Sorun budur!
Bölücülüğü yalnızca silahtan, dağdan, sabotajdan ve adam öldürmekten ibaret saymak yanlışların en büyüğüdür. Terörün, yıkıcılığın, bozgunculuğun ve ayrımcılığın yalnızca silahla yapılanına karşı geliştirilen stratejiler iflas etmeye mahkûmdur. Türkiye’deki yıkıcılık ve bölücülük yaşamın her alanına yansımış olup, bütün hatlarıyla aktiftir. Bölücülük toplumsal hayatın her alanını fırsat bulduğu her zeminde kullanmaktadır. Siyaset, ekonomi, kültür, eğitim, felsefe, pedagoji, hukuk, medya, edebiyat bölücülüğün kendisine temel aldığı alanlardır. Bu alanlarda mümkün olan her imkân ve fırsat kullanılarak bölücülük, yapılmaktadır.
Medya, siyaset, kültür ve sanat yoluyla yapılan bölücülük terör, için alt yapı inşa etmek görevini yerine getirir. Sosyal ve kültürel alanlara atılan tohumlar, diğer alanların katkısından beslenir ve fiziki yani eylem bağlamında aktifleşir. Fiziki terör psikolojik üstünlüğün yan ürünüdür. Terör, bölücülüğün bir aracıdır. Bölücülük ise doğal olarak yaşamın her alanını kullanır.
Tarih, insan ve kültür derinliği esas alındığında Ermeni ve Bölücülerin Türkiye’yi AB nezdinde ya da ABD senatosunda nasıl güç durumda bırakabildiğini iyi analiz etmek gerekir. PKK’nın propaganda makinesi nasıl oluyor da Avrupa’da Türkiye’yi köşeye sıkıştırabiliyor? Ermeniler Fransa’da Türkiye’den daha etkin olabiliyorlar? Bütün bu soruların en kestirme cevabını, Türkiye’nin kendi varlığına karşı olanlarla mücadelesini eksik enstrüman ve anlayışla yapmış olmasına bağlamak mümkündür. Durum bu iken, terörle mücadeleyi teröristin eylemlerine endekslemek yanlıştır. Genelkurmay Başkanı’nın isabetle belirttiği gibi “Terörle mücadelede insanlığın yüksek değerlerini elimizden kaçırdık. Onlar bize silah olarak döndü. Bunlar; insan hakları, demokrasi, özgürlükler, barıştır. İnsanlığın yüksek değer verdiği bu kavramları terör örgütü kullanıyor. İnsan hakları adeta terörist hakları oldu. Birileri var Türkiye’de, durmadan insan haklarından, demokrasiden, barıştan bahsediyor. Bir grup da bunlara karşı mücadele ediyor, kim bunlar? Güvenlik güçleri veya devlet. Bu kavramlar elimizden çıktığı için kendimizi savunmaya başlıyoruz. Biz insan haklarını dikkate almayan, barıştan nefret eden bir şey haline geliyoruz. İşte psikolojik harekât bu”.
Kullanmadığınız ya da ihmal ettiğiniz kavramlar ve değerler eninde sonunda size karşı kullanılır. Defalarca yazdık her fırsatta da söyledik: Bölücülükle mücadele, öncelikle kültür ve sanatın konusu haline gelmelidir. Her türden yıkıcılık ve ayrımcılığa karşı değerlerle mücadele etmek esas olmalıdır. Bu mücadelede başarı da ancak insanları ve toplumu daha değerli ve nitelikli kılmakla kazanılabilir. Bilinmelidir ki bir yerde insan hakları, insanlık düşmanlarının; adalet zalimlerin eline geçmişse, orada mücadele anlamını kaybeder. Eğer hiçbir insani ve ahlaki ilke dinlemeden insanları katleden katillerin elinde insan hakları bir araç olarak kullanılıyorsa, o ülkenin insanlarının ne hale düşeceğini tahmin etmek zor değildir.
Bu yüzden, bölücülükle mücadeleyi tek boyutlu ve yalnızca teröristlerle yapılan bir mücadele olarak görmek son derece yanlıştır. Romanı, edebiyatı, tiyatrosu, sineması, filmi, projesi, senaryosu olmayan bir mücadele kazanılamaz. Günümüzde bölücülüğe karşı mücadelenin ilave olarak demokrasi, ifade özgürlüğü, insan hakları ve adaletle teçhiz edilmesi gerekir. Çünkü gerçek anlamda terör; insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü ve adaleti çiğnemenin diğer adıdır. “Hırsız yeğin olursa ev sahibini bastırır” sözü Türklerindir. Yıkıcı, bölücü, bozguncu ve insanlık düşmanı terörist mihraklar bile, kendilerine meşruiyet kazandırmak için, insani kavramları kullanmaya çalışmaktadır. Eğer bu değerler teröristlerin psikolojik harekâtına açık bırakılırsa diğer sahalarda yapılan mücadelende kalıcı bir başarı elde edilemez. Diğer yandan bölücülükle gerçek bir mücadelede her şeyden önce medya ile kitle iletişim ve ulaşım araçlarının etkin bir biçimde kullanımını gerektirir. Zamanı “şurada hata yaptık” ya da “şunu ihmal ettik” gibi yakınmalarla geçirmemek gerekir. Zaman, savunma ve eleştiri yapma zamanı değildir. “En iyi savunma saldırıdır” sözü bu alanda da geçerlidir.