Tatava yapma gül geç bence!

6-7 yaşındaki kız çocuklarının tişört kollarının, yine torunları yaşındaki kız öğrencilerin eteklerinin boyuna;
Okul bahçelerinde öğrenciler arasındaki “metreye” ayarlı mesafeye;
13 yaşındaki çocuğun üzerine abanan 26 adamın tecavüzüne karşı koyamamasından ilhamla kanaat getirdikleri “rıza”ya;
Perdesiz ev/başörtüsüz kadın özdeşleştirmelerine;
Liste uzun bunlar ve benzeri bir çok “ürkütücü” kıstasa tabi kılmaya çalıştıkları “iffet” için son “şart”da (biz son olmasını diliyoruz en azından) açıklandı sayın seyirciler:
Kahkaha!
Bülent Arınç buyurdu ki;
“Kadın iffetli olacak; herkesin için kahkaha atmayacak.”
23 Nisan resepsiyon davetiyeleri mevzuunda, “Şeyini şey ettiğimin şeyi...”
Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner’in odasının basıldığı iddialarını yalanlarken “Tuuuu size...”
Güldal Mumcu’nun odasını bastıktan sonra “Basmadım, kapı açıktı girdim...”
Silivri operasyonları için “Bağırsak temizliği...”
Bir BDP’li kadın için “Çok garip bir yaratık...”; bir başka BDP’li kadın için “yerinde olsam ben de dağa çıkardım...”
Kendisine “abi” demek isteyen zata, “Bana Bülent Ersoy deme de ne dersen de...”
Doğal gazdan zehirlenmiş üniversitelilerin arkasından “Yarı çıplaklardı...”
Türk siyaset tarihinin “vajina monologları”na imza atmış yegane “haya abidesi” nihayetinde!
Ne diye bu kadar üzerinde duruyorsun ki;
Tatava yapma gül geç bence!
Sonuçta “Haya meselesi çok önemlidir... Erkekler için de haya geçerlidir...”
Gerisini kendisini kahkahalarla gülünecek hale getiren kişi bilir!


Bu bile oy vermemeye yeter
Başdanışmanı Yalçın Akdoğan “Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde oynayacağı ’bölgesel rol’ün giderek daha büyük önem taşıyacağına” dikkat çekip, “bölge”nin halihazırdaki “manzara”sını anlatıyor:
“Irak mezhep çatışmalarıyla uçurumun kenarına gelmiş durumda.
180 ... Suriye’de yaşanan iç savaş mezhep, din ve etnik köken temelindeki ayrışmaları derinleştiriyor.
Mısır’da yaşanan darbenin arkasından gelen otoriter rejim, bir siyasi harekete ve toplum kesimine yönelik ceberut politikalar uyguluyor.
İsrail’in Filistin’de yaptığı katliamlar anti-siyonizmi, Batı karşıtlığını ve Batı’nın öne çıkardığı değerlere karşı antipatiyi daha da kışkırtıyor.
Din etiketli örgütlerin uyguladığı şiddet, insanlığın kanını donduran vahşet görüntüleri üretiyor.
(...) film başa sarıldı ve muhalif sesler sisteme entegre edilmek yerine yer altına itiliyor. Açıkça radikalizm, şiddet, illegalite ve aşırılık teşvik ediliyor.”
Vebali kimin?
Irak işgaline kim “evet” dedi; kim Türkiye’yi ABD’nin işgal üssü yapmak için üstünü başını parçaladı?
Güllük gülistanlık; kendi haline mutlu mesut haldeki Suriye’yi kim karıştırdı?
Mısır meydanlarında sözde “demokrasi kalkışmaları”nı kim kışkırttı?
Kim İsrail’in gizli ortağı?
“Din etiketli vahşileri” kim palazlandırdı?
Bütün bunların üzerine Akdoğan hâlâ, kalkmış “Bu tıkanıklığı aşabilmenin yolu, sözüne güvenilir bir liderin bölgeye ufuk ve vizyon çizmesidir” diyerek Erdoğan’ı işaret ediyor.
“Stratejik çukur”dan da derine gömülüp “stratejik magma”da yanıp kavrulalım diye mi?!
Sırf bu bile Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmamasına çalışmak için yeterli!

Yazarın Diğer Yazıları