Sularımızı, Araplara mı vereceğiz?

Türk siyasetinde bir garabetler senaryosu oynanıyor. Ben Tayyip Erdoğan’ın o sert açıklama ve hakaretlerini izlerken, aynı bir zamanlar Türk sinemasında kaybettiğimiz rahmetli Vahi Öz’ü seyreder gibi oluyor ve elimde değil katıla katıla gülüyorum. Nasıl gülmem ki? Baykal’a çare söyledin de yapmadık mı diyor Başbakan, ardından Baykal’ın önerilerine “Hadi sende canım” diye yanıtlayıp, daha sonra ekonomik önlem paketi diye kullanıyor. Ardından CHP’ye “Hay Allah razı olsun aldım kullandım” diye teşekkür edeceğine gene hakarete başlıyor.
Bu arada Tayyip bey, iki önemli konuya da, türban ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde destek olan Devlet Bahçeli’ye de saldırıyor. Buna karşılık seçimlerde kendisine ip atan Bahçeli de gene seni soruşturmazsam namerdim diye Erdoğan’a bağırmaktan sesi kısılmış durumda. Durum bir garip, Bahçeli ile Erdoğan arasındaki atışma senaryo mu yoksa gerçek mi anlayamadım.
Türkiye tarihinin en kötü ekonomik koşullarını yaşarken, bizimkiler belediye başkanlığı seçimlerine kilitlendi. Bugüne kadar basın tarafından pompalanan partilerin seçimlerde başarılı olacağına hiç inanmadım. Hatırlarsanız, Doğan Gurubu Mesut Yılmaz’ı ve İsmail Cem İpekçi’yi pompalamış, seçimleri onların karşısındaki Erdoğan’ın partisi kazanmıştı. Ben bu seçimde de ne yandaş, ne de karşısındaki birbirini ısırmaya hazır muhalif medyanın dediklerine inanıyorum.
Benim bu yerel seçimlerle ilgili inancım, belediye seçimlerinde çok büyük bir değişiklik olmayacağı yönünde. Ancak AKP’nin Türkiye genelinde oy kaybedeceği artık kesin gibi. Herkes iktidarın kesesini doldurup, millete de başının gözünün sadakasını verdiğinin bilincine varmaya başladı. Adamlar sadaka ve hamdolsun ekonomisi yürütüyor. Bu durumun yüzdesini bilmem ama Tayyip beyin nasılsa zaman var diye salladığı genel seçimler açısından aleyhlerine bir sinyal olduğuna inanıyorum.
Zira tüm ekonomik göstergeler Türkiye’nin, bırakın 2009’u, 2010 ve 2011’de de bu çöküşten sıyrılamayacağı, bu felaketin de muhalefetin yıkamadığı AKP’yi yıkıp yok edeceği yolunda. Yalnız unutmamak lazım, Erdoğan parti zayıflayıp halk kendisine kapıyı gösterdikçe daha hırçınlaşıp daha fazla hakaret edecektir. Ne yapsın bu da onun karakteri yenilgiye tahammül edemiyor.
Bu hafta İstanbul’da bir konferans düzenleniyor. Tavsiye ederim gazeteci geçinen meslektaşlarımız bu konferansın kulislerini iyi dinlesin. Size hatırlatırım, bundan kısa bir süre önce Erdoğan ve bakanları, memlekette satacak bir şey kalmayınca ülkenin sularını, nehirlerini satmaya kalkmışlardı. Ankara, İstanbul ve İzmir susuzluktan kırılınca bu kez utanmışlar, seslerini kısmışlardı.
Şimdilerde bu tezgâhın yeniden gündeme oturması kaçınılmaz gibi görünüyor. Dünyada önümüzdeki yıllarda global ısınmanın ardından susuzluk sorunu da baş gösterecek. Bunun için müneccim olmaya gerek yok. Şimdi bu durumdan en fazla zarar görecek olan kim diye kendinize sorarsanız, yanıt Araplar.
Gene bu senaryolar üzerinden düşünürseniz, İsrail niçin bir Kürt devletini destekler. İsrail’in gözü Dicle ve Fırat’ta. Arapların ise Türkiye’nin tüm sularında. Zamanında Turgut Özal’ın Barış Suyu Boru Hattı Projesi’ne burun kıvıran Araplar şimdilerde paçaları tutuştu su sorunlarını bedavaya getirmeye çalışıyorlar. Tabii bu arada ortalığı yeniden sislere büründürmek için de PKK ve Kürt sorunu olaylarını alevlendirecekler.
Tabii bizim gibi kılavuzu karga olan ulusların da sonu belli. Biliyorsunuz kargalar parlak gösterişli şeyleri çalarlar. Biz de öylesine gösterişli şeylerin peşindeyiz, cep telefonu, iyi marka araba falan filan. İçerik boş, Başbakan vergi indirimi yaptı ya, ekmek almaya parası olmayan vatandaş araba alsın diye, kutlarım. Ekonomik krizi nasıl da çözdüler maşallah.

Yazarın Diğer Yazıları