Siyaset Herşey Demek Değildir!
Bugün Türkiye’de bırakın tarımı, hayvancılığı ülkenin birliği, insanların kardeşliği tehlike altındadır. Özellikle “açılım” adı altında ortaya konulan projeler gerçekte olmasa da zihinsel dünyada insanları bölmüştür. İktidar yetkililerinin sürekli olarak vurgusunu yaptıkları mağduriyet ve mazlumiyet söylemleri, insanların etnik ve mezhep algılarını keskinleştirmiştir.
İktidarın uygulamaları, Türkiye’yi sosyal, siyasal, ekonomik hatta akademik anlamda keskin iki kutba ayırmıştır. Bir yanda tuzu kuru, geliri yerinde ve her türlü korumaya mazhar olanlar diğer yanda ezilen, itilen ve dışlananlar var. Bu ülkede gözlenen, izlenen, fişlenen ya da bir biçimde içeri tıkılanlarla semirtilen, beslenen ve desteklenenler yan yana birlikte yaşıyor. On milyon insan Türkiye’de açlık sınırının altında bir gelire sahip. Türkiye’de 11 milyon yeşil kartlı insan var. Türkiye’nin 33 ilinde SGK’ya pirim ödeyenlerden daha fazla yeşil kartlı insan var.
Angus ve öğretmen ithali!
Tarım ülkesi bir memleket Türkiye... Tarım ürünlerinin hemen her çeşidini ithal ediyor. Hayvancılık ülkesi Türkiye, kurban kesmek için Angus türünden ithal hayvanlarla bu ibadetini yerine getirebiliyor. Türkiye bugün dünyanın en pahalı etini ve benzinini tüketen bir ülkedir.
Bugün bu ülkede uygulanan siyaset; üretmek yerine tüketmeyi, imal etmek yerine ithal etmeyi, icat etmek yerine taklit etmeyi esas almıştır. Ülkede uygulanan siyaset, yıllardan beri ticareti ve tüketimi kutsarken üretimi cezalandırmaktadır.
Cumhuriyet tarihinin diplomalı işsizler rekorunu bu iktidar elinde bulundurmaktadır. Yüz binlerce insan öğretmen olmak için sınavdan sınava, dönemden döneme savrulurken, yetkililer on bin İngilizce öğretmeni ithal edileceğinden söz edebilmektedir.
Bütün bunlara ek olarak ülkenin birliği ve bütünlüğü tehdit altındadır. “Türk milleti” diyemeyen bir iktidar bu ülkeyi yönetiyor. Kışkırtılan, şımartılan, tahrik edilen hatta teşvik edilen bir terör ve bölücülük sorunuyla memleket karşı karşıyadır. İktidar, kendi uygulama ve anlayışının neden olduğu sorunlara bile dünü suçlayarak cevap bulmak gayreti içine girmiştir. “Tarihle yüzleşmek” adı altında atalarımız, onların canları pahasına var ettiği ülkede “insanlık suçu” işlemekle yargılanıyor. Gaflet, dalalet ve hıyanet her yanda kol geziyor. Kısacası Türkiye, zor bir dönemeçten geçiyor.
Siyasetin önemi nerededir?
Yukarıda olumsuz yanlarından yalnızca bir kısmını yazdığımız ülke manzarasını üretken, verimli ve etkin kılabilecek en önemli araç ise siyasettir. Siyaseti ’bir toplumda değerlerin otoriteye dayanılarak dağıtılması’olarak tanımlayanlar ya da bir “erdem sanatı” olduğunu söyleyenler de var. Ancak siyaset dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’de olduğu gibi yetersizin yeterliyi, kötünün iyiyi kovduğu bir süreç haline gelmemiştir.
Türkiye gibi her değerinin hatta varlığının bile tartışma konusu yapıldığı bir ülkede siyaseti yapanların çok daha fazla donanımlı, yetişmiş ve sorumlu olması beklenir. Topluma ya da savunduğu değerlere bir şeyler katabileceğini düşünenlerin bu işi yapmaları gerekir. İddiasız, tezsiz, projesiz, idealsiz, ilkesiz ve itirazsız olanların siyasete katabilecekleri fazla bir şey olmadığını yaşanan pratikler göstermektedir. Siyaset her şeyden önce bir meslek değil iddia ve ideal sorunudur. “Evet” demek ya da parmak kaldırıp indirmek için siyaset yapılmaz. Hele hele bireysel sorunlarının altından kalkamayanların siyaset gibi doğrudan doğruya toplumla ilgili sorumluluk gerektiren bir süreçte rol almak istemeleri de anlaşılır gibi değildir.
Kimsenin siyaset yapmak ve siyasetçi olmak gibi bir zorunluluğu yoktur. Unutmamak gerekir kişilik sahibi olmanın mal ve etikete sahip olmaktan daha önemli olduğu zamanlar da vardır. Birilerinin uğruna canını feda etmeyi düşündüğü siyaset, bazıları için her an ayaklar altına alınacak kadar basit bir olgu olarak da görülebilir.