Silivri’de sehven skandallar
Asrın davası olarak nitelendirilen Ümraniye Davası için Silivri’deydim. Dünyanın en büyük insan ve hukuk laboratuvarı olarak nitelendireceğim Silivri’deki duruşmaların kamuoyundan neden kaçırıldığını, vatandaşların niçin uzak tutulduğunu daha yola çıktığınızda anlıyorsunuz. Basının merkezi İstanbul’da basının artık ilgi göstermediği bu olağanüstü laboratuvarda devam eden “deney”ler ve “kobaylar” tüyleri diken diken ediyor. Tutukluların üçüncü yıl dönümünde duruşma salonunda izlediğim zanlıları 36 aylık süre bir hayli etkilemiş. Ancak fiziki olarak. Zira saçları, sakalları beyazlayıp, sağlığı bozulan insanların hemen hepsi duruşmalardaki dikliği kaybetmediği gibi maneviyatlarını daha da güçlendirmişler. Televizyon ekranlarına, gazete sayfalarına kasıtlı olarak yansıtılan hasta-yorgun görüntülerin gerçekle hiçbir alakası yok. Veli Küçük eşinin her daim desteği ile kırmızı-beyaz gülleri koklayarak çıkıyor duruşmaya. Avukat Kemal Kerinçsiz devlet protokolüne gidercesine şık geliyor duruşmaya. Hele kürsüye oturup savunma yaptığında üniversitede genç talebelere ders veriyor hissine kapılıyorsunuz. Özenle tonladığı sesi, heyete gösterdiği belgelerle aydınlar topluluğu önünde konferans verdiğini sanırsınız. Bir taraftan centilmenliği elden bırakmazken, diğer taraftan hukuk ihlallerini tane tane anlatıp usul hatalarını kanıtlarken, mahkeme heyetindekilerin ağızları açık kalıyor. Az sayıdaki izleyici topluluğu alkışlayıp, tezahürat yapmamak için resmen ellerini ısırıyor.
Dilerseniz öncelikle Silivri laboratuvarının fiziki manzarasına değinelim. Birinci, ikinci bilmem kaçıncı olarak ayrılan ve zannedildiği gibi her gün değil, ayda sadece dört gün görülen davanın bilinçli olarak uzatıldığı ve bu amaçla, diğerleri ile birleştirildiği zanlılar ve avukatlarının ortak kannati.
Sabah 09.00’da başlayan duruşmanın başlangıcında üç avukat vardı. Birincisi Silivri’yi mekan edinen Zeynep Küçük. İkincisi Doğu Perinçek ve arkadaşlarının avukatı Mehmet Cengiz, diğeri yine İP’nin avukatlarından. İstanbul’un öteki ucu Silivri’ye gelebilmeleri için neredeyse gece hiç yatmamış olmak şart. Türkiye’nin en büyük, en modern duruşma salonunda sanıklar için ayrılmış bölüm oldukça büyük. Zanlılar dağınık, birer, ikişerli gruplarla oturarak vaziyeti idare ediyor. Altmışa yakın avukat için hazırlanan masalardaki seyreklik öğleye doğru kalabalıklaşıyor. Doğu Perinçek’in savunması sırasında sayının onu geçtiğini görüyorsunuz. Basın için ayrılmış bölüme hepsi bir arada otursa birinci sıra bile dolmaz. Ajansların muhabirleri Silivri’de kadrolu gibi. Bir bayan muhabirin minder ve yastıkla gelip saatler süren duruşmada not almak için oturuşu görülmeye değerdi. Zanlılar, avukatlar ve mübaşirlerle neredeyse akraba olan muhabirler dikkatle tuttukları notların yazı işleri tarafından iyi değerlendirilmeyişinden şikâyet ederken, davanın tavsadığını, okuyucunun kanıksadığını belirtiyor. İzleyicilere gelince... Büyük çoğunluğu zanlıların birinci derecede yakınlarından oluşuyor. Cumhuriyet okuru tişörtleriyle gelen üç yaşlı bayan Mustafa Balbay’ın duruşmada olmadığını öğrenince öğle yemeği arasında gitti. Silivri’de nikah kıydığı için Akşam Gazetesi’ndeki işinden olan arkadaşımız Güler Kömürcü, duruşmaları takip eden muhabirlerin en büyük yardımcısı. Gazetecilik heyecanı ve eş sorumluluğu ile yaklaşık üç yıldır hapiste olan eşi Mehmet Zekeriya Öztürk’ün savunmalarında avukatlardan daha gayretli. Doğu Perinçek’i yalnız bırakmama adına örgütten gelen 40-50 kişilik kalabalık Perinçek’in konuşmasından sonra ayrılınca gece yarısına kadar devam eden duruşmanın 147’ncisi yine yalnızlığa gömülüyor.
Sanık ve avukatların taleplerine gelen yazılı cevaplar uzun uzun tarih ve sıra numaralarıyla okunuyor. Bu arada Kemal Kerinçsiz’in avukat eşi birer birer çürütülmeye çabaladıkları iddianameyle ilişkin gelen resmi yazıyı uzatıyor: “talepleriniz incelenmiş olup söz konusu belgeler iddianameye savcılık tarafından sehven konmuştur” ibaresi skandallar zincirinin sadece birincisi.
Diğerleri ile beraber Silivri’nin sehvenlerini yazmaya devam ederken sadece gazetecilerin değil, tüm insanların Silivri laboratuvarını yerinde görmesini tavsiye ediyorum.