TCG KIBRIS Doğu Akdeniz'e açılıyor
21-25 Aralık 1963 tarihi, Kıbrıs Türk Milli mücadele tarihinde önemli bir yere sahiptir. Kıbrıs Türkünü 24 saat içinde yok etmeyi planlayan EOKA'cı Yunan ve Rumlar Akritas Planını devreye sokarak katliamlara başlamıştı.
Yaşanan acı dolu günler sonucu Türkler ortak Cumhuriyetten kovulmuş, şehitler vermiş ve 103 Türk köyü boşaltılmak zorunda kalmıştı. 1963'te başlayıp 1964'te de devam eden olaylarda 364 Türk şehit oldu.1963-1974 yılları arasında adanın yüzde üçüne sıkıştırılan Kıbrıs Türkü yokluk ve yoksulluk içinde büyük bir mücadele vermişti.
İşte bu nedenle 21-25 Aralık haftası yavru vatan Kıbrıs için çok anlamlı ve önemli bir hafta. Milli Mücadele ve Şehitler Haftası olarak anılan bu hafta, Kıbrıs Türk mücadelesinin aziz şehitlerini yani Kıbrıs Türkü'nün var oluş mücadelesinde şehit düşenleri anma haftasıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi 'Geçmişini bilmeyen bir millet, geleceğine yön veremez'. Ama gelin görün ki, Türkiye'de son dönemlerde milli gün ve bayramların kutlanmasında düşürülen seviyeyle birlikte Türk Milletinin 7 bin yıllık kadim geçmişinin öğrenilmesi ve Türk Milletinin büyüklüğünün kavranılması görünmez bir el tarafından adeta engelleniyor.
Milli dava Kıbrıs'taki soydaşlarımızın Kıbrıs Türkünün durumu da benzer bir muamele görüyor. 21-25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitler Haftasının Türkiye'de anılmaması, kamuoyunun gündeminde yer bulamaması çok acı.
Dr. Fazıl Küçük'ün dediği gibi Türkiyesiz Kıbrıs sorunu çözülemeyeceği her geçen gün daha da netleşmektedir. Hal böyleyken Kıbrıs'ta geçmişte olup bitenleri anlamadan Kıbrıs'taki sözde müzakerelerden sonuç almak veya Kıbrıs Türkü için hak ettiği çözümü bulmak mümkün değildir. 21-25 Aralık 1963'teki kanlı Noel saldırılarını, küvette annesiyle birlikte katledilen Türk çocuklarını unutanlar, bu saldırıların perde arkasındaki Enosis planlarının halen var olduğunu göremeyenler Kıbrıs Türkünün hakkını koruyamazlar.
Türk tarafı artık 45 yıldır süren müzakere süreçlerinden bir şey çıkmadığını görmeli. Türk kimliğini silmekten, Türkü yok saymaktan, Türk askerini adadan çıkarmaktan, adada tek bir Türk bırakmayarak adayı Yunanistan'a ilhak etmekten, Türklerden taviz istemekten vazgeçmeyen Rum-Yunan ikilisiyle aynı devlet içinde yaşamanın artık mümkün olmadığı görülmeli.
Dünyanın dört bir köşesinde toplumlar devletler hücrelerine kadar ayrıştırılıp mikro devletlere veya şehir devletlerine dönüştürülme sürecindeyken Kıbrıs'ta Türkleri ve Rumları sözde biraraya getirmeye yönelik müzakere (ki aslında Türkleri yok etme süreci) aldatmacasına artık son verilmeli.
İki devletli çözüm perspektifiyle Kıbrıs Türkünün kendi bağımsız devletini geliştirme, ayakta tutma, uluslararası toplumun saygın üyeleri arasında yer alması merkezinde politikalar belirlenip hayata geçirilmeli.
Bununla birlikte Rum-Yunan ikilisinin arkasına aldığı bölgesel ve küresel güçlerle oluşturduğu ekonomik-siyasi-askeri ittifaklar zinciri de dikkate alındığında Türkiye ve KKTC'nin tek vücut halinde hareket etmesi mutlak şart.
Kıbrıs'ta yaşanan sorunlar yumağının nasıl bir çözüme evrileceğindeki belirsizlik ve karşı tarafın Türk kimliğini yok etme, Türk düşmanlığı üzerinde kurulan vahşet ideolojisi de düşünüldüğünde KKTC topraklarında Türkiye'nin daimi askeri varlığının bulunması şarttır.
Önceki hafta KKTC Geçitkale havaalanında Türk İHA'ları konuşlandırmaya başlandı. Doğu Aldeniz'deki sondaj ve sismik araştırma gemilerine destek, Rum-Yunan tarafından gelebilecek saldırganları izlemek bağlamında gerçekleşecek bu faaliyet çok önemli bir adım ama geçici statüde gözüküyor.
Halbuki Kıbrıs'ta nasıl bir çözüm olursa olsun Türkiye'nin artık bir daha geri çekmeyeceği daimi askeri varlık bulundurması şart haline gelmiştir. İHA'ların konuşlandırılmasıyla birlikte aslında yıllardır söylediğim görüşümü burada tekrar etmem gerekiyor. Bu da Türkiye'nin KKTC'de belki de ada İngilizlerin sahip olduğu üslerin statüsünde kara, deniz ve hava üsleri almasıdır.
Kıbrıs adasının stratejik konumunu bizler hep bir sabit uçak gemisi olarak değerlendirmişizdir. İHA'ların konuşlandırılmasıyla birlikte bu uçak gemisi artık harekete geçmiştir.
Bu uçak gemisine yakışacak en iyi ad TCG KIBRIS'tır. Artık TCG KIBRIS Doğu Akdeniz'e açılıyor.
Şimdi TCG KIBRIS'ın daha donanımlı hale gelmesi, kara deniz hava üsleriyle uçak gemisinin kabiliyeti iyice kuvvetlendirilmesi öncelikli proje olmalı. Sondaj araştırmalarına eskortluk eden Türk savaş gemilerinin bölgede varlık göstermesi, Libya ile yapılan deniz sınırı anlaşması Rum-Yunan ikilisini ne kadar rahatsız ettiyse TCG KIBRIS'ın donatılması yani KKTC'de daimi üslerin teşkil edilmesi Rum-Yunan planlarını kelimenin anlamıyla ters yüz edecektir.
Gerçekte Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) olan ama kamuoyunda Türkiye'nin ilk uçak gemisi olan TCG ANADOLU'nun 2021'de Türk Dz.K.K.'lığı envanterine girmesi öngörülüyor.
KKTC de, kara, deniz hava daimi üslerinin teşkiliyle birlikte sabit uçak gemisi konumundaki stratejik pozisyon adeta tam kapasiteli, hareketli uçak gemisine-TCG KIBRIS- dönüşecek ve TCG ANADOLU'ya eşlik edecektir. Hem Kıbrıs hem de denizlerdeki hak ve menfaatlerimizin garantisi olacaklardır.
Geçmişimizi bilerek geleceğimize yöne verelim.