Siperde çökme tartışması
Türkiye’nin Başbakanı, Genelkurmay Başkanı ile birlikte cepheye gitmiş. Sınırı bekleyen askerlerle -bir an bile olsa- beraber olmuşlar. Asker karavanasından yemek yemişler. Sonuçta askere moral ve motivasyon katmışlar. Kısacası yapılması gerekeni yapmışlar. Doğru ve olumlu karşılanması gereken anlamlı bir ziyarettir.
Ancak böyle olmamış medyaya düşen, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nı çökmüş gösteren fotoğraflar siyasi polemik konusu yapılmıştır. Siyaset bu noktada zarf ile mazruf ayrımı yapmamıştır. Doğrusu biz, askere verilen moral ve motivasyona, fotoğraflardan daha fazla önem verdiğimiz için bu fotoğraflar üzerinde durmadık. Çökmüş görüntü veren fotoğraf polemiğine de girmedik.
Bu tavrımız, Haber-Türk’te Yiğit Bulut’un sunduğu “Basın Kulübü” programına kadar sürdü. Program sırasında konu açıldığında görüş belirtmek zorunda kaldım. Şunları söyledik: “Önemli olan Başbakan ve Genelkurmay Başkanının cepheye gitmesidir. Askere güven, moral ve motivasyon vermesi bakımından bu önemlidir. Bu konuda yapılan spekülasyon ve değerlendirmeleri yanlış buluyorum.
Toplumsal psikoloji!
Bunun üzerine Radikal Gazetesinden Avni Özgürel, önyargılı ve hırçın bir üslupla “Toplumsal psikoloji diye bir şey yoktur. Terör örgütünün sitelerine baktım. Bu konudan bahsetmiyorlar. İstismar edilecek bir şey de yoktur” dedi. O, arada reklâm arasına gidildi ve Haber-Türk çalışanlarından bir hanımefendi yanımıza kadar gelerek, bana “Hocam, yerden göğe kadar haklısınız” dedi. Ardından Avni Özgürel’e dönerek “Sayın Özgürel, nasıl toplumsal psikoloji yoktur, dersiniz?” dedi. Özgürel’den stüdyonun sessizliğini bozan bir cevap çıkmadı. Aslına bakılırsa “toplumsal psikoloji diye bir şey yoktur” diyen bir kişi ciddiye alınmayı da hak etmez. Biz de büyük ölçüde böyle yaptık.
Siyasette açılım ihtiyacı!
Aynı biçimde Türkiye’nin yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı olduğunu, eğer bir açılım yapılacaksa öncelikle bunun siyasette yapılması gerektiğine dikkat çektim. 12 Eylül öncesinde de Ecevit ve Demirel birbirinin elini sıkmıyor ve birbirleriyle bir araya gelmiyorlardı. Günümüzde de ülkenin en kritik sorunları karşısında liderler “davet-ziyaret” çelişkisi içinde birbirleriyle görüşmekten imtina ediyorlar. Bunun yanlış olduğuna vurgu yaptım. Yine Avni Özgürel buna 12 Eylül öncesinde liderlerin birbirleriyle yaptığı bazı görüşmelerden örnekler vererek karşı çıktı. Birileri siyasi ilişkileri normal bulduğu ve savunduğuna göre demek ki Türkiye’de siyasi ilişkiler çok seviyeli (!) gidiyor. Anlaşılan anlamak için değil, tebliğ ve dikte etmek için yola çıkan bütün zihniyetler böyle yapıyor.
Bu tür tartışmaların da gösterdiği gibi Türkiye’de hemen hemen hiç kimsenin birbirini anlamak diye bir niyeti yok. Bu yüzden Türkiye, adeta birbirini anlamayan dillerin konuşulduğu Babil Kulesine dönüşmüş durumdadır. Herkes kendi hoşuna giden sözleri duymak istemekte, farklı düşüncelerle karşılaştıklarında da bunun nedenini onun kötülüğüne ya da bilgisizliğine vermektedir. Bu nedenle Türkiye’de bütün kesimlerde benzer sorunlar vardır. Yalnız askeri tartışmak ileri demokrasi için eksik kalacaktır.