Soykırımı tasarısı geçse ne olur geçmese... (21 Aralık 2010)
Demedim mi demek çirkin bir tanımlama, ama aklıma da başkası gelmiyor. Hatırlarsanız, Kıbrıs konusunda ABD Kongresi’nde bizi şaşırtarak bir gecede aleyhimize çıkartılan tasarı sırasında, bundan sonra Ermeni soykırımı da sırada diye yazmıştım. Tabii, Erdoğan ve takımının gündeminde Gazze, Filistin, Lübnan ve Libya olduğu için Türklerin sorunları onları pek ilgilendirmedi, onun kardeşleri başkaları anlaşılan.
Bu yazım yayınladığı sıralarda ABD Kongresi Temsilciler Meclisi, Ermeni soykırımı konusunu onaylayan HR 252 sayılı karar tasarısını belki de oyluyor olacak. Belki de oylama yapılmaması konusunda anlaşıp tasarının kadük olmasına izin verilecek. Şimdiden tahmin zor, ama bence bu iki sonucun ikisi de önemini kaybetmiş bulunuyor.
Nedeni, kabul edilse de edilmese de Ermeniler aslında istediklerini mahkeme kararı ile almış durumda. Onlar ellerindeki mahkeme kararı ile önümüzdeki aylar ve günlerde aynı Kıbrıs’ta Rumların açtığı tazminat davalarından daha fazlasını Türkiye aleyhine açmaya başladılar bile. Bu durumda ben 1986 yılında Ermeni Asamblesi Başkanı Ross Vartiyan’ın söylediği adımlardan birinin de gerçekleşmiş olduğunu görüyorum. Vartiyan’a neden bu soykırım tasarılarını istiyorsunuz diye sorduğumda o zaman bana, bu tasarının kendilerine önce tazminat sonra toprak talepleri için yolu açacağını söylemişti. Bu açıklamalar ve konuşmalar Türk Dışişlerinin kayıtlarında var.
Türkiye’de yumurta kapıya gelince, saman alevi gibi bir alevlenip bir sönen Ermeni soykırımı iddiaları ile mücadele, geçen haftaki haberden sonra tekrar alevlendi. İçeride öylesine yoğunlaştırılmış ve halkı şaşkına çeviren bir gündemler furyası var ki, birkaç günde gene unutulur. Zaten velev ki ABD Kongresi bu tasarıyı onaylasa Tayyip Bey ve hükümeti ne yapabilir ki?
Ama gerçek kavgayı Amerika’da yaşayan Türkler veriyor. Zira bu tasarının yan etkileri onları etkileyecek. Onların çocukları, okullarda dedelerini katil olarak tanımlayan tarih kitaplarını okuyacak. Etnik baskıyı, işyerinde üniversitede onlar hissedecek. Tabii Türk olmayanları bu durum etkilemediği için onlar sessiz.
Bu nedenle vatandaş olan Türkler, bölgelerinden seçilmiş olan milletvekillerini telefon ve dilekçe baskısı altına almış durumdalar. Bu konuda başarılı olma şansı var mı diye sorarsanız, bence az. Zira Ermeniler para açısından Türklerden daha güçlü. Amerikan seçim sisteminde paranın gücü de inkâr edilemeyeceği için bu durum bana çok öyle başarı şansı verecek gibi görünmüyor. Bize yardım eden Musevi lobisini de Tayyip Bey Filistinliler için harcadığından, şimdilerde Ermeniler, Rumlar ve Kürtler güç birliği halindeler.
Obama yönetimi de her ABD yönetimi kadar çaba gösteriyor. Şimdiye kadar Bush, Clinton dahil ABD Başkanlarının adamları bu tasarının çıkmasını önlemeye çalıştı. Kongrede zamanın Meclis ve komisyon başkanlarına yolladıkları mektuplarda konunun ABD’nin ulusal güvenliğini etkileyeceği uyarısında bulunmuşlardı.
Bu kavgada, Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi ATAA ile Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu FTAA ve bağlı dernekleri can siperane mücadele içindeler. Ama bilin bakalım bu arada paraca zengin, ABD kongre üyelerine para saçan, onlara yemekler verip Kongre’de toplantılar düzenleyen hangi örgüt sessiz. Tarikat. Gıda sanayiine iyi yatırımı olan tarikat nedense Türklük üzerine yatırım yapmıyor. Bu arkadaşların düşünce üreten kurumları da konuyu bir kere bile olsun ele almadı.
Ne hikmetse aynı sessizlik AKP’nin Washington’da açtığı sözde düşünce üreten kurumlarına da hâkim. Türkiye’deki laiklikten, Kürt açılımına kadar her konuda toplantılar düzenlemelerine rağmen ne hikmetse akıllarına şu Ermeni soykırımı konusu gelmiyor ve gelmedi de.
Yani şu anda işimiz Allah’a kalmış gibi görünüyor.