TSK’da yeni operasyon!..
Okyanus ötesinden hazırlanıp memleketteki yerli işbirlikçilerin figüran olarak kullanıldığı Türk ordusunu itibarsızlaştırma operasyonu hızla devam ediyor. Silivri’de devam etmekte olan davalar esnasında karargâhtan çalınıp ajanlara teslim edilen evrakın tahrif edilerek sahte digital verilere dönüştürüldüğünü öğrenmiş olduk. Ağacın kurdunun içinde olduğunu defalarca yazdım. Yıllar önce dershanelerde, özel evlerde yetiştirilip, sınavlarda soruların servis edildiği askeri öğrencilerin faaliyetlerini uykuya aldıklarına bizzat tanık oldum. Askeri okullarda zaman zaman yapılan operasyonlarda nasıl kıvırdıklarını da gördüm. Kendi paçalarını kurtarmak için en yakın arkadaşlarını satışa getirenlerin günün birinde ekmeğini yediği ordusunu ve ülkesini satabileceğini biliyorduk. Uyardık da nitekim... “Derslerinde başarılı, disiplinli çocuklar bir hata yapmışlar... Onları kazanalım” diyen dönemin komutanları bilmem şimdi mutlu mudur? Bize “kıçınızın boku ile memleketi siz mi kurtaracaksınız!” diyenler uykuya yatırılmış canavarların din adına hırsızlık yapıp CIA ajanlarına istikballeri için sattıkları evrak, günahsız silah arkadaşlarına iftira mermisi olarak döndü. Etliye-sütlüye karışmayıp, karargâhlarda gölge gibi takla atanlar devrelerinin en başarılı subaylarının önüne geçemeyeceğini anlayınca ayaklarını kaydırmak için her türlü alçaklığı yapmaktan geri durmadılar. CIA ajanlarının talimatıyla kamera kurup mahremiyetlerini kaydetmeye çalıştıkları gibi “Şunlar ABD karşıtı, bunlar Avrasyacı, ötekiler Atatürkçü, berikiler Alevi, diğerleri milliyetçi” gibi yaftalarla fişlediler... Gevrek gevrek kahkaha atıp “bizi cemaatçi diye fişlerlerken onlar da sesini çıkarmıyordu” sözleri ile vicdanlarını rahatlatmaya çalışanların bir kısmını tanıyorum. Bir dönem bazı yerlerde inançları yüzünden soruşturma geçiren personelin aleyhinde kendilerini kurtarmak adına ifade verdiklerini de biliyoruz. Ramazanda komutan masasında yemek yiyerek oruç tutmadıklarını kanıtlama peşindeydiler. Orduevlerinde karılarıyla dans edip, içki içmeyi “günü gelene kadar onlardan gibi görünmeliyiz” diye tarif ediyorlardı. Askeri okul sınavları için soruları çalıp inançları adına dağıttılar. Fakir-fukaranın çocuklarının haklarını yediler. En zeki talebeleri “şakıtlık referansı yok” diye mülakatta elediler. Terörle mücadeleden hep uzak durdular. Kaloriferli, klimalı karargahlarda yalakalık sınırlarını aşıp yerlerini muhafaza edebilmek için ispiyonculuk, gammazlık dahil her türlü alçaklığı abilerinden, imamlarından aldıkları emirle yerine getirdiler. Dedik ya kendilerine emanet edilenleri çalıp sonucunun ne olacağını bilip-bilmeden servis edenlerden daha ne beklenir... Bazılarının gizli tanık ya da gizli tanıkları yönlendirmede görev yaptığını da tahmin ediyoruz. Şimdi ordunun içini boşaltıp, boşalan kadrolara yabancı pasaportluları almak için hukuki kılıflar arayanların onlardan ne farkı olabilir ki... Arka bahçelerden, dershanelerden, abilerden, ablalardan devşirilenler yetmiyor, ABD’de doğan, orada büyüyüp, eğitim alanlar da Harp Okullarına girip Genelkurmay Başkanı olabilecekmiş... Vay anasına... Türk Ordusunun bel kemiği olan Askeri Liselerden mezun olmayan Genelkurmay Başkanları gördük ama yabancı pasaportlusuna rastlamamıştık. Hal böyle iken uzun süredir ABD ve AB’nin “kapatın” dediği Kuleli, Işıklar, Maltepe ve Deniz Lisesi’ni kapatın da rahatlayın bari... Ne de olsa Astsubay Hazırlama Okullarının ruhuna Fatiha okutup ordunun yükünü çeken astsubayları dejenere etmeyi başardınız.