"Son Mücahit"in son yolculuğu!
Yeniçağ gazetesi için kaleme almaya çalıştığımız yazılarımızın, birinci yılı dolmuş bulunuyor.
Sene-i devriyede, “Büyük Türk Şahsiyeti” rahmetli Rauf Denktaş’la “Flaş”ı değerlendirmek, bir “onur” oluyor. “Büyük Türk Şahsiyeti” Denktaş’la yıllardan beri, yakın oluşumuz gazeteciliğimize bir başka, müstesna “zenginlik” kazandırıyor.
Gerçekten de, böylesine tarihi şahsiyetlerle yakından görüşme, onları izleme, fotoğraflarını çekme, haberlerini yazma ve yorumlarını yapma biz gazeteciler için büyük bir övünç ve coşku kaynağı sayılıyor.
Belki de, gazetecinin geride kalan en büyük “hazinesi” veya “mirası” böyle şekilleniyor.
İkinci Kıbrıs çıkarmasının sonlarına doğru, Ada’da tanıştığımız rahmetli Denktaş’la dostane ilişkilerimiz son nefesine kadar sürüyordu.
Tarihler 15 Temmuz 1975’i gösterdiğinde, Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde toplanan 6. İslâm Dışişleri Bakanları Konferansı sırasında Rauf Denktaş ile dostluğumuz gazetecilik sınırlarını da aşıyordu. Kıbrıs’taki Müslüman-Türk toplumunun temsilcilerinin de konferansa davet edilmesinin kararlaştırılması üzerine, toplantıya ilk defa katılan Rauf Denktaş, cesur çıkışları ve müzakere gücü ile bütün dikkatleri üzerine çekiyordu.
İstanbul, Rabat, Trablus, İslamabat gibi şehirlerde toplanan İslam ülkeleri konferanslarında Denktaş’ı daha yakından izleme fırsatımız olmuştu.
Bu arada, Batı’da yapılan zorlu Kıbrıs müzakereleri sırasında da rahmetli Denktaş’ı takip etmenin hazzı, hâlâ benliğimizde dolaşıyor.
Hele, Yavruvatan Kıbrıs’ta yapılan seçim mücadelelerindeki Denktaş’ın gayretleri ve tavırları asla unutulmuyor.
Aslında, Rauf Denktaş derken, dürüstlük, çalışkanlık, nezaket, eşit ve samimi davranma akla geliyor.
Doğa ve hayvan aşkı, rahmetli Denktaş’ta o kadar doruğa çıkmış olacak ki, köpeğine ve papağanına ilgisi hiç unutulmuyor.
Tabii ki, saygı ve sevgiden hiç uzaklaşılmadan her fırsatta yapılmak istenen jestler ve ara sıra ortaya konan muziplikler Rauf Denktaş portresine tam uyuyor.
Söz gelmişken, birkaç yıl kadar önce havaalanında karşılaştığımız rahmetli Denktaş’a, fazla kilolarımızı kastederek
“Efendim, durum ne olacak” mealindeki sorumuza “Statükoyu her zaman muhafaza edelim yeter” yanıtları, gerçekten de bir zekâ ürünüydü.
Rahmetli Denktaş’ın fotoğrafçılıktan çok hoşlandığı biliniyor. Her ziyaretimizde çeşitli pozlarımızı objektifine sığdıran rahmetlinin, oğlum Burak’la birlikte yakaladığı enstantane albümlerimizi süslüyor.
Her seferinde özellikle Nikon’un yeni çıkan gövde ve objektiflerini tartışıyor, bir bakıma fotoğraf makinelerimizin bir tâdâdı yapılıyordu.
Bu arada, çoğu toplantı ve müzakerelere cebinde taşıdığı ufak bir ses alıcısıyla katıldığı pek bilinmiyor.
Rahmetli Denktaş, sadece Türkiye’den değil dünyanın dört bir yerinden gelen bütün gazeteci ve yazarlara büyük özen gösteriyordu.
Özellikle, “Sabır Ağacı” adlı 7 ciltlik Kıbrıs tarihi ve 2 ciltlik “Bir Ömür Boyu Kıbrıs” müşterek başlığı altında “Boyun Eğiş” ve “Hayır Değiş”i yazan rahmetli Mustafa Necati Sepetçioğlu ve biyografisini kaleme alan rahmetli Ergun Göze’ye çalışmalarından ötürü, “minnet” duygularını her vesileyle de dile getiriyordu.
Hayattayken, bizzat kaleme aldığı hatıraları yayınlanan nadir devlet adamları arasında yer alıyor. Rahmetli Denktaş’ı daha derinden tanımak isteyenler, anılarını veya Sepetçioğlu ve Göze’nin eserlerini mutlaka okuyarak, satır satır incelemeleri gerekiyor.
Yeri gelmişken, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın özellikle Türk medyası tarafından tam anlaşılamadığı ve bazen haksız eleştirilere hedef olduğunu hatırlatmamız icap ediyor.
Oysa, gelişmeler rahmetli Denktaş’ın çoğu söylev, demeç, istek ve iddialarının doğru olduğu, yakın tarihte bile ispatlanıyor.
Bütün iç ve dış, hatta uluslararası engellemelere rağmen Rauf Denktaş’ın, son nefesinde dile getirdiği “Bağımsız Cumhuriyet”i korumayı vasiyet ettiği kendiliğinden anlaşılıyor. Kaybından ötürü, büyük bir yeis içinde olan Türk Dünyası, önceki gün, cennet-i âlâ’da makamına kavuşan “Son Mücahit”in yasını tutarken, Yüce Allah’tan “gani gani” rahmet diliyor.