Şükür santrale...

Futbolculuğu bıraktı; şükür... TRT’de program yapmaya başladı; çok şükür... AKP’den Milletvekili olmayı istiyor, Başbakan’ın yanından eksik olmuyor; şükür... Duyduk ki bir hidroelektrik santrali için lisans da almış; çok şükür...


Kosova göçmeni bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1 Eylül 1971’de Sakarya’da doğdu; çok şükür...
Okuyup doktor, mühendis olmayı hiç düşünmedi, gözünü açtığı andan itibaren topun peşine düştü; şükür...
Profesyonel futbolculuğa 1987’de Sakaryaspor’da başladı; çok şükür...
1990’da Bursaspor’a transfer oldu ve yıldızı parlamaya başladı; şükür... 1992’de astronomik rakamlarla Galatasaray’a geçti; çok şükür... 1995’te İtalya’nın Torino takımına transfer oldu; şükür... Hemen ardından tekrar Galatasaray’a döndü; çok şükür...
2000’de bu kez Inter Milan’a attığı kapağı; şükür... 2002’de Parmalı oldu; çok şükür... Aynı yıl Blackburn Rovers’e geçti; şükür... 2003’te Galatasaray’a döndü; çok şükür... 1997’de FIFA tarafından Dünyanın En İyi Golcüsü seçildi; çok şükür...
UEFA Kupası’nda 10 gol atarak ilk Türk Gol Kralı oldu; şükür...
1997, 1998 ve 1999’da Türkiye Ligi Gol Krallığı’nı kaptı; çok şükür...
Bu yıllarda hidayete erdi ve futbola hem dini, hem de cemaatleşmeyi soktu; şükür...
Takım içindeki hızlı örgütlenmesiyle Galatasaray’ı futbol takımı olmaktan çıkarıp cemaate dönüştürdü; çok şükür...
Takım arkadaşlarıyla birlikte defalarca “Okyanus ötesi” ne ziyarete gitti; şükür...
Sadece Galatasaray’ı değil, Süper Lig’i, “Süper Cemaat” e çevirdi ve buna itiraz etmeye kalkışan teknik direktörlerin, yöneticilerin defterlerini tek tek dürdü; çok şükür...
240 gol atan Tanju Çolak’ın ardından 238 golle Türkiye liglerinde en çok gol atan ikinci oyuncu unvanına ulaştı; şükür...
İki kez Dünya Karması’na çağrıldı; çok şükür... Avrupa kupalarında en çok gol atan Türk futbolcusu oldu; şükür...
Yurt dışında en çok gol atan ikinci Türk futbolcusu olma şerefine ulaştı, çok şükür...
Toplamda en çok milli olan Türk futbolcusu, milli takımda en çok gol atan futbolcu, dünya kupalarında atılan en erken golün sahibi oldu; şükür... Avrupa’da en çok hat-trick yapan, Şampiyonlar Ligi’nde en çok gol atan Türk futbolcusu oldu, gümüş ve bronz ayakkabı kazandı; çok şükür... Birkaç yıl önce profesyonel futbolculuğu bıraktı; şükür... Hemen ardından TRT’de yorumcu olarak program yapmaya başladı; çok şükür... Bu programdan şu anda yılda 728 bin lira kazanıyor, şükür... Bu para, bizim elektrik faturalarımızdan TRT’ye aktarılan kısımdan ödeniyor; çok şükür... Önümüzdeki seçimlerde AKP’den Sakarya Milletvekili olmayı istiyor, bu yüzden AKP’nin miting meydanlarında Başbakan’ın yanından eksik olmuyor; şükür...
Duyduk ki bugünlerde “enerji işi” ne merak sarmış ve iktidara yakınlığı sayesinde bir hidroelektrik santrali yapmak için lisans almış; çok şükür... Ama asıl niyeti santral yapmak falan değilmiş... Aldığı izni yüksek fiyatla satıp müthiş para kazanacakmış; şükür... Bu yazı da burada bitti; çok şükür... Ama bu “saadet zinciri”, daha çok “para kazanır”, biz de bu “Al gülüm, ver gülüm” oyununu bugünkü gibi açık ağızla izleriz; şükür. Anlattığım bu adamın kim olduğunu biliyorsunuz elbette; çok şükür...
Bilmeyenler için yazayım: Hakan Şükür, Hakan Şükür, Hakan Şükür!
* Mustafa Mutlu / Vatan

++++++

Kaddafi’nin ödülünü almayın
Yaşananlara, söylenenlere bakınca, durup düşününce, bir kez daha anladım ki demokrasi zor rejimmiş!..
Dört dörtlük bir demokrasiyi yerleştirmek, saat gibi tıkır tıkır işletmek, emek istiyor, fedakârlık istiyor..
Daha da önemlisi hatırı sayılır miktarda ’demokrat’ istiyor.. Demokratlığın, hukukun üstünlüğünün lafta kalmaması gerekiyor..
*
O kavramlar; her daim, herkese karşı, her ortamda savunulmazsa, uygulanmazsa, titizlenilmezse o ülkede demokrasi nasıl kök salabilir ki.. Hele hele demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü gibi kavramları yıllar boyu dilinden düşürmeyenler.. Bu uğurda her türlü fedakârlığa katlananlar.. Çile çekenler, bedel ödeyenler, ömür tüketenler gün gelir de.. Birdenbire..
Sıra bize geldi duygusuna kapılırsa.. Öç alma istekleri her şeyin önüne geçerse, ’ne yapalım bu işler öyle rayına girecek’ bariyerinin arkasına geçip bazı yanlışları görmezlerse..
O ülkeye tam demokrasi gelebilir mi? Gelir gelmesine.. Yarım yamalak demokrasi gelir..
*
O ülkenin aydınları, nasıl olsa dayak yiyorlar, bir tane de ben patlatayım derse.. Ne olup bittiğine zahmet edip bakmazsa..
Bakmadığı halde, yapılanın en ateşli savunucusu olursa..
Bunu da hukukun üstünlüğüyle, demokrasiye giden yoldaki olmazsa olmazlarla açıklarsa.. O ülkeye tam demokrasi gelir mi?
Dışarıya; ’bütün teröristler Müslüman ama bütün Müslümanlar terörist değildir’diye haykıranların.. Bütün Müslümanlara terörist muamelesi çekemezsiniz.. Hukuk var, yasa var, adalet var, vicdan var diyenlerin..
İçeride ’Askerler iki kez tam, iki kez de yarım darbe yaptı, o halde bütün askerler darbecidir’mantığını savunmaları..
Hukuk, yasa, adalet, mahkeme gibi kavramları pas geçmeleri acayip çelişki değil midir? Bu çelişkilerin yaşandığı ülkeye tam demokrasi gelir mi?
*
Terörist de olsa, bombacı da olsa, katil de olsa, Ergenekoncu da olsa, darbeci de olsa aman hukuku pas geçmeyelim.. Unutmayalım.. Sonra sıkıntısını çekeriz diyenler..
Kafadan darbeci..
Kafadan sivil idare karşıtı ilan ediliyorsa..
O ülkeye tam demokrasi gelir mi?
*
Kendini liberal, ilerici, demokrat, aydın olarak tanımlayan bir kişi bile çıkıp..
Sayın Başbakanım..
Kaddafi adıyla insan hakları kavramı yan yana gelmiyor.. Örtüşmüyor..
Sakil duruyor.. Libya’yı yönetiş tarzına, Libya’dan ihraç edilen teröre bakınca hatta komik duruyor.. Sayın Başbakanım gelin, Kaddafi İnsan Hakları Ödülü’nü almaktan vazgeçin..
İnsan haklarına hasret Libya halkı adına almayın demiyor ya..
*
anarım da buna yanarım..
* Mehmet Tezkan / Milliyet

++++++

Kişi başına düşen yumurta sayısı
Başbakan’a yumurta atıldı.
Egemen Bağış’a yumurta atıldı.
Sanayi Bakanı’na yumurta atıldı.
*
Trabzon Tonya ahalisi, dereye santral kurmak için gelenleri, yumurtalarla uğurladı... Çevreciler, Kastamonu Cide’ye santral yapmak isteyen arkadaşları yumurtalarla kovaladı.
*
YÖK Başkanı’na yumurta atıldı.
ÖSYM Başkanı’na yumurta atıldı.
BDDK Başkanı’na yumurta atıldı.
İTO Başkanı’na yumurta atıldı.
*
Tekel’in sigarasını alan şirket yöneticileri, Hacettepe Üniversitesi’nde konferans vermeye kalkınca, yumurta yağmuruna tutuldu. Tekel işçileri, Abdülkadir Aksu’ya yumurta fırlattı. Tekel işçileri, Malatya Valisi’nin makam otomobiline yumurta fırlattı... Malatya Valisi kendisine neden yumurta fırlatıldığını anlamadı, meğer, Malatya’ya gelen Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’a yumurta fırlatmak istedikleri, ancak aralarında Cevdet Yılmaz’ı tanıyan olmadığı için, ki gazeteciler bile tanımıyor, yanlışlıkla Vali’ye fırlattıkları ortaya çıktı.
*
Cengiz Çandar’a yumurta atıldı.
Ahmet Altan’a yumurta atıldı.
Hüseyin Üzmez’e yumurta atıldı.
*
ODTÜ’de konferansa gelen Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a yumurta ihbarı yapıldı. Yumurta timi kuruldu. Bakan’ın etrafında etten duvar ören korumalar, yumurta sağanağına karşı, kapalı salonda şemsiyelerle bekledi. Şemsiyeler, şırrak diye açılan, otomatik olanlardan seçildi.
*
Antalya’ya demirleyen Amerikan uçak gemisinin personeline yumurta fırlatıldı. İzmir’e demirleyen Amerikan uçak gemisinin personeline yumurta fırlatıldı. Yumurtalardan biri, yanlışlıkla bizim polislerden birine denk geldi. Amerikalılar oralı bile olmadı. Bizim polis şikâyetçi oldu! Yumurta fırlatan üniversiteliye,memura hakaretten dava açıldı. Metrobüs’e yumurta atıldı. En son... Haşim Kılıç’a yumurta atıldı.
*
Sezar’ın hakkı Sezar’a... Tarım Bakanı çıkıp, tarımı öldürdüğümüzü söylüyorlar, halbuki, kişi “başına” düşen yumurta sayısını artırdık dese, haklı yani!
*
Ki, dünyanın en büyük omleti, geçen ay Ankara’da yapıldı, Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi... Tarım Bakanımız, emeği geçen herkese teşekkür etti, Bakanımıza plaket verildi.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

++++++

Ekrandaki tartışmalar iki konuya kilitlenildi. İlki, TSK’dan ihraçlar. İkincisi ’Füze Kalkanı Projesi’. İlginç taraf aynı yüzleri her iki tarafta nutuk atarken izliyorsunuz. Örneğin, Prof. Dr. Doğu Ergil, Haber Türk’te bir başka meslektaşı Nurşen Mazıcı’dan fırça yiyor. Aynı Ergil, üç saat sonra NTV’de ’Aslan kesiliyor’. Yahu bu adamlar, ’Parça başı mı çalışıyor?’Paralar nasılsa, dışarıdan. AB’den ya da Soros veya bizdeki uzantısı TESEV’ndan.
* Burhan Ayeri / Akşam

++++++

Hani hükümetle devlet aynıydı
Eğer ortada “alengirli” bir konu yoksa...
Hükümet yetkilileri de, muhafazakâr kalemler de...
Gür bir seda yükseltiyorlar:
* Genelkurmay Başkanı bir memurdur.
* General açığa almak rutin işlemdir.
* Sivil iktidar her şeye kadirdir.
* Devlet ile hükümet ayrımı olmaz.
* Başbakan tek egemendir.
Bakıyoruz her fırsatta hükümete destek atmayı bir vazife bilen anlı şanlı demokratlarımıza...
Onlar da “El hak doğrudur” diyorlar, başka da bir şey demiyorlar.

* * *

Ama ne zaman ki...
“Abdullah Öcalan’la müzakere” gibi... “İmralı ile pazarlık” gibi... “Kürt sorunu” gibi...
“Dokunma yanarsın” türünden bir mevzu söz konusu olsa... İşte o zaman...
Hükümet yetkilileri de, muhafazakâr kalemler de...
Bambaşka bir telden çalmaya başlıyorlar:
* Öcalan’la görüşen devlettir, hükümet değil.
* Tabii ki bir devlet var, bir de hükümet.
* Öcalan’la askerler görüşüyor.
* İmralı ile ilişkileri derin devlet yürütüyor.
Bakıyoruz hükümete destek atan anlı şanlı demokratlara...
“Hani hükümet ile devlet aynıydı? Hani askeri vesayet ortadan kalkmıştı? Hani Genelkurmay Başkanı memurdu? Hani Başbakan tek egemendi?” diye çıkışmak yerine...
Susmayı, kaytarmayı, tavırsızlığı tercih ediyorlar.
Ne iş?
* Ahmet Hakan / Hürriyet

++++++

Modern zaman devrimleri
Her şeyin adı “devrim”, futbolda “Anadolu devrimi”, CHP’de “ittifak” devrimi, hükümetin “askeri” devrimi... Tamam Trabzon, Kayseri, Bursa futbol takımlarının puan cetvelindeki yerleri, üç büyüklerin üstünde; Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş geride, öyle hava basılıyor ki, hemen “devrim” oluyor. Durun bakalım, birinci devre bitsin, ikinci devre sonuçlansın, şampiyonluk bunlardan birine geçsin, o zaman belki “devrim” dersiniz, şampiyonluk devrim sayılmasa da...

* * *

Ya CHP, bir genel başkan değiştirdi, yeni genel başkan, giden genel başkanın akıbetini gördükten sonra, merkez kadroyu değiştirdi, genel sekreteri yedi, o yemeseydi, kendisini yiyeceklerdi. Bu da devrim. Hele BDP ile işbirliği yapılsın, siz o zaman görün devrimi.

* * *


Hükümet üç generali terfi ettirmiyor, Genelkurmay generalleri görevlerine vekâleten atıyor, generaller Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne gidip “yürütmeyi durdurma” kararı alıyorlar, hükümet emeklilik işlemleri için gerekli belgeleri istiyor, Genelkurmay vermiyor, bunun üzerine üç generali açığa alıyorlar. Hikâye şimdilik bu kadar, bundan sonra ne olacak? Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, hükümetin bu kararını durdurursa ne olacak?
Ne diyor Sayın Savunma Bakanı Vecdi Gönül: “Hele o günler bir gelsin de!” Şimdi bu da “devrim” mi?
* Hasan Pulur / Milliyet

++++++

Saddam misali...
Irak lideri Saddam Hüseyin’in asılması üzerine en güzel yorumu bir Amerikalı gazeteci yapmış, şöyle demişti:
- ABD Saddam’ı kötü taraflarından dolayı değil iyi taraflarından dolayı astı...
ABD Saddam’ı halkına kötü davranıyor diye asmadı. ABD Saddam’ı Irak petrollerini sömürüye açmadığı için astı...
Ülkemizdeki iç gelişmelere bakarken de bu açıyı kaybetmemek gerekiyor...
Bugün kimi siyasetçilere, TSK’ya, Cumhuriyet kurumlarına, medyaya, yargıya yapılan hücumlara dikkatli gözle bakınız.Göreceksiniz ki saldırılar bu kurumların aksak yanlarına değil tam tersine iç ve dış sömürüye, talana, siyasi diktaya, gericiliğe karşı sağlam duran yanlarına yöneliktir. Kamuoyunun her zamankinden çok uyanık olması gerekiyor.
* Melih Aşık / Milliyet

++++++

MİNİ YORUM
Tembellik
Bugün tembelliğe kaçmak isteyen her yazarın yaptığını yapalım ve bu üç satırlık köşeyi dahi devredelim. Mesaj Engin Balım’dan; “Herkes kendi işine baksın, asker siyasete burnunu sokmasın” deniliyor ama siyasetçisinden, gazetecisine, akademisyeninden kahvedeki vatandaşına kadar hemen herkes, askerin işine burnunu sokmayı kendine vazife edinmiş. MİT’in başına ast subay geçirdiler, yakında TSK’nın başına da YAŞ kararı ile TSK’dan atılma birini getiriverirlerse şaşırmayın. Neymiş asker siyasete karışmasın...

Yazarın Diğer Yazıları