Siyasetin suçlusu papağan..

Siyasetin bitmeyen koltuk kavgaları Ankara’yı her daim meşgul eder.
Hele hele!..
“Kabinede revizyon”  dedikoduları her iktidarın her döneminde değişmez gündem maddesidir. Hangi siyasi kulise kafanızı uzatsanız laf dönür dolaşır; “Şu bakanlar gidiciymiş yerlerine de bunlar geliciymiş...” derler. Hem de oldukça emin bir şekilde. Bunların çoğu da gerçekleşmez. Çoğu zaman söylenenin aksi çıkar. Ankara bürokrasisi de bu alanda dedikodu üretmekte pek mahirdir. İstenmeyen Bakanlar itina ile kabine dışı bırakılır.
Bu aralar, yakın zamanda Tayyip Erdoğan’ın kabinede değişiklik yapacağına inananların sayısı oldukça arttı. Tabii Pazar yazımız için de bize iyi bir fıkra geldi:
- Bir milletvekilinin konuşabilen ve Mecliste meşhur bir papağanı vardır. Papağanın namını Başbakan da duymuştur. Bu milletvekiline Başbakan gün verir,
 “Şu gün gel, seni bakan yapacağım. Ha bir de papağanını da getir” der.
“Tamam Başbakanım” der vekil. Papağan klasik papağandır, yani küfreder, biraz da zayıf ve cılız bir papağandır. Milletvekili de papağana bir hafta boyunca;
 “Sakın Başbakanın yanında küfredeyim deme. Adam beni Bakan yapacak, eğer küfredip işi berbat edersen seni kümese tıkarım” der. Papağan  “tamam”  der. Gün gelir çatar, vekil ve papağan Başbakanın huzuruna çıkar. Başbakan, papağanın cılız olmasından ötürü,
 “Bu mu lan o meşhur papağan” der.
Papağan dayanamaz;
 “Bu mu lan seni bakan yapacak ........”
Başbakan sinirlenir; “defol, der... Bakanlık falan yok sana.” Vekil eve geldiğinde ilk iş papağanı kümese tıkar. Papağan kümeste eller arkada, bir oraya bir buraya dertli dertli volta atar. Tavuklar gülmeye başlar papağanın haline.
Papağan der ki;
 “Ne gülüyorsunuz lan, ben buraya, siyasi suçtan düştüm.”
................
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün  “görev süresini 7 yıl”  olarak kesinleştirerek rahatlattı. Bir de üstüne ikinci kez seçilebilme şansı tanıdı. Fıkrası da hemen patladı;
Tayyip ile Abdullah Gül konuşuyorlarmış:
Tayyip: Abdullah’cığım İngilizcen iyi mi?
Gül: Yeterince.
Tayyip: Bir cümle var da, onu Türkçe’ye çevirir misin?
Gül: Bilirsem tabii ki.
Tayyip: “I don’t know” ne demek?
Gül: Bilmiyorum.
Tayyip: Yapma be Abdullah. Sen de mi bilmiyorsun? Bugün kime sorduysam bilmiyorum dedi.
.................
Geçtiğimiz hafta, sıcak gündemimizin önemli maddelerinden biri de MİT’di. Hiç eskimeyen bir ajan fıkrası yine gündeme geldi;
Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu tespit etmek için bir  “istihbarat yarışması”  düzenlenmiş. Bu yarışma uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan 10’ar kişilik bir grubu Kongo’nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler. Ormanın girişinde görevlerini açıklamışlar:
 “Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır!”
Önce KGB’liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile çıka gelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile gelmişler.
En sonunda bizim MİT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler “Bu ne yaa!”  diye sorunca fil atılmış,
 “Abi valla ben zürafayım...”
....................
Yıl 2050. AB Komisyonu Başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:
-Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB’ye alacak mıyız?
AB Başkanı:
-Yok canım, henüz olmaz. Git, duyur, tüm Türkiye İngilizce konuşacak Türkçeyi yasaklıyorum.
-Efendim onu 5 sene önce yaptılar. Hatırlamıyor musunuz?
-O zaman söyle, kokoreç yasaklansın.
-Aman efendim, onu yemeyi 2005’te bıraktılar.
-Ya ne bileyim? Kınayı yasaklayın.
-Ooooo. Beyefendi. Onu çoktan bıraktılar.
AB Başkanı düşünüp taşınmış ve;
-Dağıtın lan Avrupa Birliği’ni!..
....................
AKP’nin kuruluş yıldönümü törenleri sırasında bir ihtiyar taşıdığı pankartla ilgi çekmiş.
“Çocukluğumuzu bize bağışlayan Tayyip’e teşekkürler!!”
İhtiyarı sorguya çekmişler...
- Sen kiminle alay ediyorsun? Sen çocukken Tayyip henüz doğmamıştı bile...
- İşte onun için teşekkür ediyorum ya!..
.........................
Karısı Temel’in yanına gelir.
-Ula Temel en yakın arkadaşın Dursun’un karısı ölmüş, niye cenazeye gitmeysun?
-Çok mahcubum gidemem.
-Niye mahcupsun. O senin en iyi arkadaşın.
-Adam beni altıncı karısının cenazesine çağırdı, daha ben onu bir kere bile çağıramadım!..
....................
Savcı, morgdaki üç cesedi incelemek üzere gelmişti.
Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu.
“Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp krizi geçirdi ve öldü”,
dediler.
İkinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu;
-Bu neden sırıtıyor?
 “Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü” diye açıkladılar.
Üçüncü ceset Temel’in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu.
-Bu neden oldu? diye sordu savcı.
“Efendim, buna yıldırım çarptı” dediler.
-Peki, neden sırıtıyordu?
-Fotoğrafını çekiyorlar sanmış!..


 

HAFTANIN GÜZEL SÖZLERİ
-Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz. (Atatürk)
- İyi olduğunuz için herkesin size adil davranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için boğanın saldırmayacağını düşünmeye benzer.
(Dennis Wholey)
- Tecrübe çok acımasız bir öğretmen; önce sınavı yapıyor, dersi sonra öğretiyor. (Vernon Law)
- Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi.
(Gandi)
- Her ferdi, hatta her topluluğu, hoşlandığı yem ile avlarlar.
(H. Rahmi Gürpınar)  
-Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...
Mahatma Ghandi
İyi Pazarlar efendim.

Yazarın Diğer Yazıları