Takas kahramanlığı hangi kapıyı araladı?

İnsanda en azından bir “hatalarımın bedelini masum insanlar ödedi” ezikliği olur. Orta Doğu’da, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı, hakikaten ayrı-üstün beceri gerektiren bir beceriksizlikle nasıl olup da “hayati tehdit” e dönüştürmeyi başardığını(!) unutturmaya, unutulmaya çalışır; geride durur değil mi?
Yok valla!...
Elinde sarı çiçekler, herkesten önce koştu “kaçırılan iki Türk pilotu” karşılamaya!
Bir deve kesmediği kaldı apronda!


***


Ee faturayı ona kesecek kaç kişi kaldı ki medyada; zemin müsait tabii atan atana:
“Siyasi başarı!”
“Diplomatik başarı!”
“Değerli bir şey!”
“Türkiye’nin müthiş lojistik seti...”
“Hariciyecilerimizden oluşan ilgi-alaka ekibi...”
“Bölgedeki gücümüzün tescili!”
Pardon da bu hikayenin “başarı” ya karşılık gelen kısmı neresi?
İmam Rıza’nın Ziyaretçileri “paravan” veya değil; nihayetinde pilotlarımız “Düşişleriyle meşgul siyasilerimiz burunlarını Suriye’nin iç işlerine soktuğu için” kaçırılmadılar mı?
Sen “Şii Hilali”ni kırpmaya yeltenmesen, “mezhep çatışmaları” yla çatlamaya gebe ülkelerin başında gelen Lübnan’ın ne işi olur seninle?
Vatandaşlarını “açık hedef” haline getirmek mi başarı?
Dünkü manşetlerde, TV ekranlarında iddia edildiği gibi Erdoğan ve ekibi “caydırıcı” bir güce sahip olsa; bu ülkenin vatandaşları, kendi vatanları dahil dünyanın hemen her yerinde -çok affedersiniz ama- “keklik” muamelesi görüyor olur muydu?


***


“İllegal örgütlerle takas pazarlığı” nın adı ne zaman kahramanlık oldu?
Mangalda kül bırakmıyor ağabeyler:
“Türkiye, vatandaşlarına verdiği değeri gösterdi!..”
“Yapılan, Türkiye’nin vatandaşlarına sahip çıkma cömertliği!..”
“Bir adam için üç-beş bin kişiyi de serbest bırakabilirsin bu vatandaşlık kalibresiyle ilgili!..”
Yaaa, ne güzel... Ne gurur verici...
Bak nasıl atıyorlar işaret fişeklerini;
Yarın öbür gün PKK’nın elindeki vatandaşlarımız söz konusu olduğunda, cezaevlerinde ne kadar terörist varsa hepsini salıvermene gün doğdu böylece değil mi?

Nal gibi “QATAR” yazısının önünde

Muhabirin anlatımı aynı “Maç bitti biz hâlâ gol yiyoruz sayın seyirciler” diyen TRT spikeri gibi.
Sözüm ona, Atatürk Havalimanı apronunda “ne olduğunu” anlatıyor:
- 71 gündür rehin tutulan pilotlarımız az önce Türk Hava Yolları’na ait bir özel uçakla İstanbul’a getirildi sayın seyirciler! Bekleyiş sürüyor... Pilotlarımız şu anda arkamda gördüğünüz uçağın içinde. Tekrar ediyorum: 71 gün önce Lübnan’da kaçırılan iki pilotumuz, 21.15’te Beyrut’tan havalanan Türk Hava Yolları’na ait özel uçakla birkaç dakika önde Atatürk Havalimanı’na iniş yaptı...
Kamera, muhabirin bir Orhan Ayhan, bir Ercan Taner havasında anlattığı uçağa zum yapıyor. Uçağın üzerinde nal gibi harflerle “Katar” -pardon yahu Q kullanıyoruz artık değil mi(!)- “QATAR EXECUTİVE”
yazıyor!
Bu durumda pilotlarımız Türk Hükümeti tarafından getirilmiş mi oluyor? Katar Hükümeti tarafından gönderilmiş mi?
Daha trajikomiği;
Katar’a ait uçağın önünde, dakikada beş kere “Türk Hava Yolları’na ait uçakla getirildiler” diyen muhabir alemi kör sanıyor olabilir mi?

GÜNÜN SORUSU

Şeytanın gör dediği:
Ağızlarını her açışlarında, pilotlarımızın kaçırılmasının ardından ailelerinin sergilediği “sessiz duruş”a övgüler düzen iktidar sahipleri, pilotlarımızın aileleri veryansın etseydi, dış politikasızlık neticesi saplandığımız batağın faturasını neden kendi eşlerinin, evlatlarının, babalarının ödediğini sorgulasa, hesap sorsaydı ne yapacaktı; pilotlarımız iade edildiğinde “istemezük” deyip ülkeye giriş yasağı mı uygulayacaklardı? Bu “kaçırma” olayını, “muhalefetin Baas rejimiyle ortak tezgahı” mı varsayacaklardı?

Yazarın Diğer Yazıları