Topraktan Türklük fışkırıyor!
Önceki gün, Mümtaz’er Türköne’nin 1900’lere kadar Anadolu’da “kurt/bozkurt” sembolü olmadığı iddiasına cevaben kendisine bir Orta Anadolu kültür turu önermiştik ve her ikisi de 1300’lere tarihlenen Niğde’deki Sungur Bey Camii ile Kayseri’deki Bünyan Ulu Camii’nin taç kapılarını incelemesini tavsiye etmiştik ya... Konuya katkıda bulunmak isteyen Doç. Dr. Mustafa Sever “O şahsa bunları da gösterin” diyerek bazı resimler göndermiş. Benim de ilk defa gördüğüm bu kaya resimlerinin gün yüzüne çıktığı yer, Sever’in dediğine göre Balıkesir’miş...
Ki sadece “kurt” değil; Orta Asya’dan, İslamiyetten önceki yaşayışından taşıdığı balballarla, gidin bakın Kars’a, Iğdır’a “koyun” biçimindeki mezar taşlarıyla dolu Türköne’nin “Ötüken Türklüğü”nden nasibini almadığını savunduğu Anadolu!
Sivas’ta, Konya’da, Erzurum’da camileri, kümbetleri, medreseleri süsleyen “insan ve hayvan” motifleri, “mitolojik” öğeler, o taşlara, - “şaheser” niteliğindeki eserleri “figür yasak” deyip alçıyla sıvayan- Arap kültüründen ilhamla işlenmedi herhalde değil mi?
İsteyen istediği gibi örtmeye kalkışsın üzerini; Anadolu’nun neresine kazma vursanız topraktan Türklük fışkırıyor işte nasıl gizleyeceksiniz tarihi gerçeği!
Uyuma rekoru
Mustafa Kökten adlı okurumuz gazete haberlerinden oluşan geniş bir derleme göndermiş:
- “Suriyeli muhalif” namlı “karanlık gruplar”ın Türkiye toplantıları...
- Amerikan üssü koruyabilecek çaptaki Patriotların Türkiye’yi savunma
bahanesiyle Anadolu’ya
serpiştirilmesi...
- Erdoğan’ın Sivas (Madımak) davasının zamanaşımından düşmesi ile ilgili “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” sözleri...
Liste hayli uzun ama
asıl olan finali. Kökten
diyor ki;
“Doğa’da en uzun uyuyan canlılar ayılar. Biz onların rekorunu kırmak için kaç yıldır uyuyoruz dersiniz?”
Nihat Genç, Halk TV’de Yavuz Selim Demirağ’ın sunduğu programda şahane bir durum tespiti yaptı:
“Türkiye’de hukuku Nagehan Alçı ve
Nazlı Ilıcak zekasına eşitlediler!”
Daha başka “seviye testi” gerekir mi!
“Kaba Türkçe” ve “anadil”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç’un “Kendilerine aktarılan iki bilgiyle siyaset yapmayı hala eski mesleklerinden gelen alışkanlıkla tuluat yapmak zanneden bazıları, o kaba Türkçeleriyle CHP’li Sinop Belediye Başkanımızı, CHP’nin kurumsal kimliğini bu eylemlerin içindeymiş gibi sunarak..” sözlerini eleştiren Yeni Şafak yazarı Salih Tuna “Bu köşenin müdavimleri bilirler, bir iki kez dillendirmiştim bunu: ‘Anadilini yasak ettiğiniz insanlardan Zeki Müren Türkçesi mi bekliyorsunuz’ demiştim.
Değerli profesör Haluk Koç’a ne diyeyim?
O insanların kaba da olsa Türkçesi var ama senin hiç Kürtçen yok desem mi?” diye soruyor.
Demeyin!
“Kaba Türkçe” tabiri “şive”yi, “ağız”ı hakir görür tonda söylendiğinden beni de rahatsız etti etmesine de Koç bu sözleri “Şu Kürtlere de bak İstanbul Türkçesini bile öğrenememişler” imasıyla söylemedi ki! Sözlerinin muhatabı “eski meslek” vurgusuna dikkat ederseniz Sırrı Süreyya Önder’di. Önder Kürtçü bir partinin Türk milletvekili! Dolayısıyla Koç’un ona dönük “dil”le ilgili bence de manasız çıkışından hareketle “Anadilini yasak ettiğiniz adam kaba da olsa Türkçe konuşuyor peki siz Kürtçe konuşuyor musunuz” kıyasına girmek de ne demek!
Önder’in konuştuğu zaten “ana dili”!
Kaldı ki, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası”nın yazımına ortak edilen milletvekilleri bir zahmet devletin resmi dilini öğrenecekler, “kamu hizmeti”ni devletin resmi dilinde yürütecekler tabii ki!