Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Tarafsız kim?

Tünelin ucu görününce nasıl da telaşa kapıldılar? Kayseri’deki yolsuzluk iddialarının kokusu bütün yurdu sarınca Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Ankara’ya çağırıldı. Kabağın başlarına patlayacağını hisseden kentin vekilleri demeç üzerine demeç yayınlıyor. Kayseri’de kontenjan dolunca Ankara’ya nakledilen Salih Kapusuz bile memleketindeki icraatları savunmaya çalışıyor. Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Özhaseki’yi Meclis’e çağırıp bütün grup başkanvekilleri ile görüştürerek kendisini de temize çıkartmak telaşında. Belediye başkanlarının TBMM’de iş takibi yaptığını, borçlarını sildirmek, yargılanmakta oldukları ceza davalarını indirtmek için gece yarısı yasaları hazırlattığına tanık olduk. Ama ortalıkta bunca şaibe varken, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde ağırlananı ilk kez görüyoruz. Tarafsızlığını korumak için yorum yapmayacağını ifade eden Abdullah Gül, açıklamasının satır aralarında taraf olduğunu beyan ederken Özhaseki’yi Köşk’e kabul etmekle tarafsızlığını çiğnemiştir kanaatindeyim.
Telaş dedik ya, İçişleri Bakanı Beşir Atalay da fena telaşlı. Oysa soğukkanlılığıyla nam salmıştır Beşir Hoca. Kan gövdeyi götürürken, “Soruşturmanın selameti için şimdiden konuşmak sakıncalıdır” gibi laflar ederdi. Recep Bey’in yargı süreci devam ediyor’sözlerini ağzına pelesenk yapmıştı. İşin ucu kendi partisine gelince nasıl da celalleniyor. Oysa devlet adamlığına yakışan, sorumluluk alanına giren bir konuda, “Derhal soruşturma başlattık, müfettişlerimiz Kayseri’ye vardı bile” demesi gerekmiyor muydu? Her fırsatta AKP’li ve BDP’li belediye başkanları dışındakilere yaptığı gibi “Yargılama sonuna kadar görevden alma” mekanizmasını işletmesi şart değil miydi? Ama nerede, bir meczubun sözleri ile harekete geçip, imzasız ihbar mektuplarını ciddiye alan, dandik gazete haberleriyle soruşturma başlatan savcılara da rastlanmaz oldu. Ne de olsa her şey görev(!) ile yapılıyor memlekette. Görev emri gelmeden hareket etmek işgüzarlık sayılıyor. Başına başka çoraplar örülüyor, Cihaner benzeri. Üstelik dokunulmazlara dokunmak da yasak. Defalarca yazdığımız gibi kaymakam, vali, müsteşar, bakan, başbakan izin vermeden soruşturma başlatmak da bürokrasi hazretlerince yasak. Eğer yasak olmasaydı Türkiye’deki reklâm billboardlarının yüzde 90’nına sahip olan Alman Streoer firması ile Kayseri’deki Gül soyadlı birilerinin ortaklığına dair yüzlerce haber ihbar kabul edilerek soruşturma açılır ve böylece karanlık rantın hesabı sorulurdu. Sobacı dükkânından demir torna atölyesine terfi ettikten sonra trilyonluk ihale ve tedarik firması haline dönüşenler mercek altına alınırdı. Bal tutan parmağını yalıyor öyle mi? Bu nasıl yalama ki vatandaşın iliğini, kanını sömürüyor o dil. Kemiği olmadığı gibi, imanı, vicdanı da yok o dilin. Ağzı olan çıkıp işgal altındaki ekranlarda ha babam konuşuyor. İradelerini kiraya vermiş kalemler kraldan çok kralcı rolünde, de babam yazıyorlar. Eli vicdanıyla cüzdanı arasında gelip gidenler mevcut koşullardan dolayı cüzdanı (kendi deyimleri ile geçimi) tercih ede dursun, her şeye rağmen bu ülkede gerçek gazeteciler var. Bu işlerin peşini bırakmayacakları doğuran analar var. Günün birinde ettiklerinin yanına kâr kalmayacağını bilen milyonlar da mevcut. Dokunulmazlık zırhı yüzünden durdurulan İstanbul davaları gibi Kayseri’nin de hesabı sorulacak elbet. Bu devran böyle gitmeyecek. Zaman aşımına sığınmak gibi mazeretler üç beş yıl daha sürse de çorabın sökük ucu bulunmuştur. Gerisi geleceği gibi, minarenin sökük kılıfa sığmayacağı ortaya çıkmıştır.
Pimini çektiği davayı, pimini çektiği dosyayı ortaya koyan Şevki Kulkuloğlu ve CHP kongresine ilişkin düşüncelerimi küçük rahatsızlığımdan dolayı önümüzdeki yazıya bırakıyor, Kayseri’nin takipçisi olmaya söz veriyorum. Bu arada Kayseri’de yaşananları kayserihaber.com sitesinden takip edebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları