Siyasetin sefaletini bildiren siyasetçi

“Siyasetin Sefaleti” deyimini anlamak için, “sefalet” in anlamını bilmek gerek. Yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı anlamına geliyor sefalet.
Sözcük anlamı tamam da, anlam derinliğine dalıp “Siyasetin Yoksulluğu”nun ne menem bir durum ve olgu olduğunu anlayıp bilmek gerek. Bu yoksulluğu en iyi, siyasetçiler bilirler ya, bunu dillendiremezler, işlerine gelmez, halk dalkavukluğu galip gelir.
Bu yoksulluğu ancak “Biz siyaseti vatan aşkı olarak biliriz” diyebilen ve bu dediğini iş ve işlemlerinde uygulayabilen bir siyasal parti lideri dile getirebilirdi. Şükür ki öyle biri var bu ülkede, iyi de bir kalemi var, oturup yazmış, kitap etmiş yazdıklarını, “Siyasetin Sefaleti” koymuş kitabının adını da.
HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu’ndan söz ediyorum.
Osman Paşa’nın, benim izleyebildiğim kadarıyla bu onuncu kitabı ve gene İnkılap Yayınları’ndan.
Kitapta Türkiye’nin güncel, süreğen, kangren olmuş sorunları üstüne irdelemeler, vurgulamalar, çözümlemeler; kâh sert, askerce; kâh da ironik üslupla ele alınıyor. Aydınlatıcılık ve ufuk açıcılık işin ekseni elbette, ancak duygulara ve gururlara da yerine göre hitap ediliyor, bu da kitabı etkili ve çekici kılıyor.
Dostoyevski “Sefalet kapıyı çalınca, fazilet bacadan kaçar” der, bu siyaset için de geçerli. Pamukoğlu Paşa da sefalete faziletle karşı koymaya çalışıyor. Bakın neler diyor: “Yaşam sıradanlaşır, yük ve sefalete düşerse insan, insanlıktan çıkar. Hafif ve değersiz işler ve bedeller, insanı büyütmez küçültür. Bağımsızlığın değeri ise her şeyin üstündedir. İdealist olursan, ömrün uzun, yazgın da iyi olacaktır.”
İdealist olmak? Nicedir ki enayi olmakla eşanlamlı gibi algılanmaya başlandı. Sahne-i siyaseti ise idealistler değil; paralılar, arkalılar ve yılan oynatanlar aldılar. Bu hal, olağanlaştı, sıradanlaştı, çaresizlik sendromu durumuna geldi. “Düzelmeyecek, düzelmez” algısı yerleşti zihinlere. İşte Osman Paşa’nın itirazı buna. Sefalet dediği de bu bir bakıma. Karşı çıkmazsanız, sefiller ve reziller alır ortalığı. Kuzey Irak ve Hakkâri dağlarında yaptığını şimdi kalemiyle yapıyor, “Karşı çıkın, korkmayın, insanı vatanseverlik korur” diyerek yüreklendiriyor Türk çocuklarını Efsane Komutan.
Kitabına koyduğu yazılarına, usta bir gazeteci gibi ilginç, çarpıcı, ileti yüklü başlıklar atmış, salt bunlar bile anlayana neler verir neler’85 İşte onlardan örnekler: “Demokrasi külüstürü”, “Eğer dinleyici sağırsa müzik hiçbir şeydir”, “Tepede kalıntı, dipte yıkıntı”, “Pazardan şan alınmaz”.
Ve hikmetli, veciz sözler, o işin uzmanı olduğunu bu kitapta da kanıtlıyor Paşa. Bir örnek de onlardan vereyim: “Güçlü rüzgârlar; kartallara komşu, kar’a komşu, güneşe komşudur, böyle yaşarlar. Toplum ideallerini kaybettiğinde bir memlekette var olan her şey hiç olur.”
Kitabın bir bölümü, çeşitli yayın organlarının Pamukoğlu ile yaptıkları röportajları içeriyor, bunlar da bilgi ve ders dolu. 2011 yılında yaptığım ve gazetemizde yaklaşık iki hafta boyunca yayımlanan röportajlar da kitaptaki yerini almış. Yeniden okuyunca bunları, yaptığım işin doğruluğunu ve ağırlığını bir kez daha anladım, fırsat verene minnetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Yazarın Diğer Yazıları