"Suçsuz Ceza"
Ankara'da Cumhuriyet tarihinin en büyük davası Yargıtay'da görülüyor. İlk gün gazetecileri ortalıktan çoktan çekildi. Kapıda bir tek Kanal B'nin canlı yayın aracı var. İçeride Odatv'den Müyesser Yıldız dışında duruşmaları takip eden gazeteci de yok. Ajansların sorumluları arada bir uğrayıp avukat ve sanıklardan yazılı savunma metinlerinin fotokopisini alıp kayboluyorlar ortadan. Pazartesi günü artık kardeş olduğumuz Mustafa Dönmez'in savunmasını dinledim. 80 çeşit sahteciliği ortaya serdi. Dönmez emekliliğe sevk edilmiş Yarbay değil, hatta ODTÜ'den makine mühendisi olarak mezun olup, yüksek lisansını tamamlamak üzereyken içeri tıkılıp 5 yıl 2 ay mahpusluk sanatını icra eden kumpas mağduru hiç değil. İşini son derece iyi yapan profesyonel avukat adeta... Yıllarca peşinden koşuşturduğu kanıtları bilgisayara yükleyip, projeksiyon cihazı ile duvara yansıtarak öylesine bir sunum yaptı ki, mahkeme heyetinin yargıç üyelerinin tümü hayranlıkla izledi. İki üniversiteyi yarım bırakıp sonunda Gazi Üniversitesi'nin Güzel Sanatlarında "Sinema-Televizyon-Fotoğrafçılık-Video" bölümüne heves ile devam eden oğlum Erdem Kutalmış heyecanla "bunun belgeseli çekilmeli" dedi. İdealist çocuk ne de olsa. Çekilecek belgeseli yayınlama cesareti gösterecek, bu işe bütçe ayıracak televizyon kanalının şimdilik olmadığı gerçeğini oğlumun yüzüne vuramayarak, "umarım" diyebildim.
Yeni kitap çalışması ve sağlık sebeplerim yüzünden duruşmaları her gün izleyemesem de günlük bilgileri Müyesser Yıldız'dan alıyorum. Dün de Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın savunması vardı. Daha doğrusu savunma değil açıklaması. Zira Haberal Hoca, "Aslında savunma yapılacak bir şey olmadığı için savunma yapmayacağım, bir takım açıklamalarda bulunacağım" diyerek söze başladı. Öyle ya Silivri'de yıllarca "Suçum ne?" sorusuna cevap alamamıştı Haberal. "Belgeler ve Gerçekler" adının verilip kitap haline de getirilen açıklamalarına sağır kalmıştı büyük çoğunluk. Önce Silivri'de spor salonundan bozma, CMK'ya aykırı, insanlık suçunun işlendiği mahkeme salonunu "Ne güzel, sarkan mikrofonlar yok, etrafta askerler yok. Arkadaşlar burada çok rahat konuşabileceğimizi anlattı. Sizlere teşekkür ediyorum. Biz böyle bir ortamdan geldik. Neler oldu, hep beraber yaşadık. Hakkımızda çarşaf çarşaf yazanlar şimdi "adalet arıyoruz adalet" diyor. Evet adalet ya!" diye tarif ederek başladı konuşmaya... Ardından "Biz hekimler ve siz hâkimler... Bizlerin hiçbir mazereti olamaz. "Yanlış yaptık" diyemeyiz. Biliyorsunuz Meclis'teydim. Çok üst düzey insanlar "kusura bakmayın yanlış yaptık Mehmet Bey" dediler. İnsanlar yaşamını, sağlığını, zamanını kaybetti. Bunları geri getirmek mümkün mü? Bugün adalet tecelli ediyor. Bizimle ilgili iddianameyi hazırlayan nerede? Bizimle ilgili kararı verenlerin durumu ne?" diyen Haberal'ın sorularına cevap verecek mercinin bulunmayışı da bu tarihi davanın bir başka yüzü. Avukatların savunmalarından sonra tekrar kürsüye gelen Haberal "Ben olmayan suçumun cezasını tamamlayarak bugün huzurunuzda bulunuyorum. İnanıyorum ki, siz de "Suç ve Ceza"yı okumuşsunuzdur. Ben de karar verdim "Suçsuz Ceza" diye bir kitap yazacağım" dedi.
Hekimlik hayatı boyunca on binlerce insanımıza hayat veren Haberal'ın Silivri'de haksızca tutulmasına sessiz kalanlar bakalım Hoca'nın "Suçsuz Ceza" adını verdiği kitabını okuyup; seslerini yükseltebilecek mi? O'nu şifa bekleyen hastalarından uzak tutanlardan hesap sorabilecek mi?
Silivri zulümhanesindeyken millet iradesi ile milletvekili seçilen dünyanın en saygın bilim adamlarından olan Haberal, siyaseti değil ömrünü vakfettiği doktorluğu tercih ederek gerçek işine geri döndü. Ülke meselelerinin çözüm yeri olan siyaseti oğlu Erkan Haberal'a havale etmiş. Ailede tek doktor olmayan Erkan Haberal'ı Silivri hapishanelerinin duvarları dibinde tanıdım. Mahkeme salonlarında gördüm. Sadece babasının davası Ergenekon ile değil, Balyoz kumpası ile de yakından ilgilendi. Onların üzüntülerine ortak oldu. 1 Kasım seçimlerinde TBMM'ye giderek milletvekili olacak. Hapisten çıkıp milletvekili olanlara benzemeyeceğinden eminin. Kampanyasında olduğu gibi seçilince de örnek olacak siyasilere. "Suçsuz Ceza" kitabını merakla ve heyecanla bekliyorum.