Tezkerede terörist var, terör yok!
PKK’lılar için “Kardeşlerimiz” diyen, öldürülen militanları, “Şehitlerimiz!” diye selâmlayan, “Terörün sebebi TSK” dır diyen DTP milletvekili tutuyor, “Bizim arkamızda Cudi Dağı var!” diyor ve ekliyor:
“- Bizi Meclisten atmak istiyorlar!”
“Arkamızda Cudi Dağı var!” demek, “Biz PKK’nın Meclis’teki militanlarıyız!” demek değil midir?
Peki, 23 yıldır 40 bin civarında cana mal olan ve asgari 300 milyar dolarlık bir servet kaybına sebebiyet veren, bütün dünyanın “Terör örgütüdür” dediği bir oluşumun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsilci bulundurması, Meclis’i her türlü terör örgütlerinin cirit attığı bir zamanların Bekaa Vadisi konumuna, Türkiye Cumhuriyeti Devletini de o meşum Bekaa’yı koruyup kollayan o günün Suriye’sine düşürmüş olmuyor mu? Bu vahim ve utanç verici görüntü yetmiyormuş gibi, kimi iktidar milletvekilleri de, PKK’nın yeni Bekaa Vadisi haline gelen Irak’ın kuzeyi için, o bölgeye TSK’nın gerçekleştireceği bir “sınır ötesi harekât” için, tutuyor, Türk milleti, Türk devleti ve Türk halkını, halkın bir bölümü, milletin bir parçası ile tehdit ediyor, edebiliyor.
Üzülerek ve “sebep olanlardan utanarak” yıllardır bu sütunlardan sizlerle defalarca paylaştığımız, “Bu gidişle iç savaş çıkacak” dediğimiz şey, işte tam da bu şey! İşgalci ABD Irak’ı üçe bölüyor, ABD’li diplomatlar ve bu ülkenin istihbarat birimi CIA, İngiliz istihbarat örgütü M16, İsrail’in MOSSAD’ı, Alman istihbarat örgütü Türkiye’nin bir bölgesinde cirit atıyor, binlerce yıldır beraber yaşadığımız Kürt kardeşlerimize, “Bırakın Türklerle birlikte yaşamayı, vazgeçin aynı bayrak, aynı Allah, aynı Kıble gibi ortak yönlerinizi öne çıkarmayı; siz ayrılıklarınızı öne çıkarın, biz de size Irak’ın kuzeyindeki gibi bir özerklik sağlayalım, ardından da sizi birleştirelim, Büyük Kürdistan’ı birlikte kuralım!” aklı veriyor, mümin ve müttefik zihinlere “ihanet tohumları” ekiyorken, bizler çırpınıyor, yalvarıyorduk:
“- Ey devlet, ey hükümet, ajanlar Güneydoğu’da cirit atıyor, senin gidemediğin yerlerde CIA var, MOSSAD var!”
Kimsenin kılı kıpırdamadı.
Bir tek CIA, tek bir MOSSAD ajanının ensesine binilip, bileklerine kelepçe vurulmadı, vurulamadı. ABD’nin Adana Konsolosu, kolundan tutulup sınır dışına bir türlü atılamadı.
Aksine bizler azarlandık, bizler suçlandık:
“- Paranoyayı bırakın, her şey iyi gidiyor, felâket tellallığı yapmayın!”
Ama şimdi Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek çıkmış, “Bölgede birçok devletin istihbarat örgütü cirit atıyor!” diyor. İyi de Sayın Çiçek, “Cirit atıyor!” demek, “Hâlâ oradalar!” demek değil midir ve sizin, “Halâ cirit atan CIA, MOSSAD ve diğer unsurları yakalamak” gibi bir göreviniz yok mu? “Var!” diyorsanız, ne duruyorsunuz, yakalasanıza! “Yapamayız” diyorsanız o makamları niye işgal ediyorsunuz?
İşte tezkere, böyle bir zihniyetin tezkeresi olarak Meclis’e sunuldu ve görünen o ki, hedefine yalnızca “PKK militanlarını koyarak” Meclis’ten geçecek.
Peki bu ne demek?
Efendim bu, “Terörle” değil, “Teröristle mücadeleye” TSK ve Meclis’in alet edilmesi demektir. Çünkü TSK ve arkasındaki Türk milletinin hedefine yalnızca PKK militanını koyarsanız, PKK’nın hamisi Barzani’yi, PKK’nın stratejik ortakları ABD, İsrail, İngiltere ve AB’yi, yine PKK’nın içimizdeki stratejik ortaklarını, yani “Terörün ta kendisini” cephenin dışına taşımış, bir bakıma Barzani’nin Irak’ın kuzeyinde PKK’lı teröristler için yaptıklarını siz kendi sınırlarınız içinde ve bütün dünyada bizzat “terörün kendisi” için yapmış konumuna düşersiniz, zâten, düştünüz bile..
Hatalısınız... Korkuyorsunuz...
Bu hatanız ve bu korkunuzun faturası çok ağır olacak, kanser bünyeye biraz daha musallat olma fırsatı bulacaktır.
Amma biz biliyor, inanıyor ve gayretimizi o yönde teksif ediyoruz ki, “Türkiye bölünmeyecek!” bu bir ve “Türkiye’de asla Irak’ta olanlar olmayacak, yani kardeş kardeşi kırmayacak!” bu, iki.
Deriz ki, bugünden herkes işte bu “iki gerçeğe” göre safını belirlesin, pişman olmasın, canı yanmasın..