Terör, demokrasi ve güvenlik!
Geçen Cumartesi günü ibret alınması gereken iki görüntü televizyonlara düştü. Bunlardan birisi bölücü örgütün kepenk kapattırma gösterisiyle ilgiliydi: Örgüt, kepenk kapatma kararı alıyor. Sıra sıra bütün dükkânların kepenkleri vatandaşlara kapattırılıyor. Kapalı kepenkli dükkânlar arasında bir tane kepenkleri açık olan dükkân kalmış. Örgütün, örgütlediği militanlar o dükkânın önüne getiriliyor, militanlar açık olan dükkânın kapısından giriyor ve dükkânı yağmalıyorlar. Yağma görüntülerini de televizyonlar naklen yayınlıyor. Dükkân sahibi canının derdine düştüğü için kaçıp saklanıyor.
Devlet ve güvenlik güçleri dükkânı ve sahibini koruyamıyor. Bölücü örgütün militanları barış, insan hakları ve demokrasi adına dükkânı yağmalıyorlar. Devletin koruyamadığı vatandaşının demokratik kurallara uymasını ya da bölücü örgütün talimatlarına uymamasını nasıl isteyeceğini iyi düşünmesi gerekiyor.
Başbakan “inadına demokrasi” diyor. Doğrusu bu söylem de kulaklara uygun geliyor. Yağmalanan dükkân sahibinin korunamayan can güvenliğiyle demokrasi dengesinin nasıl kurulacağını Başbakan Erdoğan’ın belagati yüksek bir nutukla cevaplaması gerekiyor.
İkinci bir görüntü de Adana’dan televizyon ekranlarına düştü. Adana’nın Seyhan ilçesinde bölücü terör örgütü mensupları izinsiz gösteri sonrası ellerindeki lastikleri yakıp sokağı trafiğe kapatıyor. Sonra dönüyor, bu gösterilere katılmaya çocuklarını göndermeyen bir ailenin evine Molotof kokteyli atarak yakıyorlar. Alevler evden yükselirken güvenlik güçleri duruma müdahale ederek yanan evi söndürmeye çalışıyorlar. Emniyet güçlerinin yaktıkları evi söndüremesin diye bölücü örgüt mensupları taş, havai fişek ve el yapımı bombalarla yangını söndürmeye çalışan polislere saldırıyorlar.
Bu arada gaz maskeli çevik kuvvet polisleri göstericilerin taş ve Molotoflu saldırılarına rağmen yanan binaya girerek, evde mahsur kalan anne ile 2 çocuğunu dışarı çıkararak yanmaktan kurtarıyor.
Polisin kurtardığı ismi açıklanmayan genç kadın, göstericilere tepki gösteriyor. Evinde büyük maddi hasar oluşan kadın, “Devlet bizim her şeyimize sahip çıkarken bunların yaptığı ne? Bu yaptığınız insanlık değil” diyor.
İnsanlıktan nasipsiz yaratıklar, demokrasi, barış ya da insan hakları gibi kavramları da kirletmektedir. Masum ve korumasız insanlara yönelik olarak dinsiz, ahlaksız, vicdansız ve acımasız saldırı yapanların ağzına demokrasi ve barış kavramları yakışmamaktadır.
Bu barbar ve vandal sürülerinin şerrinden vatandaşları korumak devletin görevidir. Bunun yolu da bölgeye devletin otoritesini taşımaktan geçmektedir. Başbakan’ın ne anlama geldiğini kendisinin de bilmediği demokrasi ile güvenlik dengesi söylemini gözden geçirmesinde yarar vardır. Bölgede vatandaşlardan daha çok demokrasinin güvenliği yoktur. Toplum bölücü örgüt tarafından rehine alınmış durumdadır. Demokratik irade için önce toplum, sokak ve konutlardaki bölücü örgütün baskısının kırılması gerekmektedir.
Bölgede güvenliği sağlayamayan iktidar en az bölücü teröristler kadar toplumun ve ülkenin bütünlüğüne zarar veriyor. Bölgede devlet otoritesi olmayınca kuzgun leşe üşüşüyor. İktidarın derhal bu gaflet ideolojisini terk etmesi gerekiyor. Aksi takdirde yarın çok geç olacaktır.