Sivil Örümceğin Sendikal Boyutu

Arka kapakta “Alanında ilk ve tek eser” vurgusu yer alıyor. Gerçekten de öyle. Yıldırım Koç, Türk sendikacılık hareketinin lekelerini, beslemelerini, özü çürüklerini, kökü dışardalarını bir bir sayıp döküyor. Hem de tarihsel boyutuyla. Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkıp İngilizlerden para alan sosyalist “İştirakçi Hilmi” den, AB ile ilk parasal ilişkiyi kurarak 150 bin euroyo cebe atan DİSK’e kadar tüm işbirlikçi sendika ve sendikacılar afişe ediliyor. Kimler yok ki?.. KESK ve HAK-İŞ balıklama dalmışlar yabancıdan fonlanıp yemlenmeye. Avrupa Sendikalar Konfederasyonundan 1 milyon euro almışlar DİSK’le birlikte. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu deyip geçmeyin, bu salt bir işçi kuruluşu değil, AB’nin “Sosyal Ortağı” , yani emperyalizmin suç ortağı. Yıldırım Koç, Avrupa ve ABD’li sendikaların emperyalizmi nasıl ve neden onayladığını da tüm ayrıntıları ve çıplaklığıyla açıklıyor. Bunları okurken aklıma Sultan Galiyev geldi, ne kadar da haklıymış, durağı uçmak olsun.
Emperyalist ülkelerin Türkiye’deki sendikacılık hareketine müdahalesinde tabii ki ABD’nin de büyük rolü var. 400’e yakın sendikacı 60’lı yıllarda ABD’ye götürülerek istihbarat, etkileme ve yönlendirme eğitimine tâbi tutulmuşlar. Bu sendikacıların çoğu TÜRK-İŞ mensubu, ama içlerinde Rıza Kuas gibi DİSK’çiler de var. Yirmi yıl boyunca ABD istihbarat örgütleri para dağıtmış Türkiye’de.
Ne yazık ki daha fazla bilgi veremiyorum, bu kitabın her satırı önemli. Başlıklar halinde bazı önemli bilgileri vermekle yetineyim:
-Mazlum-Der ve Memur-Sen üyesi olan Diyanet-Sen de 40 bin euro almışlar. Diyanet-Sen aldığı bu para ile imamlara insan hakları (!) dersi vermiş.
-Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün üyesi.
-Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, Türkiye’deki Kürtçülere arka çıkıyor.
-Uluslararası dayanışma adı altında çağdaş misyonerlik yapılıyor.
Bu kitapla ilgili olarak iki de olumsuz eleştirim olacak. İlki çok sık yapılan ve her okuduğumda çileden çıktığım bir dil yanlışı. Yazar, 145. sayfada “İlgi ve alaka” demiş. Kırk kere yazdık, bu eş anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılmasının bir anlamı ve gereği yok. İlgi ve alaka aynı anlama geliyor çünkü. İkincisi, Sayın Koç, bu kitapta Türkiye’nin etnik bileşimini bir aşure çorbasına benzetiyor ve bu bileşimde devşirmelerin de önemli bir paya sahip olduğunu ifade ediyor. Yanlış. Yıldırım Koç’a, kardeşi Prof. Dr. Yalçın Koç’un Türkiye Günlüğü Dergisi’nde yazdıklarıyla cevap vereyim: “Anadolu, Türkler tarafından mayalanmış bir coğrafyadır. (...) Türklerin mayası, Anadolu’yu esası ve özü itibariyle dönüştürmüş, Anadolu’ya asli bir kimlik vermiştir”. Yıldırım Bey’e devşirme sayıları konusunda da katılmak mümkün değil, hesabını, tarihsel gerçekler ışığında bir daha ve doğru yapsın.
Ama bu olumsuzluklar kitabın on binde biri mesabesinde. Özellikle sendikacılara hararetle tavsiye ederim. Mutlaka okusunlar. Toplumsal Çözüm Yayınları’nın telefonunu da vereyim, bulamayanlar ulaşsınlar: 0505 744 33 51
Evet yine kitaba dönelim ve Yazar’ın önemli ve hayati bulduğum satırları ile bitirelim yazımızı: “Türkiye’de işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin temel programı, anti-emperyalist ve ulusalcı olmalıdır, bu gereklidir ve mümkündür. Sendikacılık hareketinin temel programı bağımsızlıkçı olmalı ve Türkiye’nin üniter yapısını savunmalıdır.”

Yazarın Diğer Yazıları