Terörü bitirmek ya da bin Ladin’i öldürmek
ABD’ye yönelik en büyük terörist saldırıyı gerçekleştiren Usame bin Ladin sonunda öldürüldü. ABD, kendisi gibi BM üyesi olan Pakistan’a hiçbir uluslar arası hukukla bağdaşmayan bir operasyon yaparak Usame’yi ortadan kaldırdı. Cesedini de denize attı.
ABD’nin 1 Numaralı terörist olarak ilan ettiği bin Ladin, 11 Eylül saldırılarının ardından Batı için tam bir nefret objesi haline gelmişti. Usame bin Ladin, aynı zamanda Batı’da İslam’ı terörle özdeşleştiren düşünceleri yeşerten, İslamafobi’nin yaygınlaşmasına neden olan bir figürdür. Yani Usame, yalnız Batı’ya korku salmamış, sahip olduğu ya da savunduğu dinin sahiplerine de en azından imaj bakımından büyük kötülük etmiştir.
Aslında Usame bin Ladin, ABD’nin soğuk savaş şartlarında SSCB’ye karşı kendi imal ettiği bir aktördü. Soğuk savaş sonrası kontrol edemediği bu aktör silahının namlusunu ABD’ye çevirince hedef oldu. Usame’nin malum sonu da böyle geldi.
ABD, bir süre önce de Irak’a savaş açarak Saddam rejimini yıkmış, ardından da Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in aşağılatıcı imaj içinde idam edilmesini sağlamıştı. Bundan birkaç gün önce de ABD, Libya’da yaptığı bir operasyonla Libya Lideri Muammer Kaddafi’inin oğlu ve torunlarını öldürmüştü. Şimdi de Usame bin Ladin bir ABD operasyonuyla ortadan kaldırıldı. Benzer akıbetin Libya’nın despot lideri Kaddafi’nin de başına gelebileceğini söylersek çok da hayalci davranmış olamayız.
Saddam, bin Ladin ya da Kaddafi kendi toplumlarını terörist yöntemlerle yönetmişlerdir. Halklarına en büyük kötülüğü bizzat kendileri yapmışlardır. Bu yüzden bu figürlerden kendi halkları ABD’den daha çok nefret de edebilir.
Ancak dünyanın hiç bir yerinde halklar, ne kadar despotik olursa olsun kendi liderlerine ABD’nin uyguladığı böyle bir muameleyi olumlu karşılamaz.
Ne kadar haklı gerekçelere dayanmış olursa olsun bu tür operasyonlar halkların onurlarında travmalara neden olur. ABD’nin üçüncü dünya ülke liderlerine karşı yaptığı bu kanunsuz ve kaba güç operasyonlarının süreç içerisinde patolojik sonuçlarının olacağını da göz ardı etmemek gerekir.
ABD, sürdürülebilir bir barışın “Filistin-İsrail” sorununun adil bir biçimde çözümünden geçtiğinin onca olan bitene rağmen bugün bile farkında değildir. ABD bugün her şart altında, kayıtsız şartsız İsrail yanlısı bir politika izliyor. İsrail’in, vicdansız ve her türlü ahlaki değerden yoksun operasyonlarını ve ablukalarını sonuna kadar destekliyor. ABD yanlısı olmak kaydıyla her türlü devlet ya da grup terörünü destekliyor. Terörizmin ya da despotizmin jeopolitik olarak İsrail’i, ekonomik çıkarlar yönünden de ABD’ye zarar vermesi halinde ABD harekete geçiyor.
ABD askeri ve fiziki gücünü zalimce kullandığı sürece ne terörü ne de onun dayandığı ideolojik temeli sarsabilir. Usame bin Ladin’ler gider yerlerine yenileri gelir. Sorun bazı insanların cani ruhlu olmaları değil, onlara cani olmaktan başka bir yol bırakmayan ABD/İsrail politikalarıdır.