"Süreç" devam edecektir. Çünkü...
"Barış Süreci (!)" adı verilen, PKK/KCK ile Oslo, İmralı ve Dolmabahçe'de ülkenin paylaşılmasına dair "mutabakatın" hayata geçirilmesi demek olan "kirli ilişkiler" bitti mi, yoksa devam mı ediyor? Üstelik devletin kurumlarına, sembollerine, egemenliğine, yasalarına, kamu düzenine, can-mal güvenliğine karşı bölücü terör saldırıları kesilmeden devam ettiği sırada.
Cumhurbaşkanı'nın; "Millî birliğimize ve kardeşliğimize kast edenlerle çözüm sürecini devam ettirmek mümkün değil... Geri adım söz konusu değildir.(28.7.15)" Bundan 15 gün sonra; "Terör örgütleri ülkemiz için tehdit olmaktan çıkarılana kadar, Devletimize ve milletimize doğrultulan silahlar bırakılıp gömülünceye kadar, üzerine beton dökülene kadar, sınırlarımız içinde tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Biz çözüm sürecini hiçbir zaman teröre meşruiyet kazandırma, terörü şımartma, alan açma süreci olarak düşünmedik. Ama bunlar ne yazık ki çözüm sürecini filan anlamadılar, anlamak istemediler. Öyleyse şu anda bu buzdolabında." sözlerine... (11.08.15)
Davutoğlu'nun; "Şimdi diyorlar ki 'çatışmasızlığa dönelim!' (Devletin elini kolunu bağlamaya SS) Evet, dönelim. Demirtaş'ın eller tetikten çekilsin çağrısı doğru bir çağrı(!) Bütün silahlı unsurların Türkiye dışına çıkmasını da söylemeli!" demesine...
Bölücü terör örgütü KCK eş başkanı Bayık'ın; "askeri operasyonların durması halinde çatışmalar da duracaktır. Operasyonların durması, müzakerelerin başlaması gerekiyor" beyanına... (12.08.15 Hürriyet) Yine terörist Bayık'ın; kanton kurma ve isyan çağrısı yapıp, PKK, BDP ile DBP'ye "çekilmek de, silah bırakmak da yok; kendi valilerinizi kaymakamlarınızı seçin!" emrini vermesine... (13.08.15 Yeniçağ)
Kandil'in; "Silah bırakmayacağız" (12.06.15) demesine ve "silahlanma çağrısı" yapmasına (11.07.15), "Çatışmasızlık sona erdi"(14.07.15) ve "yeni dönem devrimci halk savaşı dönemidir" açıklamasına... rağmen "Süreç" devam edecektir. Zira; Cumhurbaşkanının "süreç buzdolabında" ifadesi ile terör örgütünün beyanları, çelişkili gibi de olsa, bize göre "süreçten" vazgeçilmediğini gösteriyor. Esasen "süreç", başından beri paylaşılamayan "tılsımlı" bir kavramdı. Arada bir zıtlaşmanın olması ise, inisiyatifin elden kaçması ve Türk Milletinin uyanması endişesine dayanıyor.
Bakıyoruz, güvenlik güçlerimiz karakol ve kışlalarında bile vuruluyor, kamu düzeni işlemiyor, ülkede olağanüstü şartlar var. Anayasa emri olduğu halde bir türlü Olağanüstü Hal ilan edilmiyor. Çünkü terörle mücadele yetkisinin güvenlik güçlerine devri istenmiyor. Zira güvenlik güçleri, AKP'nin "Oslo-İmralı Mutabakatına" göre değil, devletin hukukuna göre mücadele edip terörü ezecek; ülke bölünme tehlikesinden kurtulacaktır. Bu düşüncelerle geçen yazımızda; yıllardır iktidar sahiplerinin bilgisi dahilinde şehirleri ağır silahlarla tahkim edip hakimiyeti ele geçiren terör örgütü hep saldırıyor, güvenlik güçleri savunuyor, hatta savuşturmaya çalışıyor uyarısını yapıp, "Gerçek mücadele ne zaman yapılacak?" diye sormuştuk. Cevabını şimdi verelim: Hiçbir zaman gerçek mücadele olmayacaktır; çünkü ülkede dizginleri ele geçiren AKP muktedirleri gibi, PKK/KCK da, ABD/AB de, Türk millî ve üniter devlet yapısını yok etmeyi hedeflemiştir. Ayrıca, "ABD'nin BOP projesinde Diyarbakır bir yıldız olabilir" diyen eş başkan işbaşındadır.
Bunun için, "süreç", yani ülkemizin paylaşımı devam edecektir. Bu konuda akillerden, AKP Mv. Hüseyin Yayman'ın ertelenerek uygulandığı anlaşılan ifşaatı şöyle: "2015 süreç için final yılı olacak. Davutoğlu önderliğinde yürütülen çalışmalara Ekim'de son şekli verilecek. İçerik, kapsam, aktörler ve takvimle ilgili çalışmanın özel bir ekip tarafından gizli olarak yürütüldüğü ifade ediliyor. Hükümet kaynakları bu çalışmaların önümüzdeki sekiz ayda adım adım hayata geçirileceğini, seçimden önce büyük finalin olacağını belirtiyorlar." (Vatan, 09.09.14)
HDP ve PKK/KCK'nın bakışı
Bölücü örgütün bu iki kuruluşunun "sürece" bakışı aynıdır, ama metot farkı vardır. HDP, "mutabakatlarla" paylaşımda sona yaklaşıldı, şiddete ihtiyaç yok. Hatta "silahlı eylem Türkleri uyandırıyor, süreci yavaşlatıyor" görüşünde. Demirtaş, meşru devlet gücü ile, gayrimeşru terör örgütünü aynı statüye koyup "Eller tetikten çekilmelidir" derken, bunu anlatmak istiyor. 'Kürdistan' ve 'Ortak Vatan Türkiye' hedefine çok yaklaşıldı" görüşünde. PKK/KCK ise, "şiddet olmazsa sindirme, teslim alma ve bölgede etnik temizlik olmaz, inisiyatif tam olarak elimize geçmez" tezini savunmakta. Tabii güç ve karar merkezi Kandil olduğu ve Demirtaş memur konumunda görüldüğü için, terör devam edecek demektir.
Koalisyonun teminatı nedir?
Hükümetlerde, yetki, görev ve sorumluluk müşterektir, küldür. Bunun için, milletvekili sayısı fazla olan parti her istediğini yapamaz. Zira hangi partiye ait olursa olsun, bakanlıklardaki icraatın hükümet programına uygun yapılması şarttır... Uzlaşmayı arama ve isteme haktır. Aksi halde, bütün kararnameler imzalanmayarak hükümetin çalışması dondurulabilir. Sorumlusu da, programa uymayan taraf olur. Türkiye tahminlerin ötesinde zor durumdadır; sorumluluk alma zamanıdır.