Teröriste silah, Türkiye'ye gülücük

Bir görüşme, bin farklı yorum.

Dünkü gazete manşetleri yine bir karpuzun iki yarısı kıvamında çıktı;

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Amerika Başkanı Trump'un görüşmesi bir kısmına göre "hezimet"ten farksızdı, bir kısmı ise zafer naraları atmakta, "ver mehteri" yapmaktaydı!

Hangisine inanalım?

Nasıl inanalım?

***

Hepimiz aynı açıklamayı dinledik;

Aynı açıklamadan nasıl olur da apayrı anlamlar çıkarılabilir?

Söyleyeyim;

Ya körü körüne yandaşlıkla...

Ya körü körüne düşmanlıkla...

Aklı, mantığı, sağduyuyu; en önemlisi gazeteciliğin temel "ilke"si olan "nesnelliği" terk etmekle...

Öyle olunca da işte;

Kimi "kapıda karşıladı, aracına kadar uğurladı; sıcak karşılamaydı" diye yazıyor, kimi, neredeyse aşağılandı vurgusuyla Amerikalıların Erdoğan'a gerekli protokolü uygulamadığından dem vuruyor.

Kimine göre "nokta" kondu, kimine göre "noktalı virgül", kimine göre üç nokta!

***

Gerçek şu ki;

Trump, evet "Erdoğan'ı ağırlamaktan büyük onur duyduğunu" ifade etti ama Türkiye'nin onurunu hiçe saydığı YPG/PYD/PKK himayesinden vazgeçtiğine dair de bir tek kelime etmedi!

Cevaplanması gereken soru belli;

Türkiye, terör örgütünün ağır silahlarla donatılması kararına rağmen çıkılan ABD gezisinde elde etmeyi umduğu, planladığı yahut hayal ettiği(!) kazanımlardan hangisine sahip olabildi?

PYD/YPG/PKK'ya ağır silah desteği, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na "el sıkışma" lütfu!

"FETÖ" olduğu iddia edilen yapıya sınırsız korunma, barınma imkanı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na öğle yemeği!

Türkiye bu kadar "ucuz" bir ülke mi?

Sırtı sıvazlanıp "sensin koçum" diyerek kuklalaştırılabilecek bir ülke mi?

Bu, düpedüz "elma şekeri ile kandırılan çocuk" muamelesi değil mi?

***

Sözün özü;

ABD bildiğimiz gibi.

Umalım da Türkiye şaşırtsın bizi!

***

Saray tiyatrosu

--------

Bizim Cumhurbaşkanı Sözcüsünün açıklamasına bakılırsa, Erdoğan ile Trump arasındaki görüşmede "bütün terör örgütleri ile mücadele görüşüldü" diyor ama tercümeler görüşmede de basın toplantısındaki gibi yapıldıysa "terörist" olarak tanımlanması bile yapılamayan PYD-YPG ile mücadeleden söz edilebilmesi mümkün olamaz herhalde değil mi?

***

Atatürkçülükleri Samsun'a kadarmış

-----

Ne bekliyordunuz ki!

Yüzbinlerce insanı anlayıp dinlemeden "terörist", "darbeci" ilan edebilen, engelli çocuklarının maaşlarına el koyabilen, bebekleri cezaevlerine gönderebilen, daha yargılanmadan, suçlu olup olmadıkları kanunen kesinlik kazanmadan aile boyu işsizliğe, açlığa mahkûmiyet kararları verebilen bir sistem, "gaz almak" amacıyla iki kişiyi göstermelik cezalandırmaya mı çekinecekti yani!

Alem Atatürk'e sarıldılar sansın diye;

İki "olmaz böyle şey" dediler, iki bağırdılar filan...

Ya sonra...

AtatürkAtatürk yapan yolun başı, kurtuluş mücadelesinin ilk adımı olan Samsun'a çıkışı ve İstiklal Savaşını başlatışını kutlamak üzere, O'nu anmak ve anlamak üzere gençlere armağan edilen büyük bayramı kutlamak yasak!

Demek ki buraya kadarmış!

Atatürkçülükleri Samsun'a kadarmış!

Çünkü Türk Milleti'nin egemenliğinin inşasına başlanan o gün, onların saltanatlarının yıkılışının da başlangıcı... Bizim minnet günümüz, onların nefret...

***

Gerekçeye bakın:

"Ülkemizin bulunduğu şartlar provokatif eylemlere sebebiyet verebilir"miş.

16 Nisan'a kadar her gün, Türkiye'nin her yerinde, üstelik de olabildiğince gererek, kutuplaştırarak, öfkeyi besleyerek günde bir, iki, üç miting yaptılar, "ülkenin bulunduğu şartlar provokatif eylemlere sebebiyet" vermedi ama milletin ortak coşkusunu paylaşması verecek!

Laf...

Kinleri öyle büyük ki; "maske" olarak bile tutamıyorlar yüzlerinde Atatürk ve Cumhuriyet sevgisini;

Düşüyor.

***

"Oh" demenin tek yolu...

------

Türk ordusunun bir çok kahraman askeri hakkında 3'er 5'er müebbet isteyen savcılardan Savaş Kırbaş hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ile 15 yıla kadar hapis istenmiş; üstelik de vaktiyle kendisinin o askerlere yaftaladığı suçlardan!

Evet keser döndü sap döndü...

Ama...

Altını çize çize belirtmekte fayda var, dönen hesabın geride yeni "alacaklı"lar bırakmamasının yegane yolu bu cezaların istenmiş olmasından ziyade, bu cezalara "adil", hiç ama hiç kimsenin zihninde şüpheye yer bırakmayacak bir yargılamanın sonunda hükmedilmesi.

Yazarın Diğer Yazıları