Solaklar şeytan mı!
Yeni Bahar dergisi,
sayı 78.
Kapak konusu:
Din dersi sınıfta kalmasın.
Sayfa 16:
“Sol’uma el vermeyin” başlığıyla yayımlanan “eğitici” yazı, “aile içi din dersi” müfredatında hangi konuların yer alması ve bunların çocuğun beynine nasıl işlenmesi gerektiği konusunda “rehber” niteliğinde.
Ders 1:
Çocuğunuzun solak olmasına zinhar müsaade etmeyin, aksi halde bir “kripto şeytan”a yardım ve yataklıktan hesap vermek zorunda kalabilirsiniz öbür dünyada!
***
Siz şimdi şaka yapıyorum sanıyorsunuz ama değil valla. Bakın ne yazmışlar, sol elinde kurabiye tutan sevimli bir çocuk fotoğrafının
yanına:
“Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ‘Sağ elle yiyip için, sağ elle alıp verin; çünkü şeytan, sol eliyle yiyip içer, sol eliyle alıp verir’ buyuruyor.”
“Yalan mı, ne var bunda rahatsız olacak” deyip an itibarıyla beni ayıplayanlar vardır mutlaka!
Ama...
AB uğruna âyet dahi kaldıran zihniyet, adamakıllı bir “hadis araştırma-ayıklaması” mı yaptı ki! Ne bilelim hadis hangisi, “İslam alimi” namlı din bezirganlarının toplumu kestirmeden dizayn için uydurması hangisi!
***
Yazıyı okudukça bomba üstüne bomba patlıyor her yeni satırda:
“Ölçüyü Peygamber Efendimiz ortaya koyuyor. Onun yolundan yürümek isteyenler için de solaklık vazgeçilemeyecek durumlardan biri değil!”
Neymiş demek ki;
“Solaklıktan vazgeçemiyorum” diye bir şey yok. Anatomik yapınız, beyninizin verdiği komutlar hep mazeret, vazgeçemiyorsanız demek ki Peygamber Efendimiz’in yolundan yürümek istemiyorsunuz!
Bir de bir aşağılama var ki sormayın gitsin;
“Demek siz de eline bir
iş yakıştırılmayan insanlar-
dansınız!”
Sizi gidi sevimsizler, beceriksizler, “öteki”ler sizi!
Devam:
“Semavi dinlerde sağ elin kullanım alanları daha yaygın tutuluyor. Şeytan ve habis ruhlara atfedilen işler, sol el ve sol yön ile ilişkilendirildiğinden, sol elin kullanım sahaları dar bırakılıyor... Dinimizde bazı nahoş şeyleri
yapma görevi genellikle
daha az kullanılan sol ele
yükleniyor...”
İğğğrenç, tiksinç, mikrop, “kirli el”, neredeyse kesip atasım geldi; mümkün olsa karantinaya alacağım, bedenimden soyutlayacağım seni.
Bitmedi:
“Bazı islam alimleri sağ ve sol elin Allah Resûlü’nün taksiminin dışında kullanılmasını edebin terki sayıyor...”
Sevgili solaklar alemi; “şeytan” benzetmesinden sonra sarsıcı etkisi olacağını sanmıyorum ama altını çizeyim, bir de “edepsiz”siniz. (Vay be ben bunu nasıl düşünemedim, zaman zaman “abla” olduğumu unutup pabuç gibi diliyle bana laf yetiştiren kardeşimin ruhu da sol eli tarafından ele geçirildi demek ki!)
Dahası var:
“Bütün olumsuz koşullara rağmen (solaklık) Allah Resûlü’nün izinden gitmeye çalışmak ve mükafat vesilesi.
Ancak sünneti önemsememe ya da hafife alma Efendimiz’e karşı gelme manası
taşıyor ki bu hal küfre kadar götürebiliyor.”
Bu satırlardan sonra “Solak taşlama” gibi bir “terbiye” modeli de geliştirmiş olabilirler endişesiyle okumayı kesecektim ki, gözüme “pedagog” kelimesini ilişti. Nihayetinde “bilim adamı”, Adem Güneş’e kulak verelim:
“Pozitif yöntemlerle kişilik sahibi çocuk yetiştirmeyi arzu eden anne babalar “sağ el cici”, “sol el kaka” kelimeler ve tiksindirmeler asla kullanmamalı.”
İyi güzel de, koca yazı boyunca okuyucunun zihnine sol elin “mekruh” olduğunu kazımaya çalışan arkadaşın yaptığı tiksindirme değil mi?
Hatta “keşke öyle olsa”;
Ben mi yanlış anlıyorum; yazı düpedüz anne-babaları dini bir “sopa” gibi kullanmaya yönlendirmiyor mu!
***
Veeeee, çocuğunuzu şeytan pardon solak olmaktan nasıl kurtarırsınız içerikli yazının muhteşem finali:
“Bu satırların yazarı da solaklığın zorluğunu yaşayanlardan biri. İlahiyat hocalarından birine sol elle yemek yemenin caiz olup olmadığını sorduğunda “Efendimiz sağ elle yemek yemeyi emrediyor” yanıtını aldı. “Ama” diye karşılık verecekken vurgulu bir şekilde bir kez daha “Efendimiz sağ elle yemek yemeyi tercih ediyor” sözünü işitti. O hükmü vermişse
başka söz söylemeye gerek var mı?”
Siz de okudunuz;
Başka söz söylemeye gerek
var mı?
Not: Solaklar dünya nüfusunun yüzde 10’unu oluşturuyormuş. Düşünsenize dengesizin biri bu tür akıldanelere uyup da “şeytan” diye gördüğü solağı taşlamaya kalksa...
Stalin mahkemesi
Taha Akyol, Rıza Türmen’e şiddetle karşı çıkıyor: “Balyoz mahkemesini Stalin mahkemesine benzetemezsin!”
Akyol’un Türmen’e itiraz gerekçeleri şöyle:
“Stalin mahkemeleri totaliter sistemin bir makinesidir. Avukat ve temyiz hakları yoktur.”
Türmen de sokaktan geçen simitçi değil, yıllarca AİHM’de görev yapan bir hakim olarak Akyol kadar vardır herhalde hukuk bilgisi. Ve kimbilir, Türmen sırf Akyol’un “itiraz gerekçeleri” ne dayanarak yapmıştır bu benzetmeyi belki, kimbilir!