TSK'ya saldırmanın cazibesi!
TSK’yı suçlama, itham etme ve saldırma neredeyse kariyer haline gelmiştir. Bugün Türkiye’de demokrat olmanın yolu bir biçimde TSK’ya ya da generallerine ithamda bulunmaktan geçmektedir. Hem AB’nin hem de iktidarın desteğini arkasına almış köşe yazarları adeta reşit ve mümeyyiz olduklarını TSK’ya yönelik eleştirileriyle kanıtlamaktadır. Askerlik karşıtlığından ordu düşmanlığına kadar her konuşma bu çevrelerden inanılmaz destek görüyor. TSK karşıtlığı iktidar yanlısı odaklar tarafından teşvik edilmekte ve ödüllendirilmektedir.
Bu odaklar halkın gerçekleri öğrenme ya da bilgi alma hakkını savunma adı altında TSK’ya saldırmaktadır. TSK’ya yönelik başlıca saldırılar da şu alanlardan yapılmaktadır: Türk ordusunun teröristlere karşı yaptığı operasyonları tartışmaya açmak, PKK’nın işlediği cinayetleri askerlerin üzerine yıkmak, TSK mensuplarını yasadışı örgütlenmelerle ilişkilendirmek, komutanların yeteneklerini tartışmak, siyasi iktidara karşı darbe planlamak vb.
İddia, itham ve isnat!
Kuşkusuz birden fazla darbe yapmış bir ordu için özellikle darbe iddialarına inananlar olacaktır. Doğrusu TSK içinde de suç işleyenler vardır, olmaması anormaldir. Hatta darbe planlayan ya da aklından geçirenler de her zaman olabilir. Ancak günümüz Türkiye’sinde darbe yapmak fiilen imkânsız bir hale gelmiştir. Darbe dönemi artık tarihe ait bir konudur.
TSK’ya yapılan saldırıların amacı TSK’yı itibarsızlaştırmak ve halkın ona duyduğu güven duygusunu sarsmaktır. TSK’ya yapılan saldırılar Türkiye’nin federal bir yönetime götürülmesi sürecinde TSK’yı güçsüzleştirerek hareketsiz bırakmaya yöneliktir. Bu nedenle de ordu ile milletin ayrıştırılması gerekli görülmektedir. Bunun yolunun da milletin ordusuna duyduğu güvenin sarsılmasından geçmektedir. Onun için de şer odaklar vargücüyle TSK’ya saldırıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni halkın gözünden düşürmek için bilinen çevreler iftira ve yalan dahil her şeyi meşru görüyor. İtiraf etmek gerekir ki itibarını sarsmak için yapılan onca saldırıya, kışkırtmaya, hakarete ve provokasyona karşı TSK soğukkanlılığını büyük bir başarıyla korumaktadır. Bu tutum her türlü takdirin üstündedir. TSK oyuna gelmemiştir. Bundan sonra da gelme ihtimali yoktur. Öldürmeyen darbelerin daha çok güçlendirdiği düşünülürse TSK’nın bu iftira ve isnat kampanyasından daha da güçlenerek çıktığı söylenebilir.
İşbirlikçiler daha fazla zarar veriyor!
Bugün TSK’ya televizyonların ve gazetelerin verdiği zararın düşmanlardan daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir. Açıktan ya da ima yoluyla TSK’nın suçla ilişkilendirilmeyen hiçbir komuta kademesi kalmamıştır. Akla gelen ya da gelmeyen her türlü suç ve suçlu TSK ve ordu mensuplarıyla ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır. Sanki birileri TSK’dan PKK’ya verdiği hasarın intikamını almaktadır.
İşin ilginç yanı PKK itirafçılarının, suç örgütü mensuplarının, bölücü ve yıkıcıların iftira ve isnatlarının TSK’ya saldırılarda başrolü oynamalarıdır. Gerçekte Türkiye’nin birliğinin düşmanı olanların ne söyleyeceklerini de malum medya aktörleri telkin etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırmanın dayanılmaz bir cazibesi vardır. AB’den fon, ABD’den aferin, iktidardan kariyer devşirmeyi düşünenler vargücüyle asker düşmanlığı yapmaktadır. Düşmansız kalan bir güç; güç olmaktan çıkmış demektir.
Tanrı, TSK’yı düşmansız kalmaktan korusun!