Tatbikat yaptığınıza göre savaş var; Peki düşman kim?
İki gündür bolca duymuşsunuzdur ama mühim;
Hukukun çiğnenip çiğnenmediğine dair bir fikir oluşturabilmeniz için önce “hukuk” un ne olduğunu bilmeniz
gerekir...
Demokrasinin ilerisinde miyiz, tur mu bindirdi “insan hak ve özgürlükleri” bize; idrak için -tamam tutup da Aristo’dan bugüne gelmiş geçmiş kuramlarla boğuşun demiyorum ama- “ne menem bir rejimdir” en azından bir bakmış olmak gerekir.
“Yasayla korkutanlar” ın tehditlerinin “yasal” olup olmadığını anlayabilmeniz ve tarihin “gerçek suçlu” hakkındaki hükmünü adil verebilmesi için tanıklık edebilmenizin tek çaresidir; “yasa” nın ne dediğine kulak vermeniz lazım gelir.
Dolayısıyla bir kere daha tekrar edelim:
Ceza Muhakemeleri Kanunu Madde 182:
(1)Duruşma herkese açıktır.
(2)Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.
(3)Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.
Ümraniye Davası’na bakan 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Karar duruşmasına milletvekilleri, avukatlar ve gazeteciler dışında sanık aileleri dahil kimseyi sokmama kararı” nerede açıklandı?
İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü’nün ortak basın açıklamasında!
Tercümesi:
“Yürütme” organına bağlı bürokratlar ayrı bir kuvvet olan “yargı” nın sorumluluk alanına girdi ve çoğu hukukçunun dediğine göre yasa ihlal edildi!
Peki bu durumda “yasal” olmayan -hadi kesin hüküm vermeyelim de yasallığı tartışmalı diyelim- bir “çağrı” ya uymamak vatandaşı “yasadışı” davranıyor durumuna düşürebilir mi?
Üstlerinin kanunsuz emrini uygulayan memurlarca öldürülen çocukların bile -adli manada- kanının yerde bırakıldığı bir ülkede neyin kafasındasın derseniz; haklısınız. Ben “Adalet teyze”nin kafasındayım da onun kime kırıttığı, kiminle kırıştırdığı belli değil ki şu günlerde!
Özetle: “Duruşmanın kapalı yapılması” kararı “gerekçeli karar ile açık duruşmada” ilan edilmediğine göre “Vali Bey”in “gelmeyin haa...” çıkışı, 5 Ağustos günü Silivri’ye gidecek olan vatandaşlara dönük herhangi bir müdahalenin “gerekçesi” yapılabilir mi? Yapılsa bile hukuken geçerli sayılabilir mi?
***
Çin ’de Doğu Türkistan Türkleri’ne uygulanan zulüm “suç” değil mesela; yasal! Her türlü baskıyı kılıfına uydurmuşlar...
Birkaç gün önce yazdık; “cadı avı” müessesesini kurumsallaştıran McCarthy’nin uygulamaları da “yasal” dı; hak ve hukuku çiğniyor ama “suç” işlememiş sayılıyordu;
Çünkü yaptıkları “kitabına” uygundu!
Siyasi iktidarlar her türlü hak ihlalini yasal kılıfa; kendi yazdıkları, keyfe keder eklemeler, çıkarmalar yaptıkları “kitap” lara uydurabilirler, ama ya hukuka?
Asla!
Yasalar/kanunlar, kanun devletine dönüştürülen yapılar kolaylıkla “iktidar kalkanı” na dönüştürülebilirler ama “hukuk” gücünü “hak” tan alan “hak” temelinde inşa edilen bir “bilim” olarak yasaların da üstünde olan, ve hem tek tek vatandaşların, hem toplumun, hem de devletin “ortak manfaati” nin “garantörü” konumunda olan kavram.
“Vali Bey” in bahsettiği “huzur” un teminatı yasalar değil hukuktur!
***
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 141:
Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın ve kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Şeytanın gör dediği:
Sakın “Ya kızlı erkekli gelirlerse... Ne yaparız biz diken üstünde” korkusu olmasın bütün bu “önlem”lerin gerekçesi!
Madem işin içinde “genel ahlak”ı korumak var, pekala “Şimdi bunlar gelecekler, eh mecbuuuur TOMA’nın suyunu yiyecekler... Tazyik etkisiyle parendeler atan bacılarımızın eteklikleri kafalarına geçebilüüür.... Oraları buraları açılabilüüür... Islak kıyafetleri hatlarını ortaya çıkarabilüüür... Bibergazının yarattığı infialde göz görü görmezken oğlanlar kızların üzerine düşebilüüür... Maazallah cetvelle koruduğumuz ” namus “ elden gidebülüüür... Günahı da boynumuza olabilüüürr...” diye düşünmüş de olabilirler yani.
Kızmayın hemen’85 Ben de biliyorum işin şakaya vurulur yanı yok ama, akılla, mantıkla izah edilir yanı kaldı mı ki ne yazabiliriz böyle garabet bir tablonun karşısında!
Bir kız çocuğunun beş yıldır sadece demir parmaklıklı, camdan bariyerli görüş odalarında, sadece aralarına jandarma barikatı kurulan mahkeme salonlarında görebildiği babasının hayatına dolayısıyla kendi hayatına, geleceğine dair hükmü dinlemesi dahi “kanunsuz gösteri” statüsüne sokulmaya çalışılıyorsa bir ülkede;acı acı gülmek kalır sadece size...