Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Şikayet Ediyorum!..

Adında “Milli” olunca orada yerimi almayı zorunluluk saydım. Milli olmak, yerli olmak milliyetçiliğin temel ilkelerinden olunca “Milli Anayasa Formu” na katılmadan edemedim. Asgari müştereklerimizin, memleket ile ilgili endişelerimizin bir araya getirdiği insanlarla kısa sürede dostluk köprüsü kurduk. Devlet eski bakanlarından Ufuk Söylemez bunlardan biri. Panellere gidiş-dönüşlerdeki sohbetler, Milli Merkez Toplantısı hazırlığı derken TBMM eski başkanlarından Hüsamettin Cindoruk ile gönül köprüsü kurmamızı da Ufuk Söylemez sağladı. Cumhuriyet tarihimizin canlı tanıklarından Cindoruk “Yassıada Duruşmaları: Anayasa Davası Toplu Savunması” adlı eseri özel bir mektup ile yollamış. Celal Bayar’ın kızı Emine Gürsoy Naskali’nin tamamen belgelere dayandırarak derlediği kitap tarihe ışık tutuyor.


***


Hayatta bazı şeylerin tesadüf olduğuna asla inanmam. Sayın Cindoruk’un kargo ile gönderdiği kitap ile aynı gün Sincan Cezaevi’nden MHP İstanbul Milletvekili, değerli büyüğüm, komutanım Engin Alan, mahpus yoldaşı Erdal Akyazan’ın “Babanı Sana Şikâyet Ediyorum”, “Genç kuşaklara Balyoz gerçekleri” adlı muhteşem eseri göndermiş. Erdal Ağabeyi Silivri’deki sözde Balyoz duruşmalarında tanıdım. 1980 öncesinde solun milli kanadından olduğu için 12 Eylül’de işkence görenlerden iddianameyi paçavraya çevirdiği gibi Silivri’deki hakim ve savcıların çocuklarına seslenmiş. Neredeyse soluk almadan okurken aklım Sayın Cindoruk’un gönderdiği kitaptaki isimlere takıldı, Yassıada Mahkemesinin kuruluş ve işleyişini düzenleyen üniversite hocası hukukçulara gitti. Yüksek Soruşturma Kurulu üyelerinin isimlerini okudum yeniden. Asker üyelerden çok siviller varmış. Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri de var. Yassıada’nın başkan hakim Salim Başol ile başsavcısı Altay Ömer Egesel’in yedek üyelerin, savcı yardımcılarının çocukları ve torunları, babaları-dedeleri ile gurur duyamadılar, üstelik akrabalık derecelerini sakladılar. 12 Eylül mahkemelerinde görev yapanlardan bir kısmının soyadlarını değiştirdiğine tanık oldum.
1960 ihtilalinde, 1980 darbesinde yargılananların bir kısmı sütten çıkmış ak kaşık değillerdi. O dönemin avukatlarından Cindoruk, Apaydın gibi duayen isimler “Orada bile hukuk Silivri’den daha ileriydi” diyor. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’de en azından sahte digital veriler yoktu, tutukluluk darbe şatlarına rağmen böylesi uzun değildi diye iç geçiriyorlar. Bugünün hukuksuzluk kurbanları elli yıl öncesini mum ile arıyor.


***


Erdal Ağabey ömür adam. Kırk yıl düşünsem çocuklarına babalarını şikâyet etmeyi aklıma bile getiremezdim.
Savcı olan babalarınız, bir iddianame hazırladı ve yargıç olan babalarınıza sundu. Dediler ki “Biz buradaki adamların suç işlediğini düşünüyoruz, delilleri topladık, onları da sunuyoruz, incele, kabul et ve yargılamaya başla!” Savcı babalarınızın hazırladığı dosya kaç sayfaydı biliyor musunuz? 60 bin sayfa. Yargıç babalarınız bu dosyayı aldı “13” günün sonunda, “İnceledik, bunlar bizce de muhtemelen suç işlemiş, kabul ettik” dedi.
“Eee, ne var bunda?” diyeceksiniz sanırım.
Şu var: Yargıç babalarınız 13 gün boyunca hiç yemek yemese, hiç çay içmese, hiç banyoyu kullanmasa ve hiç uyumasa, durmadan dosya okusa, günde 4 bin 615 sayfa incelemiş olur. Günde 4 bin 615 sayfa ve hiç durmadan... Okumayacak, inceleyecek. Size günde 50 sayfa “okuma” ödevi verildiğinde aklınızdan geçirdiklerinizi ne çabuk unuttunuz? Onlar günde 4 bin 615 sayfa incelemişler. “Baba, gerçekten böyle mi?” diye sormak ister misiniz?
Bu kitabı okuyunca Silivri’de işlerin nasıl yürüdüğüne tanık olacak, gelecek kuşaklar adına utanacaksınız...
“Şikâyet Ediyorum” Destek Yayınları’ndan çıktı. Üstelik Engin Alan gibi efsane tavsiye ediyor. Alın ve mutlaka okuyun. Haftaya bu kitabı enine boyuna yazıp, okuyanların düşüncelerini paylaşacağım.

Yazarın Diğer Yazıları