Tak-şak medya
Çok tecrübeli bir gazeteci olan Enis Berberoğlu’nun çok tecrübesiz bir siyasetçi olmakla birlikte mesleki donanımı dolayısıyla, ağzından çıkan hangi cümleyi nasıl kullanacağını öngörmeme ihtimali bulunmadığı halde, ‘1. Silivri süreci’nde hem savcılık, hem de yargısız infaz makamlarında bulunmuş bir dergiye “2004’te bir girişim (darbe girişimi) olmuş. O belli, bariz...” sözlerini, hali hazırda kendisiyle aynı partide milletvekili(biri) ve adayı olan iki gazeteci Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’a havale ediyorum. Çünkü her ikisi de Berberoğlu’nun var olduğunu savunduğu darbe girişiminde iş birlikçi oldukları zannıyla hayatlarının 5 yıldan fazlasını çürüttüler Silivri zulümhanesinde.
Dün hayli polemiği yapılan bu ifadeden başka bir şey daha söylüyor Berberoğlu röportajında -bir itiraf- çok daha tartışılası aslında:
“Oslo’yu patladığı an duydum. Sonraki süreç Leyla Zana’nın Hürriyet’e verdiği röportajla başladı. Daha şeffaf bir süreç olarak başladı.
(...) 2012’nin ikinci yarısı. Zana ” Bu işi Erdoğan çözer “ demişti.
(...) Bizim o zaman Ankara temsilcimiz çok başarılı bir gazeteciydi: Metehan Demir. ” Zana konuşmaya hazır, Hürriyet’e de konuşabilir “ dedi. ’Hemen’dedim. Gittiğimizde bir restoranda buluştuk kendisiyle. O başlığı sarf etti. Daha o sırada röportaja geçmeden ’Biz bunu başlık yapalım’dedim. Düşündü, kabul etti.”
Ve ekliyor:
“Süreçleri Hürriyet’in manşetleri meşrulaştırır. Kişileri hatta. Mesela Hürriyet’in Abdullah Öcalan’ın asılmaması yönündeki kampanyası (...) Devlet, medyadan en azından aksi yönde çok kampanya yürütülmemesi talebinde bulunmuş(...)AKP zamanında da oldu bu. Mesela eve dönüş yasası sırasında Meclis’ten geçinceye kadar aleyhte kampanya yapılmaması talebi oldu. O zaman da uyduk.”
Bu sözler üzerine ’Vaaay, Hürriyet başka hangi katilleri, hainleri, canileri meşrulaştırdı bu ülkede? Başka hangi iktidarın hangi psikolojik operasyonuna uydu?’diye “abalı” ya vurmak da mümkün elbette ama “devran”ın dönüş hızına yetişilemeyen şu çağda, “gayri nizami harp” konusunda, “egemenler”in “tak” diye söylediklerini ters L pozisyonunu alıp “şak” diye yapmakta birbirinin manşetine su dökemeyecek sicili önümüzdeyken “Türk basını(!)”nın; haksızlık olur. Adil davranıp medyanın tamamına soralım:
-“Mahalle”lerinize biçilen roller çerçevesinde hanginiz, hangi hançeri yağa-bala buladı? Hanginiz, hangi ihaneti kararttı?
Hanginiz, hangi iktidarların, hangi suçlarını sakladı? Ve şimdi, yarattığınız sanal hayatta “yaşıyorum” zannederken, gerçekte hangi akıbete sürükleniyoruz hep birlikte?