Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Sonuç ne olursa olsun

Spor boyutlarını çoktan aşıp küresel sermayenin propaganda aracı olan futbol yerine şu günlerde necip milletimizin her ferdi uzman kesildi. Çocukluğunda mahalle arasında top kovalayıp, gençlik döneminde ise sadece 1.5 sezon profesyonel futbol hayatı ve kulüplerde yöneticilik yapma fırsatı bulmuş yazarınızın arada bir futbol yazmasını umarım yadırgamıyorsunuzdur.
Çok değil bundan 15 - 20 yıl öncesine kadar Edirne sınırından çıkan futbolcularımız için yazılıp çizilenler şimdilerde pek hatırlanmaz. “Yenildik ama ezilmedik” başlıklı maç sonuçlarının yanında “Talihsiz mağlubiyet” ya da “Hezimet” manşetlerini her şeye rağmen unutmayan bir kuşak var memlekette.
Futbolun ciddi bir sektör haline geldiğiyle ilgili ahkam kesenler Türkiye’nin yarı finale yükselmesini önce mucizeye bağlamışlardı. İşin milli ve manevi yönünü görmezden gelenler Hırvatistan’ın yendiği Almanya ile oynayacağımız maçın otomatikman galibi olacağımızı ilan ettiler bile.
Yazının başlığında olduğu gibi sonuç ne olursa olsun bu şampiyonada üç galibiyet bir yenilgi ile yarı finale çıkmak son derece başarılı bir sonuçtur. Şimdi birileri Seul’de dünya kupasında alınan üçüncülüğü hatırlatarak Avrupa’dakinin çok önemli olmadığını iddia edecektir. Kimse kırılıp darılmasın. Dünya kupasında Türkiye’nin kaç maç yaptığını ve kimlerle oynadığını hatırlayan var mı ?
Tek ciddi rakibin Brezilya olduğu maçı da kaybettiğimizi bilenlerin sayısından kuşkum var.
Biz yine dönelim Basel’e. Ben bu satırları yazarken Türkiye - Almanya maçı henüz başlamamıştı.
Fatih Terim’i ipe çekmeye çalışan bir kısım medyanın U dönüşüyle “Fatih’in Arslanları” demesini de yadırgamıyorum. Benim asıl kafama takılan böylesi önemli organizasyonlarda birkaç maçlık hazırlık yerine finale kadar program yapılmayışıdır.
İlk on birin yanında kulübede sadece üç yedeğin bulunduğu bir takımdan olağanüstü bir başarı beklemek iyimserliktir. Oynanan dört maç sonrası cezalı ve sakatların toplamı dokuz oluyorsa bunda bir iş yok mudur?
Üstelik söz konusu dokuz futbolcu takımın omurgasını oluşturuyorsa oyun düzeninde olmazsa olmazlarınızı nasıl koruyamıyorsunuz diye adama sormazlar mı?
Üç dünya kupası, üç de Avrupa kupası kazanmış Almanya’nın futbolda hangi seviyede olduğunu tartışmak yerine Türkiye’de futbolun gelişmesinde Alman hocaların katkılarını hatırlayalım.
Galatasaray kulübünün Avrupa’da açtığı yol güzel örnekti.
Galatasaray mesafe almışken milli takımımızın yarı finali öncekilerini unutturmamalı. Ancak bu turnuvadan sonra aday kadroya çağırılan futbolcuların sağlık ve psikolojik sorunları daha titiz irdelenmelidir. Son 10 dakikalarda kazanılan galibiyetlerin zaferini konuşurken dünyanın diğer ülkelerine bakmak lazım. İstatistiklerin hiçbirinde maç sonunda bu kadar cezalı ve sakatın bulunduğu başka bir ülkenin olmadığını böbürlenerek anlatanlar bunun sebebini ve sorumluluklarını da şimdiden sorgulamalıdır.
Sonuç olarak yaz aylarının bunaltıcı havasından Avrupa şampiyonasındaki birbirinden güzel maçlarla kurtulduk. Hatta bu sırada Türkiye’deki ilginç siyasi gelişmeleri bir kenara koyduk. Milli duygularımızın yeniden depreşmesini sağlayan galibiyetler dizisi moral verdi vatandaşımıza. Maçlar bitince uyanmış olmasak da yeniden içeriye dönük kaygılarımızı yansıtacağız. Almanya Türkiye maçının sonucu ne olursa olsun Türk takımı başarılı olmuştur.
Mağlup olmamız durumunda yüzlerce haklı gerekçemiz olacaktır. Bütün bunları konuşmadan önce Türkiye için Avrupa şampiyonu olabilme ihtimalinin hiç de uzak olmadığını görüp, kompleksten kurtulmak gerekir.
Şeytan ayrıntıda gizlidir diyenler cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir der. Spordan ziyade küresel sektöre dönüşen futbolumuz için tüm detayların hesaplandığı yeni bir yapılanmanın şart olduğu ortaya çıkmıştır.
Dedik ya, sonuç ne olursa olsun, başarıya susamış millet için buraya gelmek de başarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları