Süreci sabırla ve dikkatle izlemeye devam edelim
Rum tarafının propaganda unsurlarının yarattığı keşmekeş ve Türk tarafında bu manipülasyonların yarattığı öfke ve infial, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın basın yayın kuruluşlarının temsilcileri ile yaptığı toplantıda verdiği bilgiler doğrultusunda azalmıştır. Birçok konuda hâlâ daha malum karartma devam etmekte, açıklama yapılamadığı için de normal olarak huzursuzluk ve tedirgilik sürmektedir. Görüşmelerin metodolojisi gereği bu karartmalara alışacak ve Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü periotlardaki açıklamaları ile yetinmek zorunda kalacağız. Günün sonunda, tüm konularda anlaşıldığında -ki anlaşılacağını pek sanmıyorum- referanduma sunulacak olan anlaşma halkımızın dikkatine getirilecek ve yeterli bir süre de tartışılma imkanı verilecektir. Bu süreçte Rum kaynaklı propaganda unsurlarının özellikle yaymaya çalışacağı yalan-yanlış-eksik bilgilere itibar edilmemelidir. Manipülasyonlara müsaade edilmemelidir. Yersiz tartışmalar neticesinde bölünmemiz ve kutuplaşmamızın muhakkak önüne geçilmelidir. Bölünmemiz Cumhurbaşkanı Akıncı’nın masada elini zayıflatacak ve inanılmaz kayıplara neden olabilecektir. Müzakere heyetini sıkıntıya sokabilecek eylem ve söylemlerden de kaçınılmalıdır.
Kıbrıs Türkünün hakları
Üzülerek belirtmek isterim ki bazı doğru tenkitler yanında, makamlarımızı yıkıcı ve yıpratıcı insafsızca saldırıların Kıbrıs Türküne faydası yoktur. Bazı malum kesimlere maalesef Cumhurbaşkanı beğendiremiyoruz. Kıbrıs Türkünün hakları ve milli davamız, halkımızın demokratik yollarla seçtiği ve yetkilendirdiği makamlara saldırmakla korunamaz. Cumhurbaşkanı KKTC’yi koruyacağına,yüceltmek için bütün gücüyle çalışacağına dair yemin etmiştir. Yeminine sadık kalıp-kalmayacağı konusundaki tereddütler yersizdir. Akıncı’nın daha önce ve toplantıda vurguladığı, Kıbrıs Türkünün özgürlüğünü, eşitliğini ve güvenliğini teminat altına almayacak bir anlaşmanın mümkün olamayacağı taahhüdü bana göre yeterlidir. Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum lider Anastasiadis ile yeniden başlayan müzakereler konusunda bazı bilgiler verdikten sonra günlerdir tartışılan konulara açıklık getirmeye çalıştı.
Kıbrıs Türk halkının bir çözüm sonrasında özgürlüğü, eşitliği ve güvenliği son derece önemlidir. Herhangi bir anlaşma, Kıbrıs Türklerinin özgürlüğü, eşitliği ve güvenliğini içermek durumundadır. Bunun başka türlüsünü düşünmek mümkün değildir. Dönüşümlü başkanlık siyasi eşitliğin ayrılmaz bir parçasıdır.Kıbrıs Türk insanının hiçbir federal yapılanmada başkanlık mertebesine ulaşamayacağı fikrini benimsememiz mümkün değildir. Yönetim ve güç paylaşımı konularında büyük alanda mesafe kat edilmiş;ancak dönüşümlü başkanlık konusu henüz sonuca ulaştırılamamıştır. Olası anlaşmayla 1974 sonrası ülkeye gelenlerin “gemilere konarak yollanacağı” söylemleri gerçek değildir. Yıllardır bu topraklara gelmiş yerleşmiş, burayı vatan bellemiş, çoluk çocuğa kavuşmuş; gerek burada evlenmiş, gerek karı koca olarak oradan gelmiş, burada artık çocukları torunları olan insanlar vardır. Bizim vatandaşlarımız vardır. Bu vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmak, bizim işimiz değil. Kimsenin de işi değildir.
Toprak konusundaki tepkiler
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın açıklamaları tüm kuşku bulutlarını ortadan kaldırmamıştır. Ne var ki Cumhurbaşkanı’nın müzakerelerdeki tüm detayları kamuoyu ilee paylaşması da beklenmemelidir. Mülkiyet ve toprak konusundaki tepkiler doğaldır. Aradan 41 yıl geçtikten sonra hiçbir KKTC vatandaşı, kurulması tasarlanan bir komisyonun önüne çıkıp evinin, iş yerinin, bağ ve bahçesinin mülkiyeti ile ilgili sıkıntılı bir süreçten geçmek istemeyecektir. Mülkiyet hakkı kişiseldir, kutsaldır ve bu muhakkak ki Kıbrıs Türkleri için de geçerlidir. Bizi 1974 öncesine götürecek hiçbir düzenlemeyi Kıbrıs Türküne kabul ettiremezsiniz. Akıncı’nın açıklamalarına göre böyle bir durum da zaten yoktur. Kişisel mülkiyet hakkının kullanılması konusunda detaylara girildikçe içinden çıkılamayacağı ve pratikte uygulamasının oldukça güç olacağı, iki bölgelilik ve iki toplumluluk ile de uyuşmadığı ortaya çıkacaktır. En doğru yolun tazminat ve global takas olduğu gerçeğine aykırı tüm yollar barış/anlaşma sürecini berhava etmeye yetecektir. Toprak düzenlemesi, güvenlik konusu,yönetim konusu ve en önemlisi muhtemel bir anlaşmada kalıcı derogasyonların varlığı ve bunun da Avrupa Birliği birincil hukuku olarak kabul görmesi gibi tartışmalı konular önümüzdeki süreçte gündeme oturacaktır. 1977-79 Doruk Anlaşmaları çerçevesinde üzeride mutabık kalınan iki bölgeli-iki toplumlu federal çözüm modeli bana göre AB’nin kuruluş değerlerine ve normlarına topyekun ters unsurları içinde barındırmaktadır. İki bölgelilik-iki toplumluluk ortaya atıldığında ve üzerinde mutabık kalındığında ortada ne AB normları ne de AB üyesi bir Kıbrıs vardı. Benim merak ettiğim,bırakınız tartışılmakta olan tüm diğer konuları, çözüm modeli olarak benimsenen iki bölgelilik-iki toplumluk modelinin genel anlamda AB normları ile, temel özgürlükler,insan hakları, demokratik hakların kullanılması, hukukun üstünlüğü ilkeleri ile nasıl uyumlu olacağıdır? Bunun formülünü bulan, bilen biri varsa bize anlatsın!