı Kız, Ay Işığı bunlardan bazılarıdır.
Ordu değil, suç örgütü!
TSK, yasa dışı hareket eden, siyaset üzerinde vesayet sürdüren, darbeci ve cuntacıları bünyesinde barındıran, demokrasiye komplo düzenleyenleri koruyan, hastalıklı bir suç örgütü olarak takdim ediliyor. Amaçları TSK’yı yıpratmak ve halk nezdindeki saygınlığını azaltmak olan gazete ve televizyonlar pervasızca yayınlarına devam ediyor. Acaba bunlar niçin yapılıyor? TSK’ya yönelik haklı/haksız bütün bu saldırılar her an bir darbe olabileceği korkusu içinde olan iktidar ve yandaşlarının işi midir? TSK’yı savunmada bırakarak “Açılım” larını rahatça yapmak isteyenlerin oyunu mudur? Yoksa TSK’nın AB, ABD/İsrail ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden organize edilmesine yönelik bir hazırlık mıdır? Eğer birileri ‘Bize TSK gibi bir ordu değil “Nizam-ı Cedit” gibi bir ordu lazım’ diyorsa; bütün bu soruları sormanın zorunluluk olduğunu düşünmek durumundayız. Olan biten yalnızca TSK’ya yönelik asimetrik bir savaşın olduğu değil, aynı zamanda doğrudan doğruya TSK’yı tasfiye etmeye yönelik bir operasyonun olduğunu göstermektedir.