Siyaset Diyanet'ten rol çalarsa
Dünya Bankası verilerine göre Türkiye''de kişi başına düşen yıllık gelir 2013 yılında 12.614 dolar, 2019 yılında 9.127 dolar ve 2020''de ise 8.538 dolardır.
2013 yılında bir dolar 1.75 lira iken 2021 yılında bir dolar 9.68 liraya yükselmiştir.
Ülkenin siyaseti bir yana ekonomisini, eğitimini, kültürünü, sanatını, sağlığını vb. tek başına yöneten bir Cumhurbaşkanı ve sistemi var. Orta yerde de on dokuz yıldır "sen bizim her şeyimizsin" diyen bir halk çoğunluğu var.
Durum "bundan iyisi Şam''da ki kaysı" denilecek haldedir.
Ancak her bilimin hakiki efendisi olan siyaset erbabı "faiz neden, enflasyon sonuç" diyen bir irrasyonel anlayışla ekonomiyi yönetiyor. İrrasyonel yani akıl dışıdır çünkü ekonomi sosyal bir bilim olup sosyal bilimlerde neden tekil değil çoğuldur. Orta yerde üretim/tüketim, etkinlik/verimlilik, arz/talep, ithalat/ihracat, teşvik/tasarruf/yatırım gibi kavramlar da var.
Enflasyonun kontrol edilememesi, doların gemiyi azıya alarak bütün sınırları aşması, işsizliğin sosyal sorun yaratacak boyutlara gelmesi ve pandeminin ürettiği maliyet iktidar için tehlike çanlarının çaldığını göstermektedir
Çimento ve demir fiyatlarındaki anormal artışlar inşaat sektörünü, gübrede katlanan fiyatlar tarımcılığı, yem fiyatlarındaki zamlar hayvancılığı yok olma tehdidiyle karşı karşıya bırakmıştır. Benzin/doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar da kaldırılır gibi değildir. Dolar on lirayı bulmuş, çarşı/Pazar ateş pahası olmuş, işsizlik zirveye vurmuş, ekonomik yönden tam anlamıyla ateş bacayı sarmıştır.
İktidar sorunun farkında ancak çare konusunda kafası karışık. Kimisi "porsiyonları küçültün", kimisi "midenizin üçte birini aç bırakın", kimisi de "Kış geliyor evi daha az ısıtın, faturaları düşürün, tasarruf edin" diyor.
Vatandaş da bu duruma kendileri için "itibardan tasarruf" etmeyenler bize ölümüne tasarruftan söz ediyor diye itiraz ediyorlar.
Gelinen aşamada Türkiye''de ekonomik kriz tam anlamıyla alarm veriyor. Muhalefet feveran ediyor, iktidar ise ya Merkez Bankası başkanının birini görevden alıyor, diğerini getiriyor. Yaşanan sorunu da iç ve dış güçlere ihale ediyor ve olanı biteni sıradan vatandaş gibi seyrediyor.
Bu konudaki evrensel formül şudur: Bir yerde ekonomi iyi yönetilemiyorsa hiçbir şey iyi yönetilemiyor demektir.
İktidarın oligarkları haklarını teslim edelim ki bir şeyi çok iyi yapıyorlar: Ekonomik ve sosyal sorunların çözümünü var güçleriyle öbür dünyaya, sevaba ve duaya indirgemeyi çok iyi beceriyorlar.
Sözgelimi kökten çözümlerden birisi iktidar partisinin genel başkan yardımcısı Ali İhsan Yavuz''dan geliyor. O müjdeyi şöyle veriyor: "Recep Tayyip Erdoğan''ı başımızda tutmak en büyük iştir. Oylarımızla Tayyip Bey''e destek verdiğimiz için hanelerimize sevap yazılmaya devam ediyor."
Bir süre önce de Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, partisi için oy isterken, "İnanıyorum ki bu sizin ruzi mahşerde (mahşer günü) beraat (kurtuluş) belgeniz olacaktır" demişti. Sonuçta onların doları varsa bizim de Allah''ımız var!
İktidarın sevap ve öbür dünya uzmanı olan sayısız yetkilisi var.
''Pahalılığı, işsizliği, enflasyonu daha doğrusu bu dünyadaki geçim derdini bir kenara bırakın Erdoğan''ı iktidarda tutun, o yapsın siz de öbür dünya için sevap kazanın'' diyorlar. Ne de olsa bu dünya kâfirler öbür dünya Müslümanlar içindir.
Formül buradadır. Varsın birileri dünyayla, üretim, yatırım kalkınma gibi kavramlarla meşgul olsun bizler ahiret için sevapla meşgul olalım. Erdoğan''a oy verelim sevapları edinelim yeter. Ancak sorun şu ki açlık bu dünyada sevap öbür dünyada…
Şimdiye kadar hep diyanet siyasetten rol çalıyordu gelinen aşamada iktidar diyanetten rol çalıyor. Demek ki Garp cephesinde değişen bir şey var!