Silivri’den Hasdal’a unutma ey tarih!..
Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve eşi Ahsen hanımın kulakları çınlasın. Engin Alan’ın saygıdeğer eşi istihareye yatıp rüyasında “Hastalığın şifası Cleveland’da (ABD)” yı görmediği için Gazi’nin emrini yerine getirerek onu Türk hekimlerine emanet etti. Tıpkı Azerbaycan’ın iki değerli Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey ve Haydar Aliyev gibi GATA’ya yatırıldı Alan.
Kurmay Albay Mustafa Önsel ve Hasdal Askeri Cezaevi’nde yatmakta olan teğmen rütbesinden, tümgeneraline kadar olan subaylar isteseler yurt dışında dil kursuna gidebilirlerdi. Tıpkı eski Balıkesir Milletvekili ve AKP’nin kuruluş aşamasında Tayyip Erdoğan’ın özel kalem müdürlüğünü yapan Op. Dr. Turan Çömez gibi, “Londra’daki dil kursundan sonra döneceğim” mazeretinde bulunup iki üç yıl ortalıkta gözükmezlerdi.
Ömürleri dağda terörist kovalamakla geçen muvazzaf ya da emekli personel, kendi kurumları olan GATA’ya zarar vermemek “GATAKulli” iftirasına maruz kalmamak için isteseler herhangi devlet, üniversite ya da özel hastaneye başvurarak burada aylarca, yıllarca tedavi görebilirlerdi. Bu kahramanları hastanelerinde yatırmak için can atan binlerce yürekli doktor var bu memlekette. Onları yurt dışında misafir etmekten gurur duyacak insanlarımız var dünyanın her yerinde. Ama yapmadılar, zaman kazanmak, duruşmaların vaziyetini gözlemlemek gibi yandan dolanmaya tenezzül etmediler. Aileleri ve dostlarıyla vedalaşıp, “Paşa paşa hastanenin yolunun tuttular...” Çiğ yemedikleri için karınları ağrımıyordu. Her halükarda adaletin er geç tecelli edeceği inancıyla valizlerini ellerine alıp, kimi Hasdal’a, kimi Silivri’ye başları dik gitti.
“Yakalandı... Teslim oldu...” gibi iğrenç haberlerin sahipleri bile onların asla teslim olmayacağını biliyorlar, onları yakalamaya kalkışacak personelin yeryüzünde bulunmadığından eminler. Ama görev görevdi. İntikam operasyonuna dönüştürülen projenin medya ayağında da onlara böylesi bir vazife yüklenmişti. Diyoruz ya herkes görevini yapıyor.
Türk ordusunda rütbesiz erinden orgeneraline kadar tüm askerler kimi zaman sınır karakollarında, acemi birliklerinde, karargâh hizmetlerinde, orduevlerinde terörle mücadele için dağlarda, dünya barışını korumak için yurtdışında göreve gönderilirken ucunda ölümün olduğunu bile bile giderler. Bazılarının nasibinde hastanede yatmak varmış. Bunu da görevden sayıp hiç yüksünmeden yerine getiriyorlar.
Bir kadının memeleri için vatanını bile satacağını hayâsızca beyan edenlerle, ağızlarından saçılan salyalar ile Türk milletinin ortak değerlerine, milletin namusunun teslim edildiği Türk askerine saldırmanın, sövmenin dayanılmaz hafifliliğini yaşayarak, kendilerine verilen, Türkiye’yi zayıf düşürerek bölme vazifesini yüklenenler de görevlerini yapıyor. Hasbel kader “Milli Direniş’in kalesi Yeniçağ’da yazarak” biz de görevimizi yapıyoruz.
Türk ordusunun en seçkin birliği Özel Kuvvetler Komutanlığı yaparken terör örgütünün çanına ot tıkayan kahramanlar kahramanı Engin Alan, geçtiğimiz gün Türk subaylarına pusu kurulduğu iddia edilen Beşiktaş Adliyesi’ne giderek, “Ben geldim” dedi... Yetmedi... “Madem terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum öyleyse beni İmralı’ya gönderin” diyerek tarihe not düştü.
Engin Alan’ın şahsında pusuya düşürülerek Hasdal Askeri Cezaevinde yatmakta olan Türk subayları ile Silivri’de aslanlar gibi direnenleri saygıyla selamlıyorum. Ve adaletin geç de olsa tecelli edeceğine olan inancımı tekrarlarken, avazım çıktığı kadar, “Hatırla ey tarih, unutma ey Türk” diye bağırıyorum.