TRT ‘Ikoncan’ televizyonu

Ekrana çıkaracakları kişilerde popülerlik koşulu aradıklarını söyleyen İbrahim Şahin, Fehmi Koru’yu “pop ikonu” mu sanıyor dersiniz! Eğer öyleyse Çankaya’yı da hakikaten George Clooney’nin malikanesi zannediyor


“TRT’nin AKP iktidarının vuvuzelası” olup olmadığını anlamaya ve tabii vekili olduğu millete anlatmaya çalışan CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, bundan aylaaarrr aylar önce, TBMM’ye verdiği soru önergesi aracılığıyla “işin aslı”nı bizzat Başbakan Erdoğan’dan öğrenmek istemişti.
Köktürk, geçtiğimiz Temmuz ayında yönelttiği 9 sorunun cevabını dün çok saygıdeğer TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’den aldı.
Teyid için aradım: Aldınız mı cevabınızı?
Almış! 9 soruya karşılık 2 paragraf!
Kargalar bile güler
Asıl olan boyu değil deyip içeriğine bakalım isterseniz Şahin’in cevabının. Diyor ki:
“TRT kanallarında yayınlanan programlara katılan konuk ve yazarlar belirlenirken, çalıştığı gazete ve televizyon kuruluşunun yayın politikası değil, gündemdeki konuyla ilgisi, tecrübe ve birikimi, kamuoyundaki popülerliği gibi hususlar dikkate alınmakta olup, Anayasa paketinin aleyhindeki görüşlere ilişkin olarak da çok sayıda haber yapılmış ve fırsat eşitliğini sağlamaya özen gösterilmiştir.”
“Bu cevap karşısında kargalar bile güler desem ayıp olacak” oluyor ilk tepkisi Köktürk’ün... Sonra “içeriksiz ve samimiyetsiz” olduğunu söylüyor hiçbir sorusuna yanıt alamadığı “yanıt metni”nin. Ha bir de “ciddiyetsiz”... Zaten ciddiye de almamış Şahin’in cevabını; “sözün bittiği yere geldik” diyor TRT ve Genel Müdürü’ne dair. Şahin’in, AKP baskısı altındaki kamu kurumlarının, liyakat değil tam tersi anlayışla yönetilmesinden cesaret aldığını söylüyor ve “böyle gitmez” uyarısı yapıyor: “Şahin bu iktidarın kalıcı olduğunu düşünüyorsa yanılıyor. Halkın vergileriyle ayakta kalan TRT’nin gerçek çizgisi ve işlevine döndürüleceğinden hiç şüphesi olmasın.”
Köktürk ayıp etmemeye özen gösteriyor ama; kulağınıza gelen o “gak”lamalar var ya; kargaların kıkırdaşmasından başka birşey değildir bilesiniz... Hem gülünmeyecek gibi mi; Yüksek Seçim Kurulu dahi “tarafsız olun” uyarısı yapmışken “fırsat eşitliği” sağladıklarından söz ediyor Şahin... Rahatlığına bakılırsa, CHP’nin Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı suç duyurusunu da “takdir beratı” gibi algılamış olabilir pekala!
Ve bu yanılsamalar “popülarite” algısında da nüksediyor olabilir Şahin’in...
Mesela Fehmi Koru’yu, genç kızların üstlerini başlarını parçalayarak sevgi gösterisinde bulunduğu “pop ikonu” sanıyordur belki! Yahut Mümtaz’er Türköne’nin hayran kuyruğunun, Tepebaşı’ndan çık; New York’a yol olduğuna inanıyordur! Sokakta kimi durdursan Tamer Korkmaz’ı, İbrahim Kalın’ı tanır diye düşünüyordur! Eee Cumhurbaşkanı zaten malum George Clooney! Başbakan da çıkıp “Ayıptır söylemesi bir Bruce Willis karizmam var” dese kim “hayır” diyebilir!
Mevzu bahis “yandaşlık”sa konusunda hayli deneyimli, birikimli, uzman isimleri ağırladıklarına ne şüphe... Ama bu “popülerlik” kriteri bozar TRT’yi; istermisiniz tükürdüğünü yalamamak için Ana Haber’i “Bihter”e, Hava ve Yol durumunu “Cüppeli Ahmet Hoca”ya sundursun çok saygıdeğer İbrahim Şahin!
Hatırlatayım; Şahin döneminde TRT ekranlarından gelmiş geçmiş en popüler sima “Tuncay Güney”, o da 87 bin TL’lik tazminata neden olarak ellerinde patladı malum!
Olacak O Kadar’ı yayımla
Çok saygıdeğer TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin; Popüler “halkın tuttuğu” demekse eğer; sizin “popüler”lerde bir üretim hatası olduğu muhakkak! Ben demiyorum, eğer arada sırada göz atma lütfunda bulunuyorsanız, içinde samanlıktaki iğne gibi göründüğünüz reyting listeleri söylüyor bunu...
Ama madem düştünüz bir sevdaya, heves ettiniz, -kimseye yapmam- benden size reytinglerinizi uçuracak bir öneri: Haydi en popülerinden bir “Olacak O Kadar” yaptırın Levent Kırca’ya da hem reytinginizin yüzü gülsün, hem de hanidir ilk defa milletin yüzünü güldürsün TRT!


