Tayyip Erdoğan kanser mi?
Başkent siyasetini adeta kanser hücreleri sardı. Tayyip Erdoğan’ın geçirdiği “başarılı sindirim sistemi” ameliyatının ardından evindeki dinlenme süresini uzatması, yakın bir-iki arkadaşının (tabii ki doktoru da) dışında kimseye bilgi verilmemesi moralleri iyice bozdu.
Erdoğan’ın Bülent Arınç aracılığıyla gönderdiği selam bile siyasetçileri özellikle AKP’lileri tatmin etmedi.
Hal böyle olunca da, “Tayyip Erdoğan sonrası”na dair senaryolar da hemen vizyona sokuldu.
Peşinen söyleyeyim;
Bu satırların yazarının asla ve asla komplo teorileri ile işi olmaz. Ama, Başkentte AKP kulislerini en iyi tanıyan gazetecilerden biri olarak sağlam kaynaklardan duyduklarımı okuyucular ile paylaşmak meslek namusumdur.
Erdoğan’ın aktif siyaset dışında çok yakın arkadaşı olan bir isim aynen şunu söyledi;
“Maalesef Tayyip Bey kolon kanseri”.
Şaşkına döndüm. Hemen karşı soruyu yapıştırdım;
“Doktorların yaptığı açıklamada öyle bir şey yok. ’Temiz’ dediler”
Haberi sohbet arasında fısıldayan kaynak gerçekten çok üzgündü;
“Tayyip Bey’i sen de tanırsın. Ağır bir hastalığı olmasa 15 gün evinde yatar mı?. Fotoğraflara iyi bak.”
Kaynağımın bu cümleyi kurduğu saatlerde, Bakanlar Kurulu’nun iptal edildiği haberi daha açıklanmamıştı. Dediği gibi yaptım.Tayyip Erdoğan’ın Biden ile görüşmesinden servis edilen iki kareye bir daha baktım. Doktor değiliz ama yakından tanıdığımız Başbakan’ın o dinamik görüntüsünden gerçekten eser yok. Bu, yine de fotoğraflara bakarak bize hüküm verme yetkisini vermez.
Buradan, Başbakan’ın sağlık durumu hakkında net, tatmin edici bilgi verilmemesi ve ameliyata çok gizem yüklenmesinden dolayı yaşanan kafa karışıklarına geçmek istiyorum..
Sorular muhtelif;
- Madem Başbakan’ın sağlık durumu çok iyi. Neden konutun yanında 24 saat ambulans helikopter bekletiliyor?
- Cemil Çiçek’in dışında neden başka bir bakan veya AKP’li Başbakan’ın ziyaretine gidemedi?
- Başbakan’ın evinde istirahat süresini uzatması niye taksit taksit açıklanıyor?
- Başbakan’ın sağlığı konusunda herkesin kafası karışıkken, Erdoğan, evinden TRT’ye 5 dakika canlı açıklama yapıp soru işaretlerini gideremez mi?
Sorular böyle sıralanıp giderken, “Tayyip Erdoğan sonrası ne olur da?” açıktan konuşulmaya başlandı bile.
Bülent Arınç’ın son aylarda yaptığı çıkışlara dikkat çekiliyor.
Arınç’ın en son söylediği “Ben Tayyip Erdoğan’a biat etmedim. Biat etseydim Erbakan’a ederdim” sözlerinin altı çiziliyor.
Bülent Arınç’ın Başbakanlık hevesini ve rüyalarını en iyi bilenlerdenim. Tayyip Erdoğan yasaklı olduğu için Başbakanlık koltuğunu Abdullah Gül’e emaneten verdiğinde Arınç bu duruma çok üzülmüş kendisine Meclis Başkanlığı sözü verilmesine rağmen, Abdullah Gül, baş başa yapılan iki saatlik özel bir görüşmede “Bülent Ağabey”in gönlünü almakta, kırıklığını gidermekte epey zorlanmıştı.
***
“Tayyip Erdoğan 26 Kasım’da ameliyat oldu. 28 Kasım’da generaller karargahta toplandı. ’Şura hazırlığı’ dediler ama Tayyip Erdoğan sonrası alternatifleri masaya yatırdılar” diyenler var.
***
Tayyip Erdoğan’ın ameliyatının hemen sonrasında “Erdoğan’dan sonra kimi görmek istersiniz?” anketlerine ve buralarda “Ahmet Davutoğlu’nun birinci çıkarılmasına” işaret edenler var.
***
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in durumu da değerlendiriliyor. Ama o da -Allah acil şifa versin- cilt kanseri. Gökçek’in de “hastalığından dolayı pek şansı olmadığı” değerlendirmesinin ardından soru gelip “peki kim” de düğümleniyor.
AKP’lilerin üzerinde tek birleştikleri nokta ise “Tayyip Erdoğan’dan sonra kaos” olur.
Ankara’daki bu fikir jimnastiklerine benim de bir katkım olsun;
12 Haziran seçimlerinden önce Numan Kurtulmuş’un HAS partisinde ne olup bittiği ile yakından ilgilendim. Saadet’ten büyük gürültü ve iddialarla kopan Kurtulmuş hem parti vizyonu hem de söylemleri ile frene basmıştı. Kurtulmuş’un beyin takımından bir isme “neden” sorusunu yönelttiğimde aldığım cevap çok net idi:
“Tayyip Erdoğan ile Numan Kurtulmuş’un özel bir görüşmesi oldu. Başbakan, Numan Bey’e ’Bekle benden sonra bu koltuğa sen oturacaksın’dedi.”
“Sen buna inandın mı da ben inanayım” diye tepki gösterdiğimde aldığım karşılık yine aynı keskinlikte idi;
“Benden bugüne kadar hiç yalan bir şey duydun mu? Bekle bakalım hangimiz haklı çıkacak? Yanılırsam sana bir takım elbise”.
Takım elbiseyi kazanır mıyız yoksa kaybeder miyiz?. Bilemem. Gelişmeler gösterecek. Ama şu kesin ve net gözüküyor;
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın sağlığı, ülke açısından en kritik günlerde böyle gizemli ve sırlı bir şekilde kamuoyuna aktarılırsa bunalım kaçınılmaz olur. “Terlik zirvesi” nin ayrıntılarını bile “ABD’li üst düzey yetkili”nin yine ABD basınına aktardıklarından öğreniyoruz. Biden’in “Erdoğan’ı iyi gördüm” açıklamasını bile akil adamlar tersinden okumaya başladı. Bırakın siyasetçileri, Ankara bürokrasisi de durmuş durumda.
Doktorların açıklamasına itimat ederek ben de bu ameliyatın sorunsuz olduğuna hâlâ inanıyorum. Fakat, her zaman olduğu gibi AKP iktidarı rutin bir işi krize çevirmeyi yine becerdi.
Bir sağlık sorunu, adı konmamış bir kaos oldu. Ankara’da “rahmetli Erbakan da kanserden öldü. Bu da gizlendi” diyenler ortada dolaşmaya başladı.
Bence, bu kanserli siyaset ortamını temizlemenin tek yolu var;
Erdoğan, çıksın neyse doğru, onu söylesin. Biz de rahat edelim.