Siyasi iktidarın gündemi ekonomi gündemine uymuyor

Siyasi iktidar, yandaşları ile birlikte ihracat patlamasını kutluyor. Türkiye''de ithalat yapmadan üretim yapmanın mümkün olmadığını bu nedenle dış ticaret açığının daha önemli olduğunu elbette kendileri de biliyor. Ama maalesef 20 yıldır yaptıkları gibi yalnızca algı pompalayarak toplumu uyutmaya devam edeceklerini sanıyorlar.

1- Açıklanan verilere göre Kasım ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre artarak 5,4 milyar dolar oldu. Oysa ki geçen sene 2020 yılı Kasım ayında bu açık 5 milyar dolar idi.

İhracat, ithalattan fazla arttı ama bu artış bugünkü şartlarda dış açığı sittin sene kapayamaz. Çünkü Türkiye''nin üretmesi ve ihraç etmesi için ithal ham madde ve ithal ara malına ihtiyaç var. İhracat malı üretiminde ithal girdi oranı yüzde 70 ile yüzde 80 arasındadır.

Zaten ithalatın ihracattan az artmasının nedeni de, yatırım ve tüketim malları ithalatındaki azalmadan ileri geldi.

* Kur şoklarından önce toplam ithalat içinde yüzde 14 olan yatırım malı ithalatı yüzde 12''ye geriledi.

* Yüzde 12 olan tüketim malı ithalatı yüzde 8,5''e geriledi.

* Yüzde 74 olan ara malı ve ham madde ithalatı ise yüzde 74''ten yüzde 79,4''e yükseldi.

Demek ki dış ticaret açıklarının nedeni ara malı ve ham madde ithalatıdır.

Dış ticaret açığını kaldırmak için, ithal ham madde ve ara malını Türkiye''de üretmek gerekir. Ama siyasi iktidara olan güven dip yaptığı için içeride yatırım yapılmıyor, mevcut yerli ve yabancı yatırımlar da tasfiye ediliyor.

Dış ticaret açığının büyük kısmı Çin''den kaynaklanıyor. 2021 Ocak-Kasım arasında Çin''den ithalatımız 29,1 milyar dolar, aynı dönemde Çine olan ihracatımız ise 3,4 milyar dolardır. Yani 11 ayda Çin''e karşı 25,7 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. Toplam açık olan 39,4 milyar dolar içindeki payı yüzde 65''dir.

Türkiye''nin Çin''den yaptığı teknoloji ithalatı düşük seviyededir. O zaman hükümet neden Çin''e karşı hiçbir önlem almıyor? İnsanların aklına Çin''den ithalat birilerinin tekelinde mi sorusu geliyor?

2- Siyasi iktidar, Merkez Bankası faizlerini, kur artışı sağlamak için düşürdü. Bu taktiği öteden beri yapıyor. Biz faizi tartışırken, iktidar reel faizi savunan Naci Ağbal''ı bilerek MB başına getirdi. Reel faizin kuru düşüreceğini biliyordu. Sonra değiştirdi. ''Faiz sebep, enflasyon sonuç'' diyenleri getirdi. Kur arttı. Hükümet bir gecede yüksek sosyal ve ekonomik maliyetler yaratarak ve halka bedel ödeterek kurları düşürdü. Faiz oyunu olmasaydı, Türkiye kaosa girmezdi. Kur oyunu için iktidar ekonomiyi neden bu kaosa soktu? Kimler spekülatif kazanç sağladı. Elbette ki bu oyunu bilenler.

Yüksek maliyetine rağmen kur oyunu tutmadı. Zaten tutmazdı… Zira TL''yi kur korumasına sokmak, millî parayı bilerek değersizleştirmektir.

Bu kadar maliyete rağmen, kur korumalı TL mevduat projesi tutmadı.

Merkez Bankası 17-24 Aralık haftası verilerine göre;

* Gerçek kişilerin mevduatı 429 milyon dolar azalarak, 146 milyar 510 milyon dolardan 146 milyar 80 milyon dolara geriledi. 429 milyon dolar 5 milyar TL eder. Oysa ki Maliye Bakanı o sırada, kur korumalı 50 milyar TL oldu demişti.

* Tüzel kişiler, kur düşünce borçlarını hafifletmek için 1.6 milyar dolarlık döviz aldılar. Döviz hesapları 91 milyar 281 milyon dolardan, 92 milyar 894 milyon dolara yükseldi.

* Toplam döviz hesapları, 1 milyar 145 milyon dolar artarak 264 milyar 458 milyon dolardan 265 milyar 603 milyon dolara yükseldi.

Yani ''Kur Korumalı TL Mevduat Hesabı'' tutmadı.

Bu hesapları hükümet de biliyor. Ama halkın gözüne baka baka farklı konuşuyor.

Yazarın Diğer Yazıları