Tehditler onu durduramaz
Perşembe gecesi gelen tahliye ile özgürlüğüne kavuşan Mustafa Özbek, “Vatan için hapis yatmak da vazifedir” deyince AKP hükümeti yargıya bir defa daha müdahale etti. AKP’yi kuran üçlü sacayağından Bülent Arınç’ın Özbek’i tehdit edercesine söylediği, “Keyfini çıkarsın içerideki arkadaşları için dua etsin, kabadayılık yapmasın” sözleri son 8 yılın Türkiye’sinde değil de bir başka ülkede söylense yer yerinden oynardı. Sayın Özbek ve avukatlarının bu konuda neler yapacağına gelmeden önce sanal değil, gerçek darbeleri yaşayan Yaşar Okuyan’ın tarihi tespitini paylaşmak istiyorum. Malumunuz, Yaşar Okuyan ile Mustafa Özbek’in hukuku yıllar öncesine, ta 1968-70’li yıllara kadar dayanır. Kimilerinin siyasette istikrarsız gördüğü Okuyan, söz konusu memleket meselesi ve demokrasi olunca, gidişatı soyadı gibi iyi okur. Önemli tespitleri ve cesaretle sarf ettiği sözlerle gündemi tayin eder. Özbek’in tutuklanmadan önce kurucusu olduğu Türkiyem Topluluğu konusunda defalarca görüşmeler yaptığı Yaşar Okuyan, Silivri’deki davayı daha ilk günlerinden beri yakından takip eden ve sayıları son derece az olan onurlu politikacıların arasındadır. Punduna getirip Yaşar Okuyan’ı da içeri tıkamadıkları için birileri fena halde kızgın. Ama onun, “Demokrasinin ırzına geçtiler” sözlerini açıkça ifade etmesinin önüne geçemiyorlar.
Bülent Arınç’ın Mustafa Özbek’i açıkça tehdit etmesinin ardından dünkü Sözcü gazetesine konuşan Okuyan, “Bu sözler Ergenekon davasının hükümet tarafından organize edildiğini, AKP’yi eleştirenlerin cezaevine toplandığını, tahliye olanları yeniden içeri alırız tehdidi içerdiğini ortaya koyuyor. Arınç, zaten tartışmalı olan demokrasinin ırzına geçmiştir. Hukuk devletinin ırzına geçmiştir. Böyle bir tehdit olur mu, hani referandumla özgürlük geliyordu” diye konuşarak demokratik devlet olduğu iddia edilen Türkiye’nin perişan olduğu gibi tecavüze uğramış halini ortaya koydu.
Gelelim işin gerçeğine. Silivri’den tahliye olduktan hemen sonra çeşitli TV ve gazetelere açıklamalar yapan Vedat Yenerer, Adil Serdar Saçan ve benzeri isimler yeniden Emniyet ve Savcılığa götürüldükten sonra bir daha ortalıkta gözükmez oldular. Bir nevi susmaya zorlandılar. Vedat Yenerer, Bilgi Yayınlarından çıkardığı yeni kitabıyla davaya ışık tutmaya çalıştıysa da Adil Serdar Saçan’dan hâlâ ses yok. Bundan sonra neler yaparlar bilemem. Ama yakından tanıdım Mustafa Özbek’in Arınç’ın tehditlerine kolay kolay pabuç bırakmayacağından eminim. 71 yaşında girip, 73 yaşında cezaevinden çıkan Özbek, ilerlemiş yaşına, şeker, tansiyon ve prostat hastalıklarına rağmen dün söylediklerini, bugün de, yarın da savunmaya devam edecektir.
Mustafa Özbek bir Türk milliyetçisidir. Türk milliyetçisi olmanın bütün özelliklerini taşır. Siyaset ve sendikacılık hayatında bir kere bile karakola gitmemiş olan Özbek, Türkiye ve Türklük sevdalısı olmanın bedelini 70’inden sonra hapis yatarak ödemekten pişmanlık duymadığı gibi gurur da duymaktadır. Medrese-i Yusufiye olarak addettiği cezaevinde Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak 22 ayını ibadet okuma ve yorumlama ile geçirdi. Kendi ifadesiyle sendikacılık defterini kapattı ama yüreğindeki Türklük aşkı onu evinde torunlarıyla vakit geçirmekten alıkoyacak. Bir müddet sonra sinesinden çıktığı Yörük Türkmenleriyle beraber olup yine memleketin dertleriyle dertlenmeye, her fırsatta Türkiye’nin meselelerine kafa yormaya devam edecek. Dedim ya Özbek kuru gürültüye pabuç bırakan biri değildir. Tehditlere, şantajlara boyun eğse zaten bütün bunlar başına gelmezdi.
Bu vesileyle saygıdeğer büyüğüm Mustafa Özbek’e geçmiş olsun demiyorum, aramıza hoş geldin diye sesleniyorum.