Toprağa verilen sadece Sinan Ateş miydi?
Cumartesi Bursa''daydık… Şehit Yusuf İmamoğlu''nun yanı başına yarım yüzyıl sonra Sinan Ateş''i defnettik… Defnettiğimiz sadece eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı değildi şüphesiz… Kimimizin hâlâ yaşadığını zannettiği veya kendisini teselli ettiği birçok değeri, birçok kabulü, her şeye rağmen korumaya çalıştığı duyguları da gömdük…
Artık çok daha iyi biliyoruz ki, varlıklarını hissetmediğimiz hiç kimsenin yokluğunu da hissetmeyeceğiz!.. Hiçbir önemi kalmadı çünkü…
İnsanın aklı bu denli kahpeliği almıyor… Düşünmeden edemiyorsunuz yine de… Eğer Sinan Ateş, öldürmeyi düşünecek kadar benim düşmanım olsaydı ve onu yapmaya niyetlenseydim, o iki küçük kız çocuğu gözümün önüne gelir, dünya yıkılsa bile vaz geçerdim bu canilikten… Sinan''ın payına nasıl namertçe bir düşmanlık düşmüştü ki, feryatları taşı delen bu yavrular da yetmemişti, olmayan insanlıklarına…
***
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, genç bir akademisyen, ayakta kalması için nice genç bedenlerin uğruna can verdiği Türkiye Cumhuriyeti''nin başkentinde katledildi…
Günümüz teknolojisinde, MOBESE''lerin, HTS kayıtlarının, plaka takip sistemlerinin, diğer klasik istihbarat unsurlarının bu derece gelişmiş olduğu bir dönemde bu cinayeti gecikmeden çözmek zor olmayacaktır…
Teröristlerin ayakkabı numaralarını bildiğini gururla ifade eden irade, başkentin ortasında cinayet işleyen şebekeyi tüm unsurlarıyla ortaya çıkaracaktır, daha doğrusu çıkarmak zorundadır… Sadece tetikçiyi, yardım ve yataklık edeni değil, tamamını…
Çünkü devlet, bu konuda yeterli donanıma ve birikime fazlasıyla sahiptir…
Bazı örnekler verelim… İstiklal Caddesi''ndeki bombalı saldırıdan birkaç saat sonra bombacı kadını evde yakalayan bu devletti…
İstanbul''da önce Sultanahmet''te, ardından İstiklâl Caddesi''nde bombalı saldırılar olmuştu… Çoğunluğu turistler olmak üzere toplam 18 kişi can vermişti... IŞİD''ci failler hemen hemen aynı gün tespit edilmişti… Sultanahmet bombacısı Nebil Fadli''nin Suriye''de hangi aşiretten olduğunu, gazeteci Hüsnü Mahalli ile olan akrabalık ilişkilerine kadar kamuoyuna aktaran devletti…
Beşiktaş''ta maç çıkışında biri araçlı diğeri ise canlı bomba türü iki saldırı olmuştu… Polislerimiz ve sivil vatandaşlarımız can vermişti… Saldırıyı yapan cani kısa bir süre içerisinde tespit edilmişti… Kimdir, nerelidir, kod adı nedir, Kandil''de ne zaman eğitim almıştır, Türkiye''ye ne zaman girmiştir sorularının cevabını hemen bulup basınla paylaşan devletti…
Bir yılbaşı gecesi Reina basılmıştı… O katliam da birkaç gün içinde çözülmüştü, katil yakalanmıştı… IŞİD''ci teröristin kod adının Ebu Muhammed Horasani olduğunu, Afganistan''da ne zaman eğitimden geçtiğini ifşa eden devletti…
Bu türden başarılı örnekler saymakla bitmez… 2017''de İstanbul Emniyet Müdürlüğü''ne ve iktidar partisinin il başkanlığına lav silahıyla saldırı yapılmıştı… Saldırganın tespiti zor olmadı, DHKPC''li terörist Tekirdağ''da yakalandı…
Atatürk Havaalanı''nda 50 kişinin katledildiği saldırıda da canlı bombaların uyruklarına kadar tespiti yapılmış, Aksaray''da hangi evleri ne zaman kiraladıkları, kimlerle ilişki kurdukları birkaç saatte ortaya çıkarılmıştı… Çıkaran Türkiye Cumhuriyeti devletiydi…
Reyhanlı''daki ilk ve ikinci patlamada da, Vezneciler patlamasında da aynı başarıyı gösteren devletti…
***
Şimdi aynı başarıyı aynı hızda bekliyoruz!.. Teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar bilen devlet, başkentteki ayak izlerini bulmakta ve arkasındaki örgüyü çözmekte zorlanmayacaktır!..
Aksi halde, Bursa''da Sinan Ateş''le birlikte bir çok duyguyu toprağa gömen milliyetçiler, devlete olan güven ve sadakatlerini de gömerler!.. O milliyetçiler ki milletlerinin varlığı ve bu zor coğrafyada tutunmaları için can gerektiğinde can, kan gerektiğinde kan verenler…