++++++

Melih Aşık, Milliyet’teki köşesinden önümüzdeki günlerde Cumhuriyet’te yazmaya başlayacak olan Bekir Coşkun’a şu mesajı gönderdi:
“Özgürlükler dileriz...”
Kalemi muhalefettenlerin müebbetle yargılandığı bir ülkede bu dileğin gerçek olmasından başka ne ister “gazeteci” dediğin...

++++++

Sanki Oscar almışlar...
Kültür Bakanlığı’nın “Türk sinemasına destek” bahanesi ile birilerine her sene dünya kadar paralar vermesini, yani vergilerimizi ona-buna dağıtmasını benim aklım almaz beyler! Bu tuhaf uygulama, anayasanın eşitlik ilkesine de terstir. Devlet “sanata destek” adı altında sinemaya ve tiyatroya kaynak aktarı-yorsa, uygulamayı sanatın her dalına yaygınlaştırması, resme de, heykele de, müziğe ve hattâ şiire de destek olması gerekir ve bunun nasıl saçma bir iş olduğunu akıl ve iz’an sahibi herkes hemen farkeder. “Destek” adı altında yapılan iş çoğu tatsız, ruhsuz, esprisiz, iç karartıcı ve sadece festivallerde görünen filmlere para akıtmaktan ibarettir! Üstelik ortada bir Oscar’ımız falan bulunmadığı gibi, “dünya çapında her geçen gün kendinden daha fazla söz ettiren Türk Sineması”
diye birşey de yoktur...
...Kendinize güveniyorsanız ve
yeteneğiniz varsa para için devletin değil, özel sektörün kapısını çalar, hattâ kredi bile alır, eserinizi ortaya koyar ve eseriniz kaliteli ise bilet gelirleri ile masrafınızı zaten çıkartırsınız. Hani “Bilmemnesine güvenen borazancıbaşı!” diye bir söz var ya, işte aynen onun gibi!
* Murat Bardakçı / Habertürk

++++++

Haberi yazdIlar onu unuttular

Kaynağını da biz açıklayalım
Gazetemiz Ankara Temsilcisi Sabahattin Önkibar’ın siyasi kulislerden edindiği ve iki gün önce Yeniçağ okurlarıyla paylaştığı “gözlem”i medyada geniş yankı buldu.
Önkibar’ın 21 Ekim günü “Yeni bir kutsal ittifak şekilleniyor!” başlığıyla yayımlanan yazısında aktardıklarını dün birinci sayfasından duyuran Sözcü “Demokratik milli ittifak geliyor” derken, Milliyet, Ankara kulisinde dillendirilen ittifak söylentisini okurlarına “Demirel destekli ittifak” başlığıyla duyurdu.
Önkibar, 1991 seçimlerindeki “işbirliği” girişimini hatırlatarak, 2011 seçimleri arifesinde de Türk siyasetinin benzeri bir ittifaka sahne olacağını ileri sürdüğü yazısında “Dün DYP’nin zirvelerinden aldığım habere göre Cindoruk ile Erbakan bu konuda şimdiden anlaşmış durumda!” demiş ve “ortaklığın” diğer olası üyelerini sıralamıştı: “ 1) Abdüllatif Şener’in Türkiye Partisi, 2) Sadettin Tantan’ın Yurt Partisi, 3) Osman Pamukoğlu’nun Hak ve Eşitlikler Partisi, 4) Haydar Baş’ın Bağımsız Türkiye Partisi, 5) Mustafa Özbek, 6) Sadi Somuncuoğlu...”
Basın emekçisi ‘intihal’ yapar mı
İnternetin bu derece yaygın hale gelmesinden sonra gazetecilikte artık “haber atlamak/atlatmak” türü bir mefhumdan söz etmek zor olabilir, ama bu mesleğin hâlâ asıl olan unsurlarından biri zamanla rekabet değil mi?
Önkibar’ın gözleminin siyaset yahut medya gündeminde “belirleyici” olması iyi güzel, kervanın peşine takılan değil de “belirleyen”, “yönlendiren” gazetenin mensubu olmak güzel de; bu noktada bir “hak teslimi” yapılması gerekmez mi?
Mesela Yeniçağ’da iki gün önce yayımlanmış kulis bilgisini dün kendi okuyucusuyla, neredeyse bire bir ifadelerle paylaşan bu iki gazete, haberlerini “konuşuluyor”, “söyleniyor”, “belirtiliyor” gibi muallak ifadelerle, “5n1k” kuralını ihlal ederek yayımlayecaklarına, “Sabahattin Önkibar’ın Yeniçağ gazetesinde yayımlanan yazısına göre...” veya “duyurduğuna göre...” diye belirtselerdi incileri mi dökülürdü yani?
Gazeteci lafa gelince “emekçi”yse; o zaman kamuoyuna haber vermek yarışında değil bir gün, sadece birkaç saat hatta birkaç dakika dahi olsa “önüne geçen” meslektaşlarının “emeği”ne de saygı göstermek zorunda değil mi! Basın emekçisi emek intihali yapar mı!

++++++

‘Evrim’ doğrulandı
Genel Yayın Yönetmeni olduğu Radikal, Referans’la birleştirilip Eyip Can’ın idaresine verilince boşta kalan İsmet Berkan Hürriyet’te yazmaya başlıyormuş.
Ne diyelim;
Meğer hakikaten doğruymuş “evrim teorisi”; ispat ettiği için “Primat” da bunun delili olarak koruma altına alınmalı bence!


++++++

Teröre karşı manevi önlem(!)
Terörle mücadeleyi açılım safsatalarıyla yüzüne gözüne bulaştıran AKP iktidarı, devletin birçok birimini imam ve vaizlere, tarikat ve cemaat müritlerine teslim ettiği yetmezmiş gibi teröre karşı yeniden tarikat silahını kullanmaya hazırlanıyor.
AKP’nin Kızılcahamam kampında terör ve Kürt sorunu ile ilgili bakanların sunuşunun ardından söz alan AKP Sivas Milletvekili Osman Kılıç, “teröre karşı manevi önlemlerin arttırılmasını” istemiş!..
Bakan Atalay da “manevi önlemlerin zaten alınmakta olduğunu” itiraf etmiş!..
... Terörle mücadelede din olgusunun öne çıkarılması projesi, 1984’ten Hizbullah’ın çöküş sürecinin başladığı 2000 yılının ocak ayına kadar aralıksız uygulandı... Terör bitti mi; hayır... Terör örgütünün gücü mü azaldı?... Hayır... PKK geri adım mı attı?.. Hayır...
... PKK uygulanan bu stratejiye karşı muhafazakâr kurumlaşmaya gitti, kendi imamlarını örgütledi, dinci örgütlerini yapılandırdı ve bölge yanlış stratejiden kaynaklanan kaotik bir alan haline geldi...
... Feodalitenin sosyal gerginliği, tarikatların gericiliği körüklediği bir coğrafyada AKP’nin ne yapmaya çalıştığı ortada...
* Mehmet Faraç / Cumhuriyet


++++++


“Ilısu’daki eserlerden her yerde var” diyen Eroğlu’na sormalı “Akdamar’dakilerden, Sümela’dakinden, Anı’dakilerden de her yerinde yok mu Anadolu’nun; hadi bir tanesini yık da görelim!”

++++++

MİNİ YORUM
Alman çiftin sebebi ziyareti
Alman Cumhurbaşkanı ve eşinin medyada yer alış biçiminden rahatsız olan Bülent Yozgat yazmış: “Sevecenliklerinden bahsedilerek hoş gösterilmeye çalışılan bu çift meğer Tarsus’taki ayine gelmiş ama umursayan yok! Müstemleke mi olduk!”
Haksızlık etmeyin Sayın Yozgat! Kendi Başbakanınızın, Cumhurbaşkanınızın “ekümenik”lik
vaad ettiği yerde, elin Başkanı da davete icabet edip istavroz çıkarmış çok mu!

Yazarın Diğer Yazıları