“TRT’nin haberi mi; boşver öyleyse”

TRT’nin hakkında dava açtığı gazeteciler zincirinin son halkası olan Cumhuriyet yazarı Işık Kansu, eline ulaşan dilekçedeki ifadeleri aktarırken çok “garip” bir bilgi veriyor:
“TRT, TÜİK’e göre en güvenilir ikinci kurummuş!”
Bilgi “garip” çünkü “en güvenilir ikinci kurum” olduğu iddiasındaki TRT’yle ilgili olarak, önceki gece, “Karayılan yakalandı” haberinin hemen arkasından gazete, televizyon ve haber sitelerinin yorum sayfalarına ve sosyal paylaşım sitelerine hakim olan hava şuydu:
“Haberi veren TRT mi; boşverin o zaman!”

***


Bu muammanın sonunda, PKK’lı Murat Karayılan’ın İran askerinin arasında kıskıvrak yakalanmış, hani o Öcalan’ın getirilişindekine benzer pısmış pozu da çıkabilir pekala karşımıza...
O vakit “Ne olduuuuu? Yakalanmış işte Karayılannnn! O kadar çamur attınız ama haklı çıktı TRTeeeee!” gibi çocukların “nanik” düzeyindeki olası tepkilerin önünü kesmek için peşin peşin belirteyim:
MEVZU BAHİS KARAYILAN’IN YAKALANIP YAKALANMAMASI DEĞİL!
Yakalanmış da olabilir! Yakalanmamış da olabilir...
TRT’nin haberi (zaten iddia olarak verdi) doğru da olabilir! ( Ki zaten “haber” dediğin doğru olmak zorundadır, yani bir haberin “doğru çıkması” alkış gerektiren “özel” bir durum değildir...)
Ama yine de TRT yönetiminin bu “sınav”ın sonunda asıl dikkate alması gereken, üç-beş bin liralık program koparmak için kapısında takla atanların “TRT habercilikte 1 numara” tezahüratları değil; TRT’den hiçbir çıkarı olmayan ve hatta TRT’nin kendisinden çıkar sağladığı halkın dile getirdiği isyandır!
Hesap ortada;
Kağıt üzerinde isterse “tek güvenilir kurum” olsun, TRT’nin toplumun gözündeki yerinin neresini olduğunu anlamak için izlenme oranlarına bakmak yeterli.
Belki bir de üzerine Feridun Düzağaç dinlemeli:
“Dipteyim, sondayım...”

***


Dolayısıyla, başta İbrahim Şahin olmak üzere bütün TRT yönetimi kendisini “en güvenilir ikinci kurumuz” diye avutmaktan vazgeçip, bu isyanın nedenleri üzerinde durmalı!
Mesela Tokat Reşadiye’deki PKK saldırısını TSK mensuplarıyla ilişkilendirme çabasının yarattığı bir “güven bunalımı” olabilir mi?
Mesela “bomba yüklü kamyon” haberinden sonra Şahin’in “haberi ilk veren olmayı”, “haberi en doğru şekliyle veren” olmaktan daha çok önemsediğini gösteren ve habercilik başarısını “hızlı haberciliğe” endeksleyen açıklamaları “şüphe” yaratmış olabilir mi:
Haber hızlı ama bakalım doğru çıkacak mı?
Ya da belki “kadroları” işkillendiriyordur vatandaşı kurumun; olamaz mı? Teknik elemanlarından, yorumcularına kadar TRT’ye yeni katılan isimlerin çoğunun “aynı ideolojik merkez” den transfer edilmesinin “tamamen tesadüf olduğu”na inanmayanlar vardır belki!..
Mesela referandumdan önce mahkemelik olmasına yol açan yayın politikası, seçim öncesi tavrı şöyle bir geri dönüş sağlamıştır TRT’ye:
İtibar kaybı!

***


TRT yöneticileri illâ da bir başarı öyküsünün kahramanları olmak istiyorlarsa, devletin televizyonunu “o yayınlıyorsa yalandır”, “o yayınlıyorsa maksatlıdır”, “o yayınlıyorsa operasyondur” gibi önyargılarla algılanır hale getirmek de az buz başarı değildir...
Bana kalsa “kendilerini sorgulama” gereği üzerinde ısrar ederim ama çok istiyorlarsa, mimarları yarattıkları bu “kuşku abidesi” imajıyla da övünebilir tabii!
Bir de sormadan edemeyeceğim:
TRT’nin yeni misyonu “nabız kontrolü” mü?



BASINDAN SEÇMELER


Sansasyon yaratmışız

Meslektaşımız, Haber-Sen yöneticisi Osman Köse’nin TRT’deki bir tartışma sonunda soruşturmaya uğratıldığını, ardından da Ankara’dan Mersin’e sürüldüğünü dile getirmiştik.
Bu, büyük bir suçmuş meğer. TRT Hukuk Müşavirliği hakkımızda dava açmış. Dava dilekçesinde neler var, neler...
Osman Köse’nin tartıştığı kişi, yazdığımız gibi TRT Genel Müdür Yardımcısı Ali Güney değil, TRT’de yapım elemanı olan Ali Güney’miş. Dolayısıyla, bizim amacımız haber yapmak değil, TRT’yi karalamakmış.
Mersin’e sürülen sendikacı Osman Köse’nin ataması hukuka ve mevzuata uygunmuş...
Basın meslek ilkelerine uymamışız. Kurum hakkında “yandaş, kadrolaşmak, usulsüzlük gibi kişilik haklarına ağır saldırıda bulunarak” , “okuyucunun ilgisini çekerek” kişisel menfaat sağlamışız, sansasyon yaratmışız.
Oysa, TRT’de yandaşlık da kadrolaşma da, usulsüzlük de yokmuş... Üstelik TRT, TÜİK’e göre en güvenilir ikinci kurummuş.
“Vay canına sayın seyirciler” diyelim ve bir önceki yazımızın son tümcesini yineleyelim:
Hey; Türk-İş’in uyuyan güzelleri, yöneticilerini milletvekili yapma becerisini gösteren DİSK’in ve Hak-İş’in yöneticileri ve de mangalda kül bırakmayan Avrupa sendika konfederasyonları... Duyuyor musunuz sendikacı Osman Köse’nin
çığlığını?

TRT yönetimi, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarları Işık Kansu ve yazısında adı geçen Haber-Sen yöneticisi Osman Köse hakkında tazminat davası açtı. Kansu “dava gerekçesini” bakın nasıl yorumladı.
Işık Kansu / Cumhuriyet




Neşad Başer vefat etti

Uzun yıllar Ortadoğu Gazetesi’nin Haber Müdürlüğünü yapan gazeteci Neşad Başer, geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
1980’li yıllardan bu yana basın camiasının içinde olan Başer’in son 15 yılı çeşitli kademelerde görev üstlendiği Ortadoğu gazetesinde geçmişti.
Henüz 50 yaşındayken gelen ani ölümüyle yakınlarını acıya boğan Başer, dün Avcılar Cihangir Camii’nde kılınan cenaze namazı sonrası Esenyurt Güzelbahçe Mezarlığı’na defnedildi.
Neşad Başer’e Allah’tan rahmet, eşi, kızı, çalışma arkadaşları ve bütün sevenlerine başsağlığı diliyoruz...




Onu yazma işinden atılırsın, bunu çizme soluğu Silivri’de alırsın, aman dokunma yanarsın...
Derken...
Yazıişlerinin sabah toplantısı...
Soru: Gazete manşetlerinde ne var?
Cevap: İkoncan’ın boşanma davası!




Yandaşlar taş koydu

Gazeteciye bayram yok!

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, “Bayramlarda gazete çıkmasın. Gazeteciler Cemiyetleri bayram gazetesi çıkarsın” diye bir öneri getirdi. Ben bu öneriyi “Bize uyar. Diğer gazeteler de kabul ederse bayramda biz çıkmayız” diye peşinen kabullendim.
Ancak bu proje ne yazık ki hayata geçmiyor.
Hürriyet’ten Enis Berberoğlu, Zaman’dan Ekrem Dumanlı ve Star’dan Mustafa Karaalioğlu ile konuştuk.
Üçü de “Biz bayramda da çıkacağız” dedi.
Bizim çıkmamız Bayram Gazetesi’ni geri getirmeyeceğine göre biz de çıkacağız mecburen.
Fatih Altaylı / Habertürk




Olay bir AKP kampanyasına dönüştürüldü. Oysa Somali’ye yardım bir partisel faaliyet değildir, olmamalıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu
Fikret Bila / Milliyet




Kuruntu iktidarı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik VATAN’a “Darbe dönemi bitti mi, çok emin değilim” dedi.
Sonra şu eklemeyi yaptı:
“Kurumsal olarak TSK’nın emir komuta zinciri içerisinde bir askeri darbeyi ihtimal harici görüyorum ama bu özlem içinde olan insanların hâlâ TSK içinde olabileceğini düşünüyorum.”
Bir ülkenin ordusu vehimlerle suçlanamaz.
Çelik dileriz kişisel görüşünü söylemiştir.
Eğer iktidar partisinin görüşü de bu ise AKP hükümette var oldukça Silivri mahkemeleri de gün günden artan dosyaları ile var olmaya devam edecek demektir.
Güngör Mengi / Vatan




Türkiye Yunanistan sınırını neden AB koruyor

“Yunanistan’ın ’müslümanlaşması’ve ayrıca buradan kıtaya kontrolsüz ’müslüman nüfus’ girişi, AB açısından da bir milli güvenlik meselesi... Bu sebeple de Türk-Yunan sınırını şimdi AB gücü Frontex koruyor.”
Başbakan ve AB ilişkilerinden sorumlu bakan bu konuda bir açıklama yapmayacak mıdır hâlâ?
Yalçın Bayer / Hürriyet




Günün sorusu

Apo’yu ABD yakalayıp bize teslim etmişti... Şimdi de İran’ın Murat Karayılan’ı yakaladığı söyleniyor... Sorum bizi yönetenlere:
Kendi teröristimizi ne zaman kendimiz yakalayacağız?
Mustafa Mutlu / Vatan

Yazarın Diğer Yazıları