Tescilsiz seçim
Üç yılda ülkenin nüfus oranlarını alt üst ederek arttığı iddia edilen 7 milyon seçmenin hesabı ne YSK, ne de hükümet tarafından verilemediği için daha başından şaibe ile başlamış olan 12 Haziran seçimi, çıkan ilginç sonuçlarla da şüphe gölgesindedir. Hele hele Türkiye gibi dönüştürülmeye çalışılan bir ülkede bu seçimin sadece yerli unsurların sayesinde böyle bir sonuç alınması akla yatkın görünmüyor. Seçimden önce ve seçim günü yurdun çeşitli yerlerinde seçimden önce hazırlanmış mühürlü seçmen kağıtlarının yakalanması bazılarına göre lokal bölgelerdeki iş güzarlık olarak nitelendirilmiş olsa da bana göre yakalananlar bu kadar ise yakalanmayanların sayısı ürkütücüdür diye yorumlanır.
Şimdi birileri çıkıp, ’hazmedemiyor, halkın iradesine boyun eğmek zorundasınız’ gibi beylik sözlerle saldıracaktır. Hatta seçim öncesi yaptığım tahminlerle ilgi dalgasını gezecektir. Bu memlekette sekiz on yıldır bizzat tanık olduğum tezgâhlar, çok ince planlarla dijital terörü tespit eden biri olarak sonuçların tamamını kabul etmemi kimse beklemesin.
Psikolojik savaşın kuşatmasında propaganda bombardımanı ile bile olsa bıçakla kesilip dağıtılan doğum günü pastası gibi bir ayrışma söz konusu olabilir mi? İstiklal Harbi sonunda doğu ve güneydoğu sınırlarımızı harita üzerinden cetvelle belirleyenler 50-100 yıl sonra neyi hesaplamışsa 12 Haziran’daki siyaset mühendisleri de aynı doğrultuda çalışmışlar gibi geliyor bana. “Türkiye’nin Türkler tarafından idare edilemeyecek kadar önemli bir ülke olduğunu” iddia edenler bu ülkedeki değişim ve dönüşümü bu ülkenin insanında bırakmaya niyeti yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti’ni 100. yılına varmadan kademeli olarak tasfiye etmeyi kafasına koyanlar 12 Haziran seçimleriyle beraber siyasette tasfiye ile işi başlattılar. İnsanımızın doğasında olan vefayı ortadan kaldırdılar. Merhum Erbakan’ın 40 yılı aşkın sürdürdüğü Milli Görüş hareketi hocanın vefatının üzerinden bir yıl bile geçmeden tarihin karanlığına gömülüverdi. Aykut Edibali’nin sürdürdüğü yeniden Milli Mücadele, etkisi sayıları az olmasına rağmen granit gibiyken tuz misali dağılıverdi. Türk siyasi tarihinin en köklülerinden olan DP’ye ne demeli? Demirel ve Çiller’den sonra dikiş tutmayan ANAP ile birleşip DP olduktan sonra birkaç süvari değiştirmişti. Zeybek ile asli mecrasına oturduğu zannedildiği anda beklenmedik bir deprem ile enkaza dönüştü. Çıkan sandık sonuçlarını birazcık irdeleyen herkes bu partilerin bırakın üyelerini yöneticilerinin bile oy vermediğini görecektir. Başta siyasi sosyologlar olmak üzere bilim adamları 12 Haziran’ı hemen masaya yatırıp tarihe not düşecek bir analizi bu millet ile paylaşmalıdır.
Evet, 12 Haziran bir tasfiye seçimidir. Tasfiye, sayısı 50’yi aşmış siyasi partilerin birçoğunun kapısına kilit vurmakla sonuçlanacağını göstermiştir. 2011 sonuna kadar en az 25-30 parti kendini feshederken diğerleri bir türlü beceremedikleri ittifaklara, birleşmelere mecbur kalırken vebali olan liderlerde evlerine çekilmiş olacak. Sonuç olarak 12 Haziran seçimlerinin tescili mümkün değildir. “AKP’yi ve Cemaati Kurtarma Planı / Made In CIA” kitabının yazarı avukat Serdar Öztürk Windows programı olan her bilgisayara anında nasıl müdahale edildiğini Türkiye’de uygulanan dijital terörün boyutlarını sergiledi. Togan yayınlarından çıkan ve avukat Öztürk’ün savunmalarından oluşan bu kitabı okuduğunuzda bu seçimin sonuçlarına siz de inanmayacaksınız.