Su uyur düşman uyumaz...
Eskinin sözcüsü/eski alışkanlıklarının etkisiyle şimdinin “hınk deyicisi” pek bozulmuş, CHP heyetinin “davet üzerine Irak’a gidişi” ne...
Sünni blokta gedik açtırmamak uğruna bütün siyasi geleceğini ortaya koyan, cengaverce(!) Orta Doğu’nun kanlı mezhep savaşlarının göbeğine atlayan AKP değilmiş gibi, CHP’yi “Şii payitahtlara nefes aldırmakla” suçluyor.
“Sünni öcüler geliyor kabusu görüyor” muş diye Maliki’yle kafa buluyor!
Yazıda ayıp gırla da, bu sanıyorum şuuraltını ortaya koyan ifadelerin en korkuncu:
“Tek gözü açık uyuyor Maliki, ileri derecede paranoya illetine yakalanmış...”
***
Pes.
Maliki de, Kılıçdaroğlu da onlarca farklı nedenle eleştirilebilir; bu ziyaret de öyle... Ama Irak’ta her gün Sünniler Şiilerin, Şiiler de Sünnilerin mescidlerine saldırırken, “Allah’ın evleri” Müslüman boğazlanan mezbahalara dönmüşken bu manzaradan kaygı duymayı “paranoya kardeşliği” olarak tanımlamak, akıl, mantık, izan, şuur, vicdandan nasiplenmemekten değilse başka neden olabilir?
***
“Paranoya illeti”ymiş;
Rand Corporation’un 2003 tarihli “Uygar ve demokratik İslam, Partnerler, Kaynaklar ve Stratejiler” raporu, İslam dünyasını emperyalizme karşı “ittifak kuramaz hale” getirmeyi formüle etmiyordu çünkü...
“Modernistler, Köktendinciler, Gelenekçiler, Laikçiler” sınıflandırması sırf öyle Amerikalıların ellerinin altında ilmi, sosyolojik bir analiz bulunsun diye yapılmıştı.
Colin Powell, Irak işgali başladıktan hemen sonra 2004’te “BOP Projesine giren ülkelerdeki değişimi dışarıdan empoze etmeyeceğiz. Bunu ülkelerin kendi içlerinden başlatmak için halklarını cesaretlendireceğiz” diyerek asıl “fitne”nin işaret fişeğini atmamıştı...
Yüzde bilmem kaç Sünni, yüzde bilmem kaç Şii, yüzde bilmem kaç Selefi, yüzde bilmem kaç Nusayri, yüzde bilmem kaç Dürzi, yüzde bilmem kaç Sufi diye inanç haritaları çıkarılmadı “hedefteki” ülkelerin...
Bunların hiçbiri olmadı Maliki durduk yere “paranoya illeti”ne yakalandı!
Çok “aydın”, tam da her gün bir gazete köşesini, bir televizyon ekranını dolduran “araştırmacı gazeteci”ye yakışır bir bakış açısı!
Hayır “Norveçli balıkçılar”ın, “İsviçreli bilim adamları” nın arasında doğup büyümüş olsa tamam da, “Çorum”u, “Kahramanmaraş”ı yaşamış bir ülkenin çocuğu nasıl “alay konusu” yapabilir yaraların en derinini, sızısı hiç geçmeyenini?
Bir de, James Clapper gibi, Paul Henze gibi, Alexander Peck gibi “ajan” ları kabak gibi ele veren “robot resimler”i hiç görmemiş gibi, tutup da “Maliki’nin korkularıyla dalga geçen Amerikalı uzmanlar”ı referans gösteriyor iyi mi!
***
Sen “kabus” gören Maliki’yi bırak da “rüya”daki iktidarı uyandırmayı dene bence.
“Düş politikalara” dalıp “stratejik çukur”a dalmaktansa, tek gözü açık, tetikte uyumak iyidir bazen.
Malum su uyur düşman uyumaz;
Özellikle de böyle komşularınızda en dayanışmaya muhtaç olduğunuz zamanda, dört taraftan “düşman”la kuşatılmayı başarabildiğiniz coğrafyalarda!
Öcalan önyargısı mı!
Bu da “akil” tipi hınk deyici:
Hükümetten, Öcalan’a “kendisiyle ilgili önyargıların yıkılması için üzerine düşeni yapma” izni verilmesini istiyor.
“İznin” içeriği malum;
Gazetecilerle görüşsün...
“Akiller”le buluşsun...
“Görüntü” versin...
“Doğrudan açıklama” yapsın...
Tele-konferans yöntemiyle miting düzenlesin filan işte!
***
Ne demek, yeter ki istesin “İmralı’daki cani”, başımız gözümüz üstüne(!) de, minik bir sorun var işte.
Biz “önyargı”yla bakmıyoruz ki kendisine!
Zinhar bir tek “öznel” değerlendirmemiz yok, asla “subjektif” değiliz.
Son derece “objektif” bakıyoruz, hislerimizi değil Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Yasalarını, Uluslararası hukuk normlarını, İnsan Hakları beyannamelerini esas alarak söylüyoruz:
Abdullah Öcalan bir teröristtir.
Abdullah Öcalan -daha öncesi de var da- 27 Kasım 1978’den bugüne, halen PKK terör örgütünün yöneticisidir.
Abdullah Öcalan canidir.
Abdullah Öcalan bölücüdür.
Abdullah Öcalan bebek katilidir.
Abdullah Öcalan sayısız katliamın azmettiricisidir.
Bak “akil” kardeş:
“Önyargı” değil Cumhuriyet tarihinde görüp görebileceğiniz -Bu ülkenin Genelkurmay Başkanından, cesaret, övünç, takdir madalyalı kahraman askerlerinden, gazilerinden, insanlık tarihinin şeref listesine geçmiş bilim adamlarından dahi esirgenen- en adil yargılaması sonrası verilmiş “hükümler”i referans alıyoruz biz Abdullah Öcalan’ı değerlendirirken.
Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi kararına göre Abdullah Öcalan PKK silahlı terör örgütünü kuran, karar-emir ve talimatlarla yöneten kişidir, devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya dönük eylemleri/suçu sabittir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi de bu kararı onaylamıştır.
***
Hiç boşuna “önyargı” diye işi sulandırmaya kalkışma. Ne kadar çabalarsan çabala Öcalan’dan “bir şansı hak eden yargısız infaz mağduru” çıkmaz.
Dolayısıyla “akil” kardeş;
Kesinleşmiş yargı kararlarına biraz saygı lütfen!