Tehlikeli tahrikler
İktidarın acizliğine, medyanın sorumsuzluğuna teröristlerin tahriki eklenince Türkiye’de bölücülük giderek kontrolden çıktı. Kürtçülük ve bölücülük AKP iktidarı döneminde adeta lale devrini yaşıyor. Televizyon, gazete ve salonlar bölücülük ve ayrımcılık propagandasıyla çınlıyor. Demokrasi, insan hakları, barış gibi kavramlar PKK’nın cinayetlerini ve katliamlarını maskeleme aracı olarak kullanılıyor.
İktidar, PKK’nın cinayetlerinin ardından, Türk halkının gözünün içine baka baka “bedeli ne olursa olsun” diyerek, içeriğinden kendisinin de haberi olmadığı “Kürt açılımı”, serisine devam edeceğini açıklıyor.
Türkiye’de kimin kime ve neye hizmet ettiği belli değil. Kafalar ve zihinler karıştırılmış olduğundan, Türk halkı kimin arkasında duracağını belirlemede tereddüt geçiriyor. Gaflet, dalalet ve hıyanet bölücülükle kol kola yürüyor. Bölücü ve yıkıcılar için her türlü imkân mevcut. Şartların uygunluğundan yararlanan bölücülük ve yıkıcılık ihanette sınır tanımıyor.
Katliam şüphelilerini alkışladılar!
Son günlerde yaşananlar, bölücülüğün vardığı aşamayı göstermesi bakımından önemlidir. En hainane bölücü tahrik, İstanbul’da yaşandı. Halkalı’da 17 yaşındaki bir asker kızı ve sonradan şehit olan yaralı ile beş asker altı kişi kalleşçe yerleştirilen bomba sonrasında şehit olmuştu. Bu kalleş saldırıya katıldığı iddiasıyla bir takım şüpheliler polis tarafından gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan katliam şüphelilerinin İstanbul Adliyesi’ne getirilmesi sırasında yakınları olduğu söylenen bir grup alkışladılar. Alçaklığın bu kadarı da olmaz diyen bir bayan avukatın “Çocuklar ölüyor siz alkışlıyorsunuz” diye yapılanlara tepki göstermesi üzerine katliam zanlılarını alkışlayan grup “provokasyon” yapıyorsunuz diye avukatın üzerine yürüdü.
Tablo, başka söze hacet göstermeyecek kadar açıktır. Yalnızca bu sahne bile, bölücülerin ne yapmak istediklerini ve ülkede ne olup bittiğini açıklamaya yeter niteliktedir. Katil zanlılarını alkışlayanlar, kendi yaptıklarının değil de katil zanlılarını alkışlamaya itiraz edenlerin yaptığını “provokasyon” olarak nitelemektedir. Bu durum, bölücü, yıkıcı ve ayrılıkçı güruhların ne denli şımartıldığını ve küstahlaştırıldığını göstermesi bakımından ilginçtir.
Şeyh Said tahriki!
Bölücülerin tahrikleri, “devlet diz çökecek” , “kentleri cehenneme çevireceğiz” söylemlerinden ya da katil terörist şüphelilerini alkışlamaktan ibaret değildir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığına karşı isyan etmiş olan Şeyh Said ile ilgili yapılması planlanan anma törenleri de yeni denenen provokasyonlardan birisidir. Bu konudaki haberi gazeteler şöyle vermiştir: “Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Güneydoğu’daki en büyük isyanı başlatan ve yakalandıktan sonra 47 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır’da idam edilen, 4-5 yıl öncesine kadar adının bile anılmasından korkulan Şeyh Said ve arkadaşları için Diyarbakır’da anma etkinliği düzenleniyor. Yarın başlayacak etkinlik nedeniyle Şeyh Said’in fotoğrafları bulunan dev pankartlar Diyarbakır caddelerine asılıyor, fotoğrafları duvarlara yapıştırılıyor.” Yaşananlara “bu gelişmeler çok iyi. Yasaklar kalktığı sürece bölgeye barış gelir” diyen yandaşlar da çıkmaktadır.
Halbuki olan biten açıktır. Provokatörler, ajitatörler ve sivil bölücüler var gücüyle halkı ve devleti tahrik etmeye çalışıyorlar. Etnisiteleri, mezhepleri, ideolojileri birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Amaçları binlerce yıldır barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşayan insanları çatıştırarak birbirinden ayrışmaya razı etmektir. Dağdaki PKK, siyasetteki PKK ve milis PKK’lılar aynı şeyi yapıyor. İktidarın da göz yumduğu tehlikeli tahriklerin nedeni budur. Bu tahriklere her şeye rağmen kapılmamak gerekir.