Tehdit altındaki devlet
Terörist başının kardeşi Osman Öcalan, “sonbaharda güzel şeyler olacak” diyerek “AKP’ye yakın bir Kürt grubu geldiğini ve sonbaharda çözüm için büyük adım atılacağını söylediği”ni iddia etti. Osman Öcalan, son yapılan seçimleri, Kürt halkının sorunun çözümü için BDP’ye ve AKP’ye verdiği açık destek olarak nitelendiriyor.
Kardeş terörist Öcalan’ın bu söylemlerinin rastlantı olmadığı bellidir. Verilen oyların ya da seçim sürecinde PKK’nın eylemsizlik kararlarının tek yanlı iradi tutum olmadığı anlaşılıyor. İmralı ile iktidar arasında yapıldığı söylenen görüşmelerle tarafların karşılıklı yükümlülükler almış olması muhtemeldir.
Nitekim Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün, durup dururken hemen seçim sonrasında “Devlete karşı işlenmiş suçlarla ilgili olarak af gündeme gelebilir” demesi de dikkate değer bir durumdur. Osman Öcalan’ın “sonbaharda güzel şeyler olacak” dediği şeyin bir kısım afla ilgili olabilir. Bu “iyi şeyler olacak” söyleminin ardından nelerin olduğunu da bütün Türkiye gördü.
Bu arada malum cenahın bölücülük, huzursuzluk, yıkıcılık tavrı hız kesmeden devam ediyor. Son seçimde BDP’den bağımsız vekil seçilen Şerafettin Elçi, bu bağlamda “Milletvekili yemini” için “ırkçı, faşizan, Türk şoven anlayışıyla hazırlanmış. Kürsüden o yemini okuruz. Ama bağlı kalmayız” dedi.
Şerafettin Elçi daha önce milletvekili olarak buna benzer yemini yapmıştı. O zaman yeminle ilgili herhangi bir çekincesi olmamıştı. Köprünün altından çok sular geçmiş olacak ki bu kez yemin edip gereğini yapmamaktan söz ediyor.
Yemin, ahlaki ve vicdani bir tutumdur. İnsanların bağlı kalmayacakları bir yemini hiçbir şekilde ve hiçbir şart altında yapmamaları gerekir.
Şu sözler malum aydın ve medyanın yere göğe sığdıramadığı siyasetçilerden Ahmet Türk’e aittir: “Bugüne kadar direne direne nasıl kazanmışsak, yine direne direne kazanacağız. Hatip Dicle ve diğer seçilen arkadaşlarımızı, cezaevinden alacağız. Dicle’yi ve seçilen diğer arkadaşlarımızı cezaevinden çıkaracağız../... Cezaevinde seçilen altı arkadaşımız bırakılmalıdır. Eğer Pazartesi günü bu arkadaşlarımız bırakılmazsa TBMM’ye gitmeyeceğiz ve Meclis’i tanımayacağız.”
Malum cenah tarafından “ılımlı, bey efendi, demokrat” olarak nitelendirilen Ahmet Türk’ün tavrı işte budur. Terörist Öcalan’ı tanıyan, emirlerine bir köle bağlılığı içinde uyan, ama Meclisi tanımayan bir zihniyetle Türkiye karşı karşıyadır. “Meclisi tanımayacağız”, “arkadaşlarımızı, cezaevinden alacağız” sözleri demokrat bir insanın değil, ancak bir teröristin ağzından çıkabilir. Bu sözler hukuk, devlet ve yasa tanımayan bir zihniyetin hezeyanlarıdır.
Devlet tanımayan, Meclis tanımayan bu zatlar kendilerini devlet içinde devlet olarak görmektedir. İktidar ise gaflet içinde böyle bir zihniyeti açılımlarla ikna edeceğini sanıyor!..
Not: Babıali’nin usta kalemlerinden, gazetemiz yazarı Behiç Kılıç’ı kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesi ve basın camiasına başsağlığı diliyorum. Ö.Y