Sizden gelenler
Ah bir “Türkistan lobisi” olaydı...
Gün sizin gününüz...
İlk yazı araştırmacı Çağatay Koçar’dan. Nisan ayı geldi, Ermeni lobisi sahneye çıktı ya yine; Türkistan’daki katliamlarını anlatmış Koçar da bize. Sayısız “vahşet” örneği var; çok azını aktarabileceğim ama fikir verecektir “tarihi gerçeklere” dair:
“(...)2013 yılında Özbekistan ziyaretim sırasında, bu konuda belgeler toparlarken bazı Özbek âlimleri 1918 yılında yayınlanan gazetelerde Ermeni vahşetine ait bilgilerin Ermeni araştırmacılar tarafından gizlice kesilmek suretiyle alındığını belirttiler.
Türkistan’da 1917 Ekim İhtilali’nin savunucularından, Türkistan Komünist Partisi Müslümanlar Bürosu reisi olan Turar Rıskulov hatıralarında Ermenilerin Qoqan’da yaptığı katliamlar hakkında aşağıdakileri belirtir: ” Rus komutanı Perfilov Taşnaklardan ibaret birliğiyle Qoqan şehrini kuşattı. Buradaki çarpışmalar 9 gün sürdü ve her taraf yağmalandı Yağmaladıklarına gözü doymayan Taşnaklar ilk fırsatta şehri baştan sona yağmaladılar ve yaktılar. (...) Toplu katliamlar yaptılar. Fakat ne yazık ki Bolşevikler devrimi bu hakikati her adımda inkâr etmekte.”
(...) Vahşetlere şahit olan A. T. Karavaysev hatıralarında aşağıdakileri kaydeder: “Konovalov Birliğindeki Ermeni Taşnakların başıbozuklukları beklenilmedik derecede aşırıydı. (...) bilhassa ticaret merkezlerini, mağazalarını, dükkânlarını, kapalı çarşılarını ve ambarlarını yağmaladılar. Karşı gelenleri acımasız şekilde öldürdüler. Taşıyarak götüremediklerini yakarak ateşe verdiler. Onlar Müslümanların yaşadığı evlere zorla girerek, hiç kimseyi sağ bırakmadan acımasız şekilde katlettiler. Hatta yaşlıları, küçük çocukları ve bebekleri de acımasız şekilde öldürdüler. Hamile kadınların karınlarını deşerek, henüz doğmamış bebeklerini süngü ve kılıçlarına taktılar. Çocukları palalarla doğradılar, genç kızları kirlettiler. Kadınları ise eşlerinin gözleri önünde iğfal ettiler. Kutsal yerleri ve medreseleri ateşe verdiler.
(...) I. Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düşen ve Türk illerinde bulunan Fahrettin Erdoğan “Türk Ellerinde Hatıralarım” adlı eserinde Ermenilerin geri hizmetleri için Kars’a getirdikleri 200’e yakın masum Özbek’i nasıl vahşice katlettiklerini söyle anlatır: “Komutandan ayrılarak arkadaşlarla istasyonda bir gezintiye çıktık. Ermeniler yer altı mahzenlerinde kendilerine geri hizmetleri yapan ve Türkistan’dan getirilen 200’e yakın garip Özbek Türkü’nü, beyinlerinden vurup zeminlere doldurup çıkıp gitmişler. İstasyondaki tabur komutanına rica ettim, bu şehitleri oldukları yerde üzerilerini toprak ile örtüp defnetmelerini sağladım.”
(...) Adaleti yüceltmek için yapılan zulümlerin tarafsız şekilde ortaya çıkarılması ve suçluların adil şekilde yargılanması insanlık görevidir. Eğer işlenen bir suç cezasız kalırsa adaletin adilliği nerede kalır?
Sıradaki şapkada “mübadele” mi var
Konu bütünlüğünü bozmayalım, bugün köşeyi Özcan Pehlivanoğlu’nun yine “Ermeni meselesi”ne dair yazdıklarıyla tamamlayalım:
“1915 yılından önce “93 Harbi” denilen Osmanlı - Rus Savaşı’nda Müslüman Türklerin başına gelenler, Girit’teki katliamlar, 1912 Balkan Savaşı’nın Türk soykırımı ve sürgün niteliğindeki göçleri ve de diğerleri hep bir bütünün parçalarıdır. Günümüze de yansıyan “Ermeni Meselesi” 1915’ten önce, 1878 Berlin Kongresi’nde de vardır. Buradan da anlıyoruz ki; bu sorun Osmanlı - Türk İmparatorluğu içindeki diğer ayrılıkçı eylemlerle, aynı özelliği taşıyan ve her aşamada çeşitli kimliklere bürünen dönemsel olaylar bütününün bir parçasıdır. Hatırlayalım ki; 1915 Ermeni Tehciri’nden sonra, İngiliz ve ABD desteğiyle başlayan Yunan İşgali ile Rum tebanın ihaneti ve “Mübadele” ile sonuçlanan bir süreç daha vardır. Mübadele de en az tehcir kadar taraflara acı ve gözyaşı getirmiştir. Ama her nedense daha iş bir “Rum Meselesi” noktasına getirilememiştir. Her halde onunda Türk devletine ve Türk Milletine karşı bir kullanım zamanı vardır!”