Talat'tan müzakerelerle ilgili açıklamalar...
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs’ta sürdürülen müzakerelerin birinci tur görüşmelerinin son bulmasının ardından bir dizi açıklamalarda bulundu. Talat, gerek KKTC’nin ve gerekse de müzakerelerde Rum tarafının, yoldaşı Hristo-fiyasko’nun, duruşu ve tutumu konusunda bilgiler verdi. Türk tarafı olarak olmazsa olmazlarımızı bir bir anlattı. Rumun ısrarcı olduğu konuların sorunun çözümüne engel olacağından duyduğu tedirginliğin altını çizdi.
3 Eylül’de başlaması beklenen 2. tur müzakerelerden önce Cumhurbaşkanı Talat’ın yaptığı çarpıcı ve tarihi açıklamaları ana başlıkları ile kısaca sizlerle paylaşmak istemekteyim.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Rumlarla bir anlaşmaya varılabilmesi için Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünün devamının şart olduğunu belirtmektedir. Garantörlüğün devamının çok hassas bir konu olduğunu söyleyen Talat, Kıbrıs’ta bir oylamaya gidildiğinde referandumun Türk tarafınca onaylanmasını istiyor isek garantörlüğün kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Yıllarca Türkiye’ye karşı, sözde işgalin sona erdirilmesi için, AKEL ile işbirliği yapan CTP-BG’nin Genel Başkanlığını yapmış olan KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü herhangi bir anlaşma olasılığında olmazsa olmaz olarak görmesi memnuniyet verici bir gelişmedir. Cumhurbaşkanı Talat’ın müzakere sürecinde yoldaşı Hristo-fiyasko’yu ve Rumları daha iyi tanıma imkanı bulduğu kanısındayım. KKTC Cumhurbaşkanı Talat “Yönetim ve güç paylaşımı” başlığı altında “yürütme” bölümünde de ciddi sorunların olduğunu açıklamıştır. Rum tarafının yapılacak Başkanlık seçimlerinde, seçimin bütün Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumları içerecek şekilde yapılmasında ısrar etmesi, yani Kıbrıslı Türk liderin Rumlar tarafından seçilmesini istemesi kabul edilemez.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat diğer önemli bir konuda, “siyasi eşitlik” konusunda da, önemli açılımlarda bulunmuştur. Talat’ın bu konuda söyledikleri şöyledir: “Siyasi eşitlik her kurumda sayısal eşitlik anlamına gelmemekle birlikte, her kurumda ve her karar alma mekanizmasında Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların doğrudan etkili olmasının sağlanması. Bunun için belli oranda Türk desteği olmadan veya Rum desteği olmadan bir kararın geçememesi örneğin. Yani pozitif bir katılımcılık. 1960’taki gibi beğenmiyorsak veto değil, beğeniyorsak geçmesi. Böylece 1960’taki gibi ben çoğunluğuma dayanarak geçiririm sen istersen veto et yerine seni de yani Kıbrıslı Türkleri de tatmin edecek bir yasa yapmak zorundayım diye bir daha başlangıçtan yasayı ele almak. En doğrusu ve en güzeli bu, çatışmanın ve kavganın önlenmesi bakımından. Sanıyorum bu model daha doğru bir model.”
Cumhurbaşkanı Talat açıklamalarında varılabilecek bir anlaşmanın kesinlikle Lozan’da tesis edilen Türk-Yunan dengesini de korumak zorunda olduğunu ısrarla belirtmektedir. Talat, Rumların ve emperyalistlerin dayatmaya çalıştıkları “Kıbrıslı” çözümün mümkün olmadığını açıklamıştır. En önemlisi Cumhurbaşkanı Talat, Kıbrıs Türkünün kazanılmış haklarından kesinlikle geri adım atılmasının da mümkün olamayacağını söylemektedir. Bir kez daha altını çizmekte yarar vardır. Kıbrıs Türkünün en büyük kazanımı özgürce kurduğu bağımsız, egemen Devletimiz KKTC ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin adadaki varlığıdır.
Cumhurbaşkanı Talat Konfederal bir çözümden yana olan UBP hükümetiyle de uyum içinde çalıştıklarını açıklamıştır. Son dönemde, Cumhurbaşkanı Talat’ın Kıbrıs sorunu ile ilgili düşünceleri bunlardır. Birlik, beraberlik ve dayanışma içerisindeki Kıbrıs Türkünün emperyalizmin uşaklığına soyunmuş, KKTC’yi yıkmaya çalışanlarla mücadelesi çok kolay olacaktır. Geleceğimizle ilgili son kararı Kıbrıs Türk halkı verecektir. İki kurucu devletin eşit statüsünü, iki siyasi halkın eşitliğini, iki kesimliliği ve Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içermeyen hiçbir anlaşmanın Kıbrıs Türkü tarafından onaylanmayacağı kafalara iyice kazınmalıdır.