Top MHP’de...
Bildiğiniz gibi MHP Genel Başkanı Bahçeli % 64’lük sağ ve % 36’lık soldan oy alabilecek Cumhurbaşkanı adayının sahip olması gereken özellikleri sıraladı.
Milliyetçi, muhafazakâr, milli, demokratik ve laik...
Bahçeli’nin “büyük üçgeni” ve “çatı aday” fikri muhalif ve “akıl sahibi” Milliyetçi-Muhafazakâr çevrelerde uzun süredir tartışılıyordu.
Memlekette az buçuk siyasetle ilişkisi olan herkes Erdoğan veya AKP’nin çıkartacağı adayın karşısına çıkacak adayın muhafazakâr değerlere, milli hassasiyetlere ve demokratik bir karaktere sahip olması gerektiği hususunda ittifak ediyor.
Çıkacak aday/adayların bu hassasiyetlere sahip olması gerekiyor.
Bahçeli bu beklentiyi “ete-kemiğe” büründürdü.
Çünkü Bahçeli biliyor ki bu ülke her şeye rağmen hâlâ “muhafazakâr” değerlere sahip, milli değerler hususunda hassas ve demokrasisinin gelişmesini istiyor.
Bahçeli konu hakkındaki fikrini söyledi.
Beğenmeyebilirsiniz.
Ama önce ne söylediğini anlamak lâzım.
Peki Bahçeli bazı çevrelerin manipüle ettiği gibi CHP-MHP ortak adayından mı bahsediyor?
Tabii ki hayır.
Şunu söylüyor: İlk turda herkes adayını çıkartsın. Lâkin adayı tespit ederken ikinci turu düşünerek tespit etsin...
Aslında Bahçeli burada mesajı kendisine veriyor.
Neden?
İkinci turu düşünerek çıkartılacak MHP adayının ilk turu geçmesi AKP tabanından alacağı oylara bağlı.
MHP’nin kendi oyları ile 2. tura çıkamayacağı bir gerçek.
MHP’nin adayı eğer AKP tabanından oy alamazsa ikinci tura çıkamaz.
CHP’nin adayı ikinci tura çıksa bile AKP’nin adayı karşısında bir şey yapamaz.
Kimi çıkartırsa çıkartsın CHP’nin o tabandan oy alamayacağı açık.
Bunu son yerel seçimde gördük.
Bu fikre itiraz edenler olacaktır fakat matematik de siyasi alışkanlıklarımız da bunu söylüyor.
Yani...
Top MHP’de...
Paralel doğrular kesişir!..
Başbakan doğal olarak, Bahçeli’nin “çatı aday” önerisini eleştirme ihtiyacı duydu.
Eleştirirken MHP ve CHP’ye “biz bunlara aritmetik dersi verdik” sözleri ile istihza ederken MHP liderinin “büyük üçgen” teorisine gönderme yaptı.
Başbakan her ne kadar Bahçeli’nin meseleleri matematik ile izah etme merakı ile dalga geçse de kendisine de siyaseti matematikle izah merakı sirayet etmiş.
O da “iki paralel çizgi sonsuza kadar birbirine değmez” diyerek Bahçeli’nin açtığı yoldan ilerlemiş.
Fakat yanılmış.
Üzgünüm, ama iki paralel çizgi sonsuzda kesişir.
Şöyle ki...
İskenderiyeli matematikçi Öklid der ki; paralel iki doğru sonlu uzaklıkta kesişmez lâkin sonsuzda kesişebilir...
Erdoğan “sonsuz” dediğine göre biz de Öklid babanın teorisini dikkate alıyoruz.
Yok eğer “biz Öklid kafirine itimat etmeyiz” derlerse o zaman durum daha da karışır...
Çünkü “sonluda da kesişir” deyip meridyenleri işaret eden teoriler var...
Anlayacağınız mesele karışık...
İhtisas alanı dışına girmemek lâzım.
“Cübbeni çıkart da gel!” ile devam ediniz efendim, n’apacaksınız doğruyu, paraleli, sonsuzu; değil mi?
***
Başbakan’ın paralel doğrular meselesine sonsuzda getirdiği çözümlemenin bahis mevzu edildiği konuşmada şu cümle nazar-ı dikkatimi celbetti.
“Paralelle iş tutanın yolu milletle, devletle, Çankaya ile hiç kesişmez...”
Tarihi bir lâf daha...
Ama yine olmamış...
Şimdi kalksa, devlet terbiyesi almamış bir “edepsiz” şöyle bir soru yöneltse: “Peki efendimiz, paralelle 12 yıl yol arkadaşlığı yapanın yolu Çankaya ile kesişir mi?”
Allah muhafaza ne cevap verirsiniz?
***
Zamanın ruhuna uygun bir hikâye ile yazıyı sonlandıralım...
Büyük İskender, hocası Aristo’ya bir mektupta şu soruyu yöneltir:
“Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakküm altında tutabilmek için neler yapmalıyım? Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim, hapse mi atayım, kılıçtan mı geçireyim?”
Aristo’nun cevabı şu olur;
“Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar. Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar. Onlardan sonraki kuşak intikam düşüncesiyle büyür, senin tahtını sallar.
“Şöyle yap” der Aristo: İnsanların arasına nifak tohumları ek, birbirleriyle savaşa tutuşunca hakem olarak kendini kabul ettir. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıka.”