Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Tarihin öğretemedikleri 1

İnsanları geleceklerinden daha çok geçmişleri etkiler. Çünkü geçmiş, deneyim, birikim, yaşanmışlık olarak yaşamın bizzat pratiği haline gelmiştir. Gelecek ise tasarım, ütopya, idealizm ve bilinmezlik olarak vardır. Bugün, geçmişin öğrettikleri (pratikleri) ile geleceğin umutları (teoriler) arasında yaşanır.
Yaşandığı dilden dile aktarılarak gelen, bazıları hatıralarda bazıları da hayal ürünü olarak rivayetlerde yer alan tarihin ibret verici olgularını her zaman hatırlamakta yarar vardır. Abdurrahman Şeref Efendi’nin “Tarih Musahabeleri” adlı eserinde de yer alan ibretlik anılardan birkaç tanesini aktaracağız.
Abdurrahman Şeref Efendi, Tanzimat öncesi bazı padişahların dönemini tarifi şöyledir: Hayat iktidarda olan kişilerin iki dudağı arasındaydı. Bir emirleri onu yok etmeye yeterdi. Bu kötülük en yüksek mevkiden başlayarak derece derece aşağıya doğru inerdi. Nice sadrazamlar iftiraya uğrayarak veya hakkı savunmak ve devlet çıkarlarını korumak amacıyla padişah emirlerine karşı gelerek, sorgusuz cevapsız gadre uğrayarak öldürülmüşlerdir.
Sonra da tarihi gerçekliklerden bazı örnekler verir: Mesela Kemankeş Kara Mustafa Paşa namındaki mert, çalışkan ve gayretli adam bir gün divan-ı hümayunda özel şekilde padişah huzuruna çağrılarak Sultan İbrahim’in, “Kethuda kadına odun gönderilmesini emretmiştim. Hala gitmemiş” diye azarlaması üzerine onurlu Paşa “Efendim yüksek saltanatınızın büyük işleri hakkında yüce emirlerinizi almaya geldim; kethüda kadının odunu ne çeşit şeydir ki sadrazamın divandan çağrılmasını gerektirsin” cevabını verdiğinden padişahın hiddetine uğrayarak sonradan öldürülmüştü.
Hekimoğlu Ali Paşa gibi bilim ve erdemlikte eşi olmayan, idarede memleket ve savaş işlerinde benzeri bulunmayan büyük bir vezir, devlet işlerine ait bir maddeden dolayı Sultan III. Osman’ın canını sıkıp da “Ben seni azleder ve hamalbaşı Ali Ağayı kendime vezir yaparım” demesi üzerine kendini tutamayarak “Efendim ona Hamal Başı Ali Paşa derler, Hekimoğlu Ali Paşa demezler” karşılığını verince Kız Kulesi’ne hapsedilmiş ve Valide Sultan’ın ısrarlı aracılığı üzerine öldürülmek tehlikesinden kurtulmuştu.
Keçecizade Fuat Paşa bir gün Abdülaziz Han’ın önünde; gösterdiği cesaret dolayısıyla padişahın yüzündeki değişikliği görünce “Efendim, bizden evvelki vezirler orta kapıda celladın beklediğini bildikleri halde yine büyük padişahlara doğruyu söylemekten çekinmezlerdi; Allah’a şükür, yüksek adaletiniz sayesinde bizim öyle korkumuz yoktur, gerçeği söylemekte duraklamak bize günahtır” dediği söylenir.
Vali Paşanın bir sabah en güvendiği adamını öldürttüğünü haber alan kadı derhal yanına varıp sebebini sorduğunda “Bu gece rüyamda beni korkuttu, artık güvenim kalmadı” cevabını alınca, “Razı edecek davranıştan ayrılmamak ve her emrini yerine getirmek elimdedir, fakat rüyasına girmemek elimde değildir” diyerek kadı efendi hemen oradan ayrılır.
Sadrazam bir gün tebdil gezerken, berber dükkanından atılan kirli su, kaza ile üzerine sıçradığında berberin öldürülmesini emreder.
Sadrazamın öldürülmesini emrettiği berberin kendi berber başısı olduğu söylenince “Öyle ise başka birini bulun ve emri yerine getirin, zira sadrazamın emrini yerine getirmek lazımdır” der.
Anlatılan bir hikayenin gerçek olması değil hayal edilebilir olması önemlidir.
İngiltere’nin girişimiyle Rusya’nın “Şark Meselesi” hırsını dizginlemek ve saldırganlığını önlemek için İstanbul’da tersanede bir konferans düzenlenir. Konferansın ilk günü Teşkilat-ı Esasiye ilan edildiğine yönelik toplar atılır. Bunun üzerine konferansın başkanlığını yapan Dışişleri Bakanı Saffet Paşa şöyle der, “Efendiler bu top sesleri padişahın millete verdiği meşrutiyetin ilanını haber veriyor, altı yüz seneden beri devam eden bir hükümet şekli şu anda değişiyor, Osmanlı kavimlerinin mutluluk durumu için yeni bir devir açılıyor. Bu Şark Meselesini kapayacak tabii ve etkili çaredir”.

Yazarın Diğer Yazıları