Terörle mücadele müsteşarlığı
Seçmenin baskısıyla vekiller herhangi bir konuda önerge hazırlayınca “Kime sordun bunu” azarı işitir ya, tek seçici genel başkandan fırça yiyen vekil kem küm etmeye kalkışınca da grup başkan vekili omzunu sıvazlayarak “Tamam imzalayıp alt komisyona havale edelim sen de rahatla” diyerek çiçeği burnunda vekili teselli eder. Seçim bölgesinde elindeki dosyayı sallayan vekil de seçmenine verdiği sözü yerine getirmenin onurunu yaşar. Ancak önerge bir türlü alt komisyondan üste havale edilmediği gibi meclis gündemine gelip oylanamaz.
Duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan Meclis’te durum böyle de devletin diğer kurumlarında durum farklı mıdır ? Bürokraside siyasi gücün tepeden inme baskısı olmazsa idealist personelin göz nuru döktüğü projeler APK’ya yani Araştırma Planlama Komisyonu’na havale edilir. Siyasi iktidarın partizanca icraatları sayesinde etkin görevlerinden alınarak kızağa çekilen kişilerden oluşan APK’dan ise dosyanın çıkması neredeyse imkansızdır. Hoş çıksa da siyaseten sakıncalı olan personelin önerdiği projeler sümen altında beklemeye mahkumdur.
Söz konusu dosya ile ilgili vatandaştan talep gelir, basın işin üzerine biraz gidince derhal yazılı bir açıklama yapılarak “Konunun Koordinasyon Kurulu’nda olduğu ve en kısa zamanda kamuoyunun bilgilendirileceği duyurulur”
Bu Koordinasyon kurulunun kimler tarafından oluştuğu, hangi yetkilerle donandığını ise ne kurul üyeleri ne de kurulu kuran bilir. Sonuçta maksat zaman kazanmak olduğu için kimsenin de sesi çıkmaz. Çıksa da derhal yargısız itibar infazına uğratılarak ya görevden uzaklaştırılır ya da istifaya zorlanır.
Terörle mücadelede aktif görev yapacağı büyük tantanalarla ilan edilen “Koordinatörlük” ilk kurulduğunda buna benzer bir yazı yazarak ABD’nin zaman kazanmaya çalıştığını açıkça ilan etmiştim. Nitekim ABD’nin eski Genelkurmay Başkanı ile beraber koordinatör olarak görevlendirilmen Emekli Orgeneral Edip Başer fazla dayanamamıştı. Genel Sekreter olarak yanına aldığı bir Emekli Tümgeneral’e Başbakanlık binasındaki merdiven altı benzeri odasına hizmetliler çay bile götürmemişti. Edip Paşa muhatabı ile görüşüp Irak’taki terör örgütünün etkisiz hale getirilmesi için hazırladığı projelerin hayata geçirilmesi adına didinip durdu. Ama karşısındakiler “Bu iş siyasi iradenin” diyerek topu sürekli taca atmaya devam ediyordu. Edip Başer sonunda “Sizin koordinatörlüğünüz batsın” diyerek istifa edip zaman kazanma peşinde olanlara daha fazla alet olmayacağını ilan etti.
Son Aktütün olayından sonra yeniden gündeme gelen Terörle Mücadele Müsteşarlığı kurulması fikri bu defa icraata dökülecekmiş. Miş diyorum çünkü kabinede yeni ihsas edilecek Başbakan Yardımcılığı’na bağlı çalışacak olan müsteşarlığın başarılı olacağına asla inanmıyorum. İçişleri Bakanlığı’nın yetkileri artırılacakmış. Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT ve Genelkurmay’ın topladığı istihbaratlar bu kurulda değerlendirilip koordine edilecekmiş.
Birkaç gün sonra söz konusu müsteşarlığın yeri, personeli ve araç gereç konusundaki eksiklikleri basına yansımaya başlar. Terörle mücadelenin hedefe varması için devletin tüm kurumları arasında kararlılık ve uyumun olmazsa olmaz olduğunu defalarca gündeme getiren asker, zaman kaybedilmesi üzerine öksürdüğü zaman yandaş basın hemen “Muhtıra” diye feveran edecektir.
Allah gani gani rahmet eylesin. Merhum Alparslan Türkeş 15 yıl önce “6 ay hazırlık, 6 ay icraat ile terörü bir yılda bitiririz” dediğinde malum zihniyet “Türkeş Kürtleri kesecek” diye iftira kampanyası başlatmıştı. Aralarında sosyolog, tarihçi, ekonomist, psikolog, eğitimci ve diğer unsurların bulunacağı sivil ordunun 6 aylık hazırlığı sonunda işin önemli miktarının biteceğini, güvenlik güçlerinin ise kalan silahlı teröristi süpüreceğini ifade eden Türkeş’in bir yıllık planının mesele yüzde yirmisin gerçekleştirebilecek kararlı bir siyasi iradenin olduğunu bilen var mı ?