Terörle müzakere mi?
Devir hızla değiştiği için Anadolumuzun özdeyişleri bile değişimden nasibini alıyor. Türk edebiyatı klasiklerinden oluşan romanlar günümüze uyarlanıp aile sistemimizin temeline dinamit koyan televizyon dizileri haline dönüştü. Siyasette sıkça söylenen “Kimin eli kimlerin cebinde” deyimi de “Kimin eli kimlerin ümüğünde” olarak değişmiş durumda. Başbakan Erdoğan’ın IMF için sarfettiği ümüğümüzü sıktırmayız sözlerinin mürekkebi kurumadan, IMF’ye Türkiye’nin ümüğü itina ile uzatıldı. Sadece IMF’ye mi? AB’ye girme sevdasıyla ekonomiden hukuka, dışişlerinden sosyal hayata kadar AB’nin seline bırakılan ümüğümüz habire sıkılıyor. Kendi gözlerindeki merteği görmeyen AB ülkeleri ısrarla bizim gözümüzdeki çöp için, gözümüzü matkapla oymaya çalışıyor. Müstemleke valisi edalarıyla yurdumuzun topraklarını çiğneyenler, hapishanelerimize kadar sokuyor burunlarını. Neymiş efendim İmralı’da besiye çekilen bebek katilinin yalnızlıktan psikolojisi bozuluyormuş, yanına sohbet edebileceği arkadaş lazımmış, televizyon seyredip, spor yapacak, avluda volta atacakmış, şimdilik yanına cariye verilmesini istemeseler de önümüzdeki günlerde bunu talep etmeyeceklerini kimse garanti edemez.
Suriye’den çıkarıp biraz gezdirdikten sonra, Obama’nın memleketi Kenya’da paketlenip, şartla teslim edilerek, başımıza bela edilen terörist başı için ‘normalleştirme süreci’başlatılmış durumda. Şimdi birileri çıkıp neymiş bu normalleştirme diye saf saf soracaktır. Şartla teslim tutanağında nelerin yazdığı bugüne kadar ortaya çıkmadığına göre, şartnamedeki maddeler uygulanmaya konuyor demektir. Öyle ya, paketlenip gönderildiğinde Türkiye’de idam cezası henüz kaldırılmamıştı, mahkumiyet sonrasında AB sevdasıyla kaldırıldı. Duruşmalar bitmesine rağmen avukatlarıyla görüşmesinin devamı da söz konusu şartnamede yer alıyordur. İçeride kitap yazıp dışarıda basılması şimdilik engellenmiş olsa da normalleştirme sürecinde bu da gerçekleşebilir. Yanına beş altı kişinin yollanmasıyla, mesafe alacak olan normalleştirmenin, son aşamasında siyaset ve seçilme hakkı verilebilir. Tahliye edilmesi kimseyi şaşırtmasın.
Lafa gelince terörle müzakere olmaz, teröristle pazarlık yapılmaz gibi beylik sözleri sarfedenlere, durup dururken, ‘bombayı bırak derse bakarız’ demesinin anlamı nedir? CHP lideri Deniz Baykal’ın deyimiyle müzakere sürecinin başlaması mıdır? Yoksa yerel seçimler öncesi yapılan ucuz siyasi manevra mıdır?
Binlerce kere yazdım, tekrar etmekten bıkmayacağım. Bu da psikolojik harekâtın bir parçasıdır. Önce küçük manevralarla tartıştırılan konu gelen tepkiler üzerine bazı rötuşlar yapılarak bir müddet sonra dayatılır. Nitekim adına normalleştirme ya da bilmem ne denen sürecin sonunda İmralı adası siyaset platformu haline dönüşebilir, Yılmaz Özdil’in hicivlerinde olduğu gibi terörist başı televizyonlardaki yarışmalara telefon ile katılabilir.
Ümüğümüzü sıkarak bize bunları dayatan AB ülkelerindeki duruma gelince, terör örgütleriyle görüntülü haberlerin televizyonlarda, gazetelerde haberi bile yasaktır. Tek kişilik hücre meselesine gelince, çok uzaklara gitmeye gerek yok. Papa’yı vuran Ağca 20 yıla yakın İtalya’da tek kişilik hücrede kalmadı mı? Çakal Carlos namıyla tanınan terörist yakalanıp yargılandıktan sonra yattığı yerden örgüte talimat gönderebiliyor mu? Carlos ile ilgili tek satır haber, bir karelik fotoğraf yayımlanabiliyor mu? AB ülkelerinin terörle mücadele yasalarıyla bizdekini karşılaştırmayı önümüzdeki yazıya bırakıp, normalleştirme senaryosuyla ümüğümüze çökenlere lanet olsun diyorum